Size balığın yararlarını anlatacak değilim. Son yıllarda, maşallah hepimiz beslenme uzmanı, hatta diplomasız doktor olduk. "Lezzet uzmanı mısınız?" derseniz, öylesine lezzetli ki balıklarının, özel pişirime bile gerek yok. Atın tavaya, ızgaraya, fırına gitsin, kurutmayın elverir. Rokayla, soğanla da süsleyin, buyurun ziyafetin âlâsı.
Ankete hacet yok; bütün Egelilerin en sevdiği balık Barbundur. İşin aslı, mercan, Pangiri, Sinagrit gibi kırmızı renkli, beyaz etli balıkların hepsi birinci kalite balıklardır. Yalnız, kırmızı renkli diye Barbun ile Tekir'i karıştırmamak gerekir. Barbun iyi beslenmiş, sağlıklı, boylu posluyken; tekir, cılız, zayıf, çelimsizdir.
İzmirli hali vakti yerinde olanların has balığı Tranca'dır ki, bugün çoğu deniz canlısı gibi O'nun da hatıralarıyla avunuyoruz. Çipura lezzetiyle bütün Egelilerin, hatta kültür olarak yetiştirilmesiyle birlikte bütün Türkiye'nin gözbebeği olmuştur. Levrek yerini beğenmese de bu böyledir.
Tire tezgâhlarında İstavrit, Hamsi, Mezgit, Kolyos, Palamut, sıkça görülse de, bunlar yedek oyuncu gibidir. Tireliler'in hatta Egelilerin sofralarından eksik etmeyeceği, asla vazgeçemeyeceği balık; Sardalya'dır. Karadenizliler için Hamsi neyse, Egeliler için Sardalya odur. Tavasından ızgarasına, turşusundan tuzlamasına bin bir çeşitte tüketilir.
Başka yerler de mırın kırın edilse de, Tire’de Kefal baş tacı edilir. Hele yumurtasının taraması olur ki, tadına doyamazsınız. Balıkçılar, Sazan'ın yahnisini pek methetseler de ben itibar etmem. Arada bir Mercan, Pangiri, Dil, Dülger hatta Kılıç bile podyumlardaki mankenler gibi arz-ı endam etseler de, fiyatlarının el yakması bir yana kapanın elinde kalır.
Mersin, Kalkan tadına doyulmaz balıklarsa da, bence dünyanın en lezzetli balığı Lüfer'dir. Tire’deki tezgâhlarda Defne, Yaprak, Çinokop görülse de Lüfer'e hele Kofana'ya pek rastlanmadığı gibi, lezzetleri Karadeniz ya da Marmara’dakilerin yanından geçmez.
İşin ilginç yanı, üç tarafımız denizle çevrili olsa da, deniz değil kara insanıyız. Balık isimlerimiz bile Ermenice ve Rumca'dır. Türkçe balık ismi, asker toplum olmanın icabı sağdan sola: Kılıç, Kalkan ve sevgiliye hitaben Karagöz'den ibarettir.
Yaşıtlarım bilir, elde olta, daldırma, serpme Menderes Nehri'ne gider, o gün bütün mahalle balığa doyardık.
Son yıllarda gerek devletimizin aldığı önlemler, gerek bilim adamlarımızın önerileriyle denizlerimizde canlı türleri artıyor.
Deniz kenti olmamasına rağmen Tireliler kadar, anca Karadenizliler balığa düşkündür. Tire’de her Salı her evde kesinlikle balık yenir. Balık tezgâhlarının pişirme bölümleri titiz ev kadınları için geç saatlere kadar balık pişirirler. "Neden Salı günü?" derseniz, eskiden sadece Salı günleri İzmir Halinden balık gelirmiş. Hatta seyyar balıkçının dışında balıkçı dükkânları bile yokmuş. Bu gün her gün satış yapan dükkânlar olmasına, onca balık düşkünlüğüne rağmen sadece Salı günü balık tüketilmesinin asıl nedeni balıkların muhafaza edilebileceği "Soğuk hava Depolarının 'olmamasıdır. Belediyemizin bu soruna acil çözüm bulması en büyük beklentimizdir. Böylece yaz boyunca Tireliler doyasıya balık yiyebileceği gibi, balıkçılar da, geçim derdiyle kavun karpuz satmaktan kurtulacaklardır. Kapsamlı bir soğuk hava deposu Tire için şarttır.