bağcılar escort

deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler https://playdotjs.com/ deneme bonusu veren siteler meritking giriş kingroyal giriş deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler

Şevket Bahçelioğlu
Köşe Yazarı
Şevket Bahçelioğlu
 

TİRE’DE URGANCILIK

Geçen gün yazdığım yazımda yeniden serbest bırakılan kendir tarımı hakkında bildiklerimi özetle dile getirmiştim. Kendir tohumunun toprakla buluşmasından, Menderes’te suya gömülmesine, kendir liflerinin odunsu kısmından ayrılmasına, mahlaç adı verilen liflerin pazara çıkarılmasına kadar kendirin öyküsünü anlatmıştım bu yazımda.   Bugün de kendirin bundan sonraki macerasını dile getireceğim: Mahlaç balyaları üreticisi tarafından at ve eşeklerle, sonraları da traktörlerle kendir pazarına getirilir,  urgan zanaatıyla uğraşan kişilerin beğenisine sunulurdu. Hemen belirteyim, bu pazar bugünkü Adalet Meydanının doğu kesiminde Akademi Dershanesi’nin de içinde bulunduğu yerde, Kendir Loncası adıyla anılan kapalı pazar yerinde kurulurdu. Küçüktüm ama Kendir Loncasında mahlaç sattığım zamanlar çoook olmuştur.   Urgan işleyen aileler kendir pazarına gelir, işleyecekleri urgan çeşidine göre mahlaçlarını seçer ve çetin pazarlıklar sonucunda ihtiyaçları kadar efsaf ve miktarda mahlaçlarını alır, çoğunlukla sırtlarına yükledikleri mahlaçları evlerine taşırlardı. Bu iş Tire Pazarı olan Salı günleri gerçekleştirilirdi. Genellikle o gün başka iş yapılmaz tatil olarak değerlendirilirdi.   Çarşamba günü yeniden işbaşı yapılır. Bir gün önce alınan mahlaçlar sivri ve uzun çivilerin bir tahta üzerinde dizilişiyle yapılan ve tarak adı verilen bir aletle taranır, inceltilir, içindeki odunsu kısım artıklarından arındırılırdı. Uzun ve sağlam liflere öz adı verilir, kısa ve mat olan mahlaçlara ise tarantı adı verilirdi. Çark denilen aletlerle  uzun ve parlak olan mahlaçlardan  önce ince ipler elde edilir, daha sonra dolap adı verilen aletlerle bükülerek çoğunlukla yarımlık, beş yüzlük, kiloluk, 2‘lik, 2.5‘luk, palamar gibi çeşitli adlarla anılan kaliteli urganlar yapılır, kısa liflerden ise kırnap, sicim, rama, çilbir , tımışkı gibi adlarla anılan  kısa ve ince ipler üretilirdi. Bunlar zıygı adındaki keçelerle, sabunlu su ile silinerek dayanıklılıkları arttırılır ve görüntüleri güzelleştirilirdi.   Bu işlem de bittikten sonra ip ve urganların şekillendirilmesine geçilirdi. Usta eller burada da iş başı yapar görüntüsüyle imrenilecek bir deste yapılır ve bağlanarak pazara çıkarılacak hale getirilirdi. Bu arada bir tarihi bilgiyi de aktarayım; İstanbul’un fethi sırasında Osmanlı donanmasının gemilerinde kullanılan halatların Tire’den gönderildiği tarihi bir gerçektir.   Bütün bu ince işçiliklerden sonra urgan işçileri için en heyecanlı ve keyifli bir sona yaklaşılmış olurdu. Çoğunlukla sicim ve urgan işçileri bir haftalık emeklerinin karşılığı olan ürünlerini omuzlayarak şehrin dört bir köşesinden şehrimizin orta yerinde kurulan Urgan Pazarına getirir, ( Bugün urgancı esnafının ve keçecilerin bulunduğu çarşıda ) alıcıların beğenisine sunarlardı. Alıcılar gelir, üreticilerin ürünlerini inceler ihtiyaç duydukları ve beğendikleri ürünleri günün koşullarına göre fiyatta pazarlığa tutuşurlar ve iki tarafı da memnun edecek bir fiyatta anlaşabilirlerse satış gerçekleşirdi.   Urganları satın alan esnaf ya kendi dükkanında bunları satışa koyar veya daha büyük esnaflar daha çok mal alarak Türkiye’nin dört bir yanında bulunan müşterilerine balyalayarak gönderirdi.   Üretici urgancılar satıştan elde ettikleri paralarla pazar alışverişini yapar, özellikle balık, et, helva, tatlı alarak adeta  kendilerini ve ailelerini ödüllendirmiş olurlardı. Pazar alışverişinin ardından yolları kendir pazarına mutlaka düşerdi. Çünkü yeni başlayacak haftada işleyeceği urgan çeşidine göre mahlaç almak zorundaydılar.    Bu işi de gördükten sonra mutlu mesut evlerinin yolunu tutar, bayram sofrasını andıracak akşam yemeğinin ardından bir haftanın yorgunluğunu unutarak yeni bir haftaya hazırlanırlardı.   Meşakkatli ve zor bir iş olmasına rağmen Tire’mizde binlerce aile kadın erkek, çoluk çocuk bu işle uğraşmaktan büyük zevk alırdı. Tire nüfusunun yaklaşık dörtte biri gerek kendir bitkisinin yetiştirilmesinden, gerekse urgancılık mesleğinden ekmek paralarını çıkarır, geçimlerini sağlarlardı.   Şimdi unutuldu bu güzel yıllar, işleyen çarklar işlemez, dolaplar dönmez oldu. Urgan pazarı sessiz ve sakin, belki birçok aile o güzel günleri özlemle anmaya devam ediyor. Giden geri gelir mi bilmem, kendir tarımı yeniden başlar mı? Çarklar yeniden işlemeye başlar mı? Urgancılık yine çoluk çocuk, güle oynaya yapılabilir mi? Maziyi yeniden yaşatmak hoş olsa gerek ama sanmıyorum. Heraklit’in dediği gibi “Akıp giden bir ırmağın suyunda iki kez yıkanılmazmış.” Artık ne eski Küçük Menderes, ne de o eski kenevirden yapılma ip ve urganlara rağbet kaldı.  O hain naylon ipler yok mu? Bizi bu güzelliklerden mahrum bıraktı. Bir Tire markası olan kendircilik ve urgancılık da maalesef tarih oldu.   Not: Kendir sadece ip, urgan imalatında kullanılmaz. Faydaları say say bitmez. Onları da yarın dile getireceğim.  
Ekleme Tarihi: 17 Ocak 2019 - Perşembe

