Cumhurbaşkanı ben yargının da Cumhurbaşkanıyım dedi geçen gün. Benim Başbakanın, Benim Genelkurmay Başkanım, Benim Kuvvet Komutanlarım, Benim Bakanlarım, Benim amirim, Benim Memurumun ardından yakında ” Benim Yargı Mensuplarım” seslenişinin ayak izleridir bu sözler.
Sayın Erdoğan Cumhurbaşkanıdır , Türkiye’nin Cumhurbaşkanıdır. Sözünü ettiği, benim dediği makamlar ve bu makamların başında oturanlar da Türkiye Cumhuriyeti’nin memurlarıdır. Cumhurbaşkanının memurları hiç değildir. Cumhurbaşkanlığı Anayasamıza göre bütün bu organların düzenli çalışmasından sorumlu olarak görevlendirilmiş bir makamdır. Bu nedenle devletin başı durumundaki Cumhurbaşkanının bu makamlar için benim evim, benim arabam gibi kişisel mülkiyeti ifade edecek bir söylem de bulunamaz.
Hele hele yargı organları ve yargı mensupları kimsenin memuru veya emir eri değildir, bu kişi Cumhurbaşkanı da olsa onun memuru, onun adamı olamaz, olmamalıdır. Her gün Anayasayı paspas edip, AnayasanIn belirttiği tarafsızlık ilkesine aykırı nutuklar atarak, siyasi içerikli konuşmalar yaparak ettiği yemine sadakat göstermeyen ve bu nedenle sürekli suç işlemekten kendisini alamayan bir Cumhurbaşkanı ne kadar hatalıysa, bu konuşmalara alkış tutan yargı mensupları da aynı hataya düşmektedirler. Amerika Devlet Başkanı Obama’nın konuşmalarını alkışlayan bir yargı mensubu gördünüz mü hiç. Oradaki yargıçlar tarafsızlıklarına halel gelecek endişesiyle koskoca ABD Devlet Başkanının önlerinden geçerken ayağa bile kalkmadığını TV ekranlarından izliyoruz.
Anayasamıza göre devletin üç temel organından biri olan, en yüksek yargı organı olan Anayasa Mahkemesinin kararlarına bile saygı duymuyorum diyebilen Cumhurbaşkanı ne derece saygıya layıktır. Kamuoyunun taktirlerine bırakıyorum.
Anayasamıza göre Cumhurbaşkanı gerektiğinde Yüce Divan sıfatıyla Anayasa Mahkemesince vatana ihanetten yargılanabilir hükmünü içermektedir.( Vatana ihanet nedir? Sınırları ve içeriği nedir? anlayabilen beri gelsin. Anayasa’ya sadakatten ayrılmak, ettiği yemine uymamak bir ihanet sayılabilir mi? Düşünmek lazım ) Benim, diyebildiğin Anayasa Mahkemesi seni nasıl yargılayabilir? Yargılarsa bile nasıl objektif karar verebilir? ( Düşünün )
Cumhurbaşkanı kendisini yargının da hukukun da üzerinde görüyor. Yok böyle bir şey. Bu durum ancak tiranların, firavunların, kralların, şahların, padişahların döneminde geçerli olabilirdi. Bugünkü demokrasinin beşiği diyebileceğimiz İngiltere’de 1215 yılında Kral John’ın kabul ve ilan ettiği Magna Carta Libertatum ( Büyük şart, özgürlükler sözleşmesi ) anayasal düzenin bugünler gelmesindeki en önemli basamaklardan biri olmuştur. Bu belge, Kralın bazı yetkilerinden feragat etmesini, kanunlara uygun davranmasını ve hukukun kralın arzu ve isteklerinden daha üstün olduğunu kabul etmesini zorunlu kılıyordu.
Yüzyıllar önce hukukun kraldan üstün olduğunu kabul eden bir dünyada ben hukuk falan tanımam diyen , benden üstün hiçbir şey olamaz diyen bir yöneticinin itibar görmesi söz konusu olabilir mi?
Hukuk bize ayak bağı oluyor diye iddiada bulunmak da başına buyruk olma arzusunun bir tezahürü olarak değerlendirilmelidir. Hukukun olmadığı yerde keyfilik vardır, kaos vardır , anarşi vardır. Montaigne “Hukukun olmadığı yerde ahlak da yoktur.” Diyor. Eflatun da diyor ki “Adaletsizliği işleyen çekenden daha sefildir.”
Tarih boyunca düşünürler adalet ve hukukun üstünlüğüne dair daha nice güzel sözler söylemişlerdir. Bunca güzel söze rağmen hala daha, adaletten ve hukuktan korkmak ve aykırı fikirler ileri sürmek marazi bir ruh halinin tezahüründen ibarettir.