Yüksek Seçim Kurulu anayasal bir kurumdur. Seçimlerin başlamasından bitimine kadar seçimin düzen içinde yönetimini dürüstlük içinde, yasaların emrettiği çerçevede bütün işlemleri yaparak, kesin karara bağlamakla görevlidir.
YSK kararları kesindir ve başkaca bir itiraz mercii yoktur. Bu da bir anayasa hükmüdür. YSK'ya tanınan bu kadar geniş yetkilerin verilmesindeki esas amaç YSK gibi kurumun hatalı bir karara imza atamayacak kadar bilgili ve dürüst yargıçlardan oluştuğu varsayımına olan inanç ve güven duygusudur.
Ama gelin görün ki; YSK aldığı birçok kararlarla Anayasa ve yasalara uygun olmayan ve vicdanları yaralayan sonuçlara neden olmuştur.
En önemlilerinden birkaçını sayacak olursak:
1- Cumhurbaşkanlığı seçilebilme şartlarından biri adayın dört yıllık üniversite ve yüksekokul mezunu olması vardır. Sayın R. T. Erdoğan'ın bu konuda ibraz ettiği diploma fotokopisinin gerçek olmadığı konusunda ciddi endişeler ve itirazlar mevcuttur. Buna rağmen iki dönem ve son dönem Cumhurbaşkan adaylığına YSK engel bir durum görmemiştir. Bu kez de itiraz edilse bile sonuç alınamayacağı aşikardır. Hayırlı, uğurlu olsun, memleketimize ve milletimize huzur ve mutluluklar getirmeye vesile olur inşallah.
2-Seçim Kanunlarının en başında geçersiz oyların sıralanması gelir. Bu sıralamada sandık kurulu mühürü olmayan zarflar ve oy pusulaları vardır. Çünkü bu mühürlerin olmadığı zarf ve oy pusulalarıyla sahte oy kullanılmasına açık kapılar bırakılabilir. YSK Anayasa referandumunun bitimine bir saat kala yükseklerden hangi vahiy geldi bilinmez sandık kurulu mühürü bulunmayan oy pusulalarını geçerli sayıverdi. Bu yolla 2- 2.5 milyon mühürsüz oy geçerli oluverdi. Ben bu yaşıma geldim hiç bir seçimde bu sayıda mühürsüz oy kullanıldığını görmedim, duymadım. Çünkü Sandık Kurulları seçime başlamadan ilk yaptıkları iş oyları mühürleyip saymak olurdu. Özür dileyerek söylüyorum; demek ki bizden sonra pek çok konuda olduğu gibi sandık kurulları da liyakatsiz kişilerden oluşturulmuş. Hangi sandık kurulları, görevlerini bu kadar ihmal edilebilecek başarıyı gösterebilmiş.(!)
Mühürsüz oyları geçerli sayan YSK benim gözümde sıfırlanmıştır. Çünkü bir kanun hükmünü ancak o kanunu kabul eden Yasama organı, TBMM kaldırabilir veya değiştirebilir. Bu kararı alan YSK, Yasama organının yetkisini gasp etmiştir. Anayasamızın 6. Maddesi son fıkrası der ki; Hiçbir kişi veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir Devlet yetkisini kullanamaz. EEE.. YSK böyle bir yetkiyi kullanmıştır. Böylelikle, bir noktada Anayasayı tebdil ve tağyir suçu işlemiş olmuyor mu? Bu leke temiz vicdanlarda ebediyen kanayan bir yara olarak kalacaktır. BİR ŞEY DAHA SÖYLEYEYİM BU SUÇU ÖRTBAS ETMEK İÇİN TBMM 'de daha sonra mühürsüz oylar da geçerli sayılacaktır şeklinde bir kanun değişikliği yapılmıştır. Yani istim arkadan gelsin yöntemi uygulanmıştır. Bir kimse işlendiği zaman suç sayılmayan bir eyleminden dolayı suçlanamayacağı gibi işlendiği zaman suç sayılan bir eyleminden dolayı da sonradan çıkarılacak yasa değişikliğiyle masum kabul edilemez. Mühürsüz oylar yasa değişikliği ile masum gösterilmek istense de yanlıştır. Burada mutlaka bir kasıt ve art niyet vardır. Sandık kurullarında yıllarca görev yapmış biri olarak söylüyorum ki; göreve başlarken sandık kurulu üyelerinin görev ile ilgili yeminlerindeki hükümlere sadakat göstermelidirler. Zahmet olmazsa lütfen ilk iş olarak zarf ve oy pusularında mühürleri eksiksiz basmalıdırlar. Sandıklarından mühürsüz olarak çıkacak zarf ve oy pusularının miktarını lütfen sandık seçim tutanağının bir köşesine yazmayı ihmal etmemelidir.
Not: Bu konudaki yazımı bir A4 kapsamında yazacaktım ama konu o kadar önemli ki, sayfalar dolusu yazmayı gerektiren meseleler var. Yarın devam etmek üzere hoşça kalın, haksızlıklara ve kanunsuzluklara seyirci kalmayın. Kendinize iyi bakın.