TİRE’DE URGANCILIK

Geçen gün yazdığım yazımda yeniden serbest bırakılan kendir tarımı hakkında bildiklerimi özetle dile getirmiştim. Kendir tohumunun toprakla buluşmasından, Menderes’te suya gömülmesine, kendir liflerinin odunsu kısmından ayrılmasına, mahlaç adı verilen liflerin pazara çıkarılmasına kadar kendirin öyküsünü anlatmıştım bu yazımda.

 

Bugün de kendirin bundan sonraki macerasını dile getireceğim: Mahlaç balyaları üreticisi tarafından at ve eşeklerle, sonraları da traktörlerle kendir pazarına getirilir,  urgan zanaatıyla uğraşan kişilerin beğenisine sunulurdu. Hemen belirteyim, bu pazar bugünkü Adalet Meydanının doğu kesiminde Akademi Dershanesi’nin de içinde bulunduğu yerde, Kendir Loncası adıyla anılan kapalı pazar yerinde kurulurdu. Küçüktüm ama Kendir Loncasında mahlaç sattığım zamanlar çoook olmuştur.

 

Urgan işleyen aileler kendir pazarına gelir, işleyecekleri urgan çeşidine göre mahlaçlarını seçer ve çetin pazarlıklar sonucunda ihtiyaçları kadar efsaf ve miktarda mahlaçlarını alır, çoğunlukla sırtlarına yükledikleri mahlaçları evlerine taşırlardı. Bu iş Tire Pazarı olan Salı günleri gerçekleştirilirdi. Genellikle o gün başka iş yapılmaz tatil olarak değerlendirilirdi.

