Bundan yıllar önce bu gazetede “Tire’nin Ot Ekonomisi” başlıklı bir yazım yayınlanmıştı. “Köylü’nün Emeği” başlıklı bu makaleyi de bu yazının devamı olarak düşünmek gerekir. Gerek dünya ekonomisinde gerekse ülkemizde en önemli konulardan bir tanesi, toprakta yetiştirilen mahsülün son tüketicinin kaşığına varana kadar geçen yolculuğunda fiyatının fahiş tutarda artmamasıdır. Ancak bu gerçekleştiğinde üretici emeğinin karşılığını alabilir, tüketici ödediği bedelin karşılığında hak ettiği gıda maddesini uygun fiyata elde edebilir.
Bu konu çoğunlukla siyasiler arasında tüketicinin korunması, üreticinin desteklenmesi söylemleri ile gündeme gelir.
Söz konusu bu iktisadi gerçek Tire’miz için de geçerlidir. Tire’de sebze meyvesini üreten çoğunlukla köylü olan üretici vatandaşlarımız Salı ve Cuma günleri meşhur “Tire Pazarı”nda mahsullerini satmaya çalışıyorlar. Satış yoğunluğunun en fazla olduğu bölge Yıldız Meydanı Kahvehanesinden yukarıya doğru çıkan dar sokaktır. Benim çocukluğumda bu yoğunluk Tahtakale’nin üzerindeki yukarıya doğru çıkan dar sokaktaydı.
Günümüzde Salı günleri çocukluğumdaki sokakta çok sayıda üreticinin satış yaptığı bölge tamamen boş durumda, yani orada artık hiç satış yapılmamaktadır. Kanımca bunun nedeni şehir nüfusunun daha çok İstasyon bölgesi ve daha aşağısına kaymış olmasından kaynaklanmaktadır. Şimdilerde en gözde satış caddesi Yuvarlak Park’tan Ulu Cami’ye doğru ilerleyen cadde üzerinde bulunmaktadır. Bu caddede daha çok pazarcılığı profesyonel olarak yapan kişiler, meyve ve sebze satmaktadırlar. Kısaca günümüzde önemli iki sokak ve caddede yoğun satış söz konusudur.
Pazarın tamamı ve bu iki cadde ve sokağa Salı günü gelecek olursanız ufak tefek de olsa önemli sayılabilecek sorunlarla karşılaşılması mümkündür. Sorunu kısaca açıklayalım: mal satmak isteyenler alıcılara mallarını gösterebilmek için mümkün olduğunca tezgâhlarını yolun ortasındaki geçiş noktasına doğru koymaktadırlar. Alışverişteki tüketici kardeşlerimiz pazar arabalarıyla alışveriş yapmaya çalışırken karşılıklı olarak geçişlerde sorun yaşayabilmektedirler.
Bir alıcı, bir satıcının tezgâhından alışveriş yaptığı sırada bunun yanından geçilmesi zor olabilmektedir. Bu sorun sadece Tire’miz için değil pazar kurulan her yerde mevcuttur. Satış yapanlar para kazanmak yanında Tire halkına hizmet etmiş olmaktadırlar. Halkımız da Tire Pazarı’ndan alışveriş yaparak çok taze meyve ve sebzeyi uygun fiyata satın alma ayrıcalığına sahip olmaktadırlar. İki taraf içinde avantaj yaratan bu durum Tire pazarında fazlası ile gerçekleşmektedir.
Tire’nin, Salı Pazarının meşhur olduğunu bilmeyen yoktur. Pazarla ilgili bir iki saptama yapmakta yarar olabilir. Akşam üzeri saat 17:00’den sonra Tire Pazarı’nda fiyatlar daha uygun bir noktaya, daha düşük bir seviyeye inmektedir. Bu nedenle düşük gelir grubu saat 17:00’den sonra alışverişe çıkabilmektedir. Üreticiler satamadıkları malı geriye götürmek yerine daha ucuz fiyata satıp kurtulmak istemektedirler.
50 yıl önce satamadığımız patlıcanları pazar yerinde bırakıp gittiğimizi hatırlarım. İkinci bir saptama ise pazarımızın Yeni Camii civarında ki bölgelerdeki fiyat düzeyi ile Paşa Camii civarında ki fiyat düzeyi arasında belirgin bir fark bulunmasıdır. Pazarın üst tarafındaki aynı meyve – sebze fiyatları ile pazarın alt tarafındaki meyve - sebze fiyatları arasında fark vardır. Kanımca üst taraf, alt tarafa nazaran daha ucuz olabilmektedir. Bunun nedeni Tire nüfusunun aşağı kaymış olması, alt noktalardan pazara giriş yapan kişilerin oradan ihtiyaçlarını gidererek yukarıya çıkma ihtiyacı olmadan evlerine geri dönme isteğinden kaynaklanmaktadır.
Bütün dileğim yıllardır Tire’nin köylerinde yetiştirilen sebze - meyvenin genetiği oynanmamış haldeyken taze taze “Tire Pazarı’nda tüketicinin ihtiyacına sunulmasıdır.
Çocukluğumdaki siyah kıl çuvallarla köylerden getirilip tüketiciye sunulan 75 - 80 santimlik Eğri Dere’nin doğru patlıcanlarını, 50 santimlik yeşil biberlerini hâlâ zihnimde yaşatırım.