bağcılar escort

deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler https://playdotjs.com/ deneme bonusu veren siteler meritking giriş kingroyal giriş deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler

Şevket Bahçelioğlu
Köşe Yazarı
Şevket Bahçelioğlu
 

YARGININ CUMHURBAŞKANI

Cumhurbaşkanı  ben yargının da Cumhurbaşkanıyım dedi geçen gün. Benim Başbakanın, Benim Genelkurmay Başkanım, Benim Kuvvet Komutanlarım,  Benim Bakanlarım, Benim amirim, Benim Memurumun ardından yakında ” Benim Yargı Mensuplarım” seslenişinin ayak izleridir bu sözler. Sayın Erdoğan Cumhurbaşkanıdır , Türkiye’nin Cumhurbaşkanıdır. Sözünü ettiği, benim dediği makamlar ve bu makamların başında oturanlar da Türkiye Cumhuriyeti’nin  memurlarıdır. Cumhurbaşkanının memurları hiç değildir. Cumhurbaşkanlığı Anayasamıza göre bütün bu organların düzenli çalışmasından sorumlu olarak görevlendirilmiş bir makamdır. Bu nedenle devletin başı  durumundaki Cumhurbaşkanının bu makamlar için benim evim, benim arabam gibi kişisel mülkiyeti ifade edecek bir söylem de bulunamaz. Hele hele yargı organları ve yargı mensupları  kimsenin memuru veya  emir eri değildir, bu kişi Cumhurbaşkanı da olsa onun memuru, onun adamı olamaz, olmamalıdır. Her gün  Anayasayı paspas edip, AnayasanIn belirttiği tarafsızlık ilkesine aykırı nutuklar atarak, siyasi içerikli konuşmalar yaparak ettiği yemine sadakat göstermeyen ve bu nedenle sürekli suç işlemekten kendisini alamayan bir Cumhurbaşkanı ne kadar hatalıysa, bu konuşmalara alkış tutan yargı mensupları da aynı hataya düşmektedirler.  Amerika Devlet Başkanı Obama’nın konuşmalarını alkışlayan bir yargı mensubu gördünüz mü hiç. Oradaki yargıçlar tarafsızlıklarına halel gelecek endişesiyle koskoca ABD Devlet Başkanının önlerinden geçerken ayağa bile kalkmadığını TV ekranlarından izliyoruz.  Anayasamıza göre devletin üç temel organından biri olan, en yüksek yargı organı olan Anayasa Mahkemesinin kararlarına bile saygı duymuyorum diyebilen  Cumhurbaşkanı ne derece saygıya layıktır. Kamuoyunun taktirlerine bırakıyorum.  Anayasamıza  göre Cumhurbaşkanı  gerektiğinde Yüce Divan sıfatıyla Anayasa Mahkemesince vatana ihanetten yargılanabilir hükmünü içermektedir.( Vatana ihanet nedir? Sınırları ve içeriği nedir?  anlayabilen beri gelsin. Anayasa’ya sadakatten ayrılmak, ettiği yemine uymamak bir ihanet sayılabilir mi? Düşünmek lazım  ) Benim, diyebildiğin Anayasa Mahkemesi seni nasıl yargılayabilir? Yargılarsa bile nasıl objektif karar verebilir? ( Düşünün )  Cumhurbaşkanı kendisini yargının da hukukun da  üzerinde görüyor.  Yok böyle bir şey. Bu durum ancak tiranların, firavunların,  kralların, şahların, padişahların döneminde geçerli olabilirdi. Bugünkü  demokrasinin beşiği diyebileceğimiz  İngiltere’de 1215 yılında Kral John’ın kabul ve ilan ettiği Magna Carta Libertatum ( Büyük şart, özgürlükler sözleşmesi ) anayasal düzenin bugünler gelmesindeki en önemli basamaklardan biri olmuştur. Bu belge, Kralın bazı yetkilerinden feragat etmesini, kanunlara uygun davranmasını ve hukukun kralın arzu ve isteklerinden daha üstün olduğunu kabul etmesini zorunlu kılıyordu. Yüzyıllar önce hukukun kraldan üstün olduğunu kabul eden bir dünyada  ben hukuk falan tanımam diyen , benden üstün hiçbir  şey olamaz diyen bir yöneticinin itibar görmesi söz konusu olabilir mi? Hukuk bize ayak bağı oluyor diye iddiada bulunmak da  başına buyruk olma arzusunun bir tezahürü olarak değerlendirilmelidir. Hukukun olmadığı yerde keyfilik vardır, kaos vardır , anarşi vardır. Montaigne “Hukukun olmadığı yerde ahlak da yoktur.” Diyor. Eflatun  da diyor ki “Adaletsizliği işleyen  çekenden daha sefildir.” Tarih boyunca düşünürler adalet ve hukukun üstünlüğüne dair daha nice güzel sözler söylemişlerdir. Bunca güzel söze rağmen hala daha, adaletten ve hukuktan korkmak ve  aykırı fikirler ileri sürmek marazi bir ruh halinin tezahüründen ibarettir.
Ekleme Tarihi: 17 Haziran 2016 - Cuma

YARGININ CUMHURBAŞKANI

Cumhurbaşkanı  ben yargının da Cumhurbaşkanıyım dedi geçen gün. Benim Başbakanın, Benim Genelkurmay Başkanım, Benim Kuvvet Komutanlarım,  Benim Bakanlarım, Benim amirim, Benim Memurumun ardından yakında ” Benim Yargı Mensuplarım” seslenişinin ayak izleridir bu sözler.