 

Çarşamba günü yeniden işbaşı yapılır. Bir gün önce alınan mahlaçlar sivri ve uzun çivilerin bir tahta üzerinde dizilişiyle yapılan ve tarak adı verilen bir aletle taranır, inceltilir, içindeki odunsu kısım artıklarından arındırılırdı. Uzun ve sağlam liflere öz adı verilir, kısa ve mat olan mahlaçlara ise tarantı adı verilirdi. Çark denilen aletlerle  uzun ve parlak olan mahlaçlardan  önce ince ipler elde edilir, daha sonra dolap adı verilen aletlerle bükülerek çoğunlukla yarımlık, beş yüzlük, kiloluk, 2‘lik, 2.5‘luk, palamar gibi çeşitli adlarla anılan kaliteli urganlar yapılır, kısa liflerden ise kırnap, sicim, rama, çilbir , tımışkı gibi adlarla anılan  kısa ve ince ipler üretilirdi. Bunlar zıygı adındaki keçelerle, sabunlu su ile silinerek dayanıklılıkları arttırılır ve görüntüleri güzelleştirilirdi.

 

Bu işlem de bittikten sonra ip ve urganların şekillendirilmesine geçilirdi. Usta eller burada da iş başı yapar görüntüsüyle imrenilecek bir deste yapılır ve bağlanarak pazara çıkarılacak hale getirilirdi. Bu arada bir tarihi bilgiyi de aktarayım; İstanbul’un fethi sırasında Osmanlı donanmasının gemilerinde kullanılan halatların Tire’den gönderildiği tarihi bir gerçektir.

 

Bütün bu ince işçiliklerden sonra urgan işçileri için en heyecanlı ve keyifli bir sona yaklaşılmış olurdu. Çoğunlukla sicim ve urgan işçileri bir haftalık emeklerinin karşılığı olan ürünlerini omuzlayarak şehrin dört bir köşesinden şehrimizin orta yerinde kurulan Urgan Pazarına getirir, ( Bugün urgancı esnafının ve keçecilerin bulunduğu çarşıda ) alıcıların beğenisine sunarlardı. Alıcılar gelir, üreticilerin ürünlerini inceler ihtiyaç duydukları ve beğendikleri ürünleri günün koşullarına göre fiyatta pazarlığa tutuşurlar ve iki tarafı da memnun edecek bir fiyatta anlaşabilirlerse satış gerçekleşirdi.

 

Urganları satın alan esnaf ya kendi dükkanında bunları satışa koyar veya daha büyük esnaflar daha çok mal alarak Türkiye’nin dört bir yanında bulunan müşterilerine balyalayarak gönderirdi.

 

Üretici urgancılar satıştan elde ettikleri paralarla pazar alışverişini yapar, özellikle balık, et, helva, tatlı alarak adeta  kendilerini ve ailelerini ödüllendirmiş olurlardı. Pazar alışverişinin ardından yolları kendir pazarına mutlaka düşerdi. Çünkü yeni başlayacak haftada işleyeceği urgan çeşidine göre mahlaç almak zorundaydılar.

 

 Bu işi de gördükten sonra mutlu mesut evlerinin yolunu tutar, bayram sofrasını andıracak akşam yemeğinin ardından bir haftanın yorgunluğunu unutarak yeni bir haftaya hazırlanırlardı.

 

Meşakkatli ve zor bir iş olmasına rağmen Tire’mizde binlerce aile kadın erkek, çoluk çocuk bu işle uğraşmaktan büyük zevk alırdı. Tire nüfusunun yaklaşık dörtte biri gerek kendir bitkisinin yetiştirilmesinden, gerekse urgancılık mesleğinden ekmek paralarını çıkarır, geçimlerini sağlarlardı.

 

Şimdi unutuldu bu güzel yıllar, işleyen çarklar işlemez, dolaplar dönmez oldu. Urgan pazarı sessiz ve sakin, belki birçok aile o güzel günleri özlemle anmaya devam ediyor. Giden geri gelir mi bilmem, kendir tarımı yeniden başlar mı? Çarklar yeniden işlemeye başlar mı? Urgancılık yine çoluk çocuk, güle oynaya yapılabilir mi? Maziyi yeniden yaşatmak hoş olsa gerek ama sanmıyorum. Heraklit’in dediği gibi “Akıp giden bir ırmağın suyunda iki kez yıkanılmazmış.” Artık ne eski Küçük Menderes, ne de o eski kenevirden yapılma ip ve urganlara rağbet kaldı.  O hain naylon ipler yok mu? Bizi bu güzelliklerden mahrum bıraktı. Bir Tire markası olan kendircilik ve urgancılık da maalesef tarih oldu.

 

Not: Kendir sadece ip, urgan imalatında kullanılmaz. Faydaları say say bitmez. Onları da yarın dile getireceğim.

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve buyuktire.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.