Yüce bir mesleğin bireyleri olarak ne kadar övünsek, ne kadar gurur duysak azdır. Hele toplum tarafından sevilip sayılmak ne büyük onur vericidir bilemezsiniz. Hele hele emek verip, kendinizi tüketmek pahasına yetiştirdiğiniz fidanların yükselip, meyve vermeye başladığını görmek inanılmaz değerli bir zenginliktir. Bizler öğretmen camiası işte böyle güzel bir mesleğin mensupları olarak kendimizi şanslı hmeliyiz ve hiç şüphesiz bu duyguyu doya doya yaşıyoruz, yaşamalıyız.
Öğretmenlik mesleğini yücelten sayısız özlü söz vardır. Hemen akla gelebilen bir kaçını saymak isterim. “ Bana bir harf öğretenin 40 yıl kölesi olurum. Hz. Ali “, Yeryüzünde öğretmenlikten daha şerefli bir meslek tanımıyorum. Dyojen “ , Öğretmenlik mesleklerin en az kazanç getireni, fakat insanı en çok ödüllendirenidir. H.V. Dyke”, “ Dünyanın her yerinde öğretmenler toplumun en özverili ve en saygıdeğer unsurlarıdır. Atatürk ”,” Dünyada her şeye değer biçilebilir ama öğretmenin eserine değer biçilemez. Sokrates “ “Bir çocuğun elini tutan, zihnini açan, kalbine dokunan kişiye öğretmen denir.” Say say bitmez her konuda güzel sözler söylenmiştir ama abartısız belirteyim ki öğretmenlik ve eğitim konusunda söylenenler hepsinin üzerindedir.
Pek çok sıkıntı içersinde bulunan bu kutsal meslek mensuplarının her türlü fedakarlığa katlanarak görevlerine devam ettiklerini belirtmeliyim. Diğer yandan yürekleri en çok yaralayan hususun başında atanamayan öğretmenler olduğu da bilinen bir gerçektir.Yıllarını büyük umutlarla heba eden bu öğretmenlerimizin acısını tarif etmek mümkün değil , o acıyı ancak yaşayanlar bilir. Bu konuda ciddi bir planlama yaparak ihtiyaca göre öğretmen yetiştirmek devletin asli görevi olmalıdır. Yoksa mantar gibi çoğalan eğitim kurumlarında öğretmen yetiştirip daha sonra da “Biz herkese öğretmen olarak atama sözü vermedik demek “ binlerce gencin hayatlarını ve umutlarını çalmaktan öteye bir anlam ifade edemez. Eğitim camiasının bu hüznü en kısa zamanda sona erdirilmelidir. Öğretmenlerin kadrolu , sözleşmeli, ücretli vs gibi farklı katogorilerde çalıştırılması hakkaniyet ölçülerine sığmamaktadır. Aynı işi yapan öğretmenler arasında ücret farklılıkları uçurumdan öteye…
Salgın hastalık nedeniyle şu anda eğitimin gereği gibi gerçekleştirilemediği de bir gerçek, her şeyden önce farklı gelir guruplarına mensup öğrenciler arasında adaletli bir eğitim faaliyeti sürdürülebildiğini söylemek mümkün değil, bu konuda devletin daha adaletli bir sistem oluşturma gayreti içinde olması da toplumun ortak dileği.
Konu geniş, saymakla bitmez ama bir hususu burada belirtmeden geçemeyeceğim. Senede bir gün de olsa bu saygın meslek mensuplarına daha bir özenle yaklaşıldığı, saygı ve sevgi gösterilip gönlünün alındığı Öğretmenler Gününde meslektaşlarımızın gerekli ilgiyi gösteremeyişleri hüzün kaynağı oluşturuyor. Son öğretmenler günü kutlamaları elbette korona salgınının gölgesinde geçti. Şatların elverdiği ölçüde açık alanda bir program gerçekleştirildi. Emeği geçen arkadaşlarımıza teşekkürü bir borç biliyorum. Beni asıl üzen husus ise emekli öğretmenlerimizin yanında çalışan öğretmenlerimizin de bu coşkuya yeterince ilgi göstermediğini söylemek zorundayım.
Tire’de kesin sayıyı bilmemekle birlikte emekli öğretmenlerimizin sayısının beş yüzün üzerinde olduğunu tahmin ediyorum. Bu kadar öğretmenin olduğu bir ilçedeki törende iki üç emekli öğretmen görmek insana garip geliyor. Gerekli tedbirler çerçevesinde bütün öğretmenlerimizin yılda bir gün kutlanan bu anlamlı günde ben de varım demesi öncelikle kendileri açısından bir moral kaynağı olur diye düşünüyorum.
Bu yıl da böyle geçti , inşallah gelecek Öğretmenler Gününü daha bir coşkuyla kutlayabileceğimiz bir ortamın oluşması dileklerimle emekli, çalışan, diploması olup da bu kutsal mesleğe katılabilme imkanı bulamayan tüm meslektaşlarımın gününü kutluyor, esenlik ve mutluluklar diliyorum.