Sayın Erdoğan Cumhurbaşkanıdır , Türkiye’nin Cumhurbaşkanıdır. Sözünü ettiği, benim dediği makamlar ve bu makamların başında oturanlar da Türkiye Cumhuriyeti’nin  memurlarıdır. Cumhurbaşkanının memurları hiç değildir. Cumhurbaşkanlığı Anayasamıza göre bütün bu organların düzenli çalışmasından sorumlu olarak görevlendirilmiş bir makamdır. Bu nedenle devletin başı  durumundaki Cumhurbaşkanının bu makamlar için benim evim, benim arabam gibi kişisel mülkiyeti ifade edecek bir söylem de bulunamaz.

Hele hele yargı organları ve yargı mensupları  kimsenin memuru veya  emir eri değildir, bu kişi Cumhurbaşkanı da olsa onun memuru, onun adamı olamaz, olmamalıdır. Her gün  Anayasayı paspas edip, AnayasanIn belirttiği tarafsızlık ilkesine aykırı nutuklar atarak, siyasi içerikli konuşmalar yaparak ettiği yemine sadakat göstermeyen ve bu nedenle sürekli suç işlemekten kendisini alamayan bir Cumhurbaşkanı ne kadar hatalıysa, bu konuşmalara alkış tutan yargı mensupları da aynı hataya düşmektedirler.  Amerika Devlet Başkanı Obama’nın konuşmalarını alkışlayan bir yargı mensubu gördünüz mü hiç. Oradaki yargıçlar tarafsızlıklarına halel gelecek endişesiyle koskoca ABD Devlet Başkanının önlerinden geçerken ayağa bile kalkmadığını TV ekranlarından izliyoruz.

 Anayasamıza göre devletin üç temel organından biri olan, en yüksek yargı organı olan Anayasa Mahkemesinin kararlarına bile saygı duymuyorum diyebilen  Cumhurbaşkanı ne derece saygıya layıktır. Kamuoyunun taktirlerine bırakıyorum.

 Anayasamıza  göre Cumhurbaşkanı  gerektiğinde Yüce Divan sıfatıyla Anayasa Mahkemesince vatana ihanetten yargılanabilir hükmünü içermektedir.( Vatana ihanet nedir? Sınırları ve içeriği nedir?  anlayabilen beri gelsin. Anayasa’ya sadakatten ayrılmak, ettiği yemine uymamak bir ihanet sayılabilir mi? Düşünmek lazım  ) Benim, diyebildiğin Anayasa Mahkemesi seni nasıl yargılayabilir? Yargılarsa bile nasıl objektif karar verebilir? ( Düşünün )

 Cumhurbaşkanı kendisini yargının da hukukun da  üzerinde görüyor.  Yok böyle bir şey. Bu durum ancak tiranların, firavunların,  kralların, şahların, padişahların döneminde geçerli olabilirdi. Bugünkü  demokrasinin beşiği diyebileceğimiz  İngiltere’de 1215 yılında Kral John’ın kabul ve ilan ettiği Magna Carta Libertatum ( Büyük şart, özgürlükler sözleşmesi ) anayasal düzenin bugünler gelmesindeki en önemli basamaklardan biri olmuştur. Bu belge, Kralın bazı yetkilerinden feragat etmesini, kanunlara uygun davranmasını ve hukukun kralın arzu ve isteklerinden daha üstün olduğunu kabul etmesini zorunlu kılıyordu.

Yüzyıllar önce hukukun kraldan üstün olduğunu kabul eden bir dünyada  ben hukuk falan tanımam diyen , benden üstün hiçbir  şey olamaz diyen bir yöneticinin itibar görmesi söz konusu olabilir mi?

Hukuk bize ayak bağı oluyor diye iddiada bulunmak da  başına buyruk olma arzusunun bir tezahürü olarak değerlendirilmelidir. Hukukun olmadığı yerde keyfilik vardır, kaos vardır , anarşi vardır. Montaigne “Hukukun olmadığı yerde ahlak da yoktur.” Diyor. Eflatun  da diyor ki “Adaletsizliği işleyen  çekenden daha sefildir.”

Tarih boyunca düşünürler adalet ve hukukun üstünlüğüne dair daha nice güzel sözler söylemişlerdir. Bunca güzel söze rağmen hala daha, adaletten ve hukuktan korkmak ve  aykırı fikirler ileri sürmek marazi bir ruh halinin tezahüründen ibarettir.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve buyuktire.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.