MHP’de başlayan muhalefet bu gün olağanüstü kongre ile devam edecekti.
Ama kongre şimdilik askıda kaldı.
Siyasi partiler ister iktidarda olsun, ister muhalefette olsun demokratik hayatımızın vazgeçilmez unsurlarıdır. Demek ki demokrasinin var olabilmesi için siyasi partiler olmalıdır. Peki kaynağını Anayasadan alan bir örgütlenmenin demokratik olması gerekmez mi? Elbette ama bizdeki partilerde demokrasi hak getire.
MHP tüzüğünü inceledim tüzük özetle diyor ki;
MADDE 63- Olağan ve olağanüstü olmak üzere iki farklı
Büyük Kongre toplantısı düzenlenebilir.
Büyük Kongrenin olağan toplantıları Merkez Yönetim Kurulunun
tespit edeceği yer ve zamanda yapılır.
Olağanüstü büyük kongre toplantılarına ise Genel Başkan
ve Merkez Yönetim Kurulunca gerek görülen hâllerde veya
Büyük Kongre delegelerinin en az beşte birinin imzaları ile birlikte
noterce onaylı yazılı talebi üzerine çağrılabilir.
Bu toplantılarda sadece toplantı gündeminde yer alan konular
görüşülür ve karara bağlanır, olağanüstü toplantılarda
seçim yapılamaz.
İşte Pazar günkü olağanüstü toplantının tek gündemi tüzüğün bu maddesinin değiştirilmesi idi Olağanüstü toplantılarda da seçim yapılabilir maddesini tüzüğe koymak için kongre toplanacaktı.
Meşrutiyetini değil ama inanırlığını kaybetmiş, kamuoyunda desteğini yitirmiş bir partide elbette değişim şarttır. %49.5 oy alan bir partinin bile genel başkanı değiştirilmek istenirken baraj altında kalması mukadder olan bir parti genel başkanının yerimde kalacağım diye diretmesi akla ve mantığa aykırıdır. MHP’de muhalifler aylardır tüzük değişikliği yapabilmek için kongre hazırlığını yaptılar tüzüğün şart koştuğu beşte birlik imza şartını çok çok aştılar.
Hiçbir iddiası olmayan, parti küçük olsun ama benim olsun anlayışının tipik bir örneğini sergileyen Bahçeli , “250 değil 750 imza ile de gelseniz kongre toplanmayacak” dedi çıktı işin içinden, tam bir komedi, anayasayı, babayasayı tanımamak adettendi ama, kendi parti tüzüğünü tanımamakta bir başka garabet oldu.
Tam 548 üst kurul delegesi imza vererek kongre talebinde bulundu. Bahçeli “dediğim dedik çaldığım düdük” demeye getirdi. Gidin mahkemeye diye yol gösterdi. Muhalifler mecburen mahkemenin yolunu tuttu. Ankara 12. Asliye Hukuk Mahkemesi konuyu inceledi, tüzüğü aynen benim anladığım gibi anladı ve 15 Mayıs’ta Olağanüstü Kongre yapılmasına karar vererek üç kişilik bir kayyum heyeti de atadı.
O da ne? Siyasi yarış birden bire mahkemeler ve icra müdürlükleri arasında hukuk mücadelesine dönüştü. Hukuki olmaktan çok, siyasi mülahazalarla verildiği izlenimi yaratan kararlar işi çorbaya çevirdi. Meseleyi kökünden çözmesi gereken Yargıtay 18.Hukuk dairesindeki sayın hakimler de öyle bir karar verdiler ki insanın oturup hüngür hüngür ağlayası gelir.” İnceledik, ama kararı Mayıs ayında vereceğiz.” Şeklinde bir duyuru asarak milletin merakını gidereceğine, kaygı ve öfkesini arttırdı. Sayın hakimler konunun önemine binaen bir an önce kararınızı verseniz bu kaosa ve gerginliğe gerek kalmasaydı. Türkiye’nin dört bucağından zamanlarını ve paralarını harcayarak Ankara’ya koşan bu insanların emeklerine yazık olmasaydı. Olmaz mıydı acaba Sayın Yargıtay üyeleri?
Ben hukukçuların işine karışmam, aman ha; sonra adaletin tecellisine engel oluyorum zannederler. Hoş benim dememle hiçbir hukuk adamının fikrini değiştirecek hali yok ya. Neyse demem o ki; Ben bu zigzak kararlardan vallahi de billahi de bir şey anlamış değilim. Kararlar siyasi mi hukuki mi diye bu işi bilen pek çok dostuma da sordum:i Onlar bile işin içinden çıkamadılar. O halde bu kararlar kamuoyunda da itibar görmeyecek %30 lara düştüğü söylenen hukuka saygı, bu gidişle sıfırı tüketecek, maazallah mülkün temeli de sallanmaya devam edecek demektir.
Gelelim tekrar MHP’ye; zavallı MHP bu günleri de mi görecektin. Baraj altında kaldığın günlerde bile bu kadar acze düşürülmemiştin.
MHP yöneticilerine buradan sesleniyorum ; bağlanan basiretinizi çözmeye bakın, gerçekleri görmeye çalışın, bu yönetim hamasi nutuklar atmaktan başka bir şey yapmıyor. Ülke felakete sürükleniyor siz hala koltuk sevdasındasınız, İktidara talip değilsiniz, muhalefeti çok sevmiş gibisiniz, biz gelirsek bir şeyler yapacağız diyemiyorsunuz. İktidara şöyle yapın , böyle yapın, B planını uygulayın diye yol göstereceğinize, siz başaramadınız çekilin artık dediğinizi duymadık bu güne kadar.
AKP TV’leri, gazeteleri, sizin ne cevher kişiler olduğunuzu öve öve bitiremiyorlar. Hepsi koro halinde sizi şak şaklamaya başladılar. Bakanlar, valiler velhasıl devletin bütün organları sizin basiretsiz tutumunuzdan medet umuyor sanki. Cumhurbaşkanı bile Başkanlık hülyalarına sizin varlığınızla dalıyor. Eh haksız da sayılmaz yani, son iki Cumhurbaşkanını siz seçtirdiniz, son iki Meclis Başkanı da sizin eseriniz. %41 lere düşen AKP ‘ye 1 Kasımda iki milyon oy kaptırarak % 49.5 oyla tekrar iktidara taşıyanlardan biri de sizsiniz. Yoksa şimdi Başkanlık şarkıları çalınır, söylenir miydi? Bu nedenle AKP size minnettardır.
Kongre yok dediniz, Büyük Ankara Oteli önüne 20 bir kişi akın etti. Kongre yapıyorum deseydiniz beş bin kişiyi toplayamazdınız. Memleketiniz Osmaniye’ de bile Meral Akşener ‘in Gündoğdu Meydanına topladığı kalabalığı toplayamadınız.
AKP’den ve Başkan olma hevesiyle yanıp tutuşan Recep Bey’den memnun olmayanların sığınacakları tek liman Sayın Akşener’li MHP görülmektedir. Çevremdeki AKP’li, CHP’li,
Vatan partili, DP’Lİ, SP’li binlerce kişi” Akşener Başkan olursa oyumu MHP’ye vereceğim” diyor. Gelen sel değil, gittikçe kabaran bir tusunamidir.
“Dost acı söyler fakat doğruyu söylermiş hani meşhur bir deyim var ya- altını çizerek söylüyorum: - Siz kalırsanız seçim yakındır ve sonuçta MHP’yi barajın altına sürükleyeceksiniz. Böylelikle ülkeye yazık, Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ı da başımıza başkan edeceksiniz. Benden söylemesi.