Osmanlı Devleti çökmüş, ömrü tamam olmuştu. Ortada bir avuç vatan toprağı kalmıştı. Batı ülkeleri bu bir avuç toprağı da paylaşma telaşına düşmüşlerdi. Türk’ü ve Türklüğü tarihten silmek için her türlü çabanın içine girmişlerdi. Padişah ve hükümetin varlığı belli bile değildi. Bu durum karşısında bir tek karar vardı: Milletin istiklalini yine milletin azim ve kararı kurtaracaktı.
19 Mayıs 1919 tarihinde Samsun’a çıkan Mustafa Kemal ve arkadaşlarının vatanın içine düşürüldüğü bu durum karşısında düşünceleri Milli egemenliğe dayanan, kayıtsız şartsız bağımsız olan yeni bir Türk devleti kurmaktı.
Amasya’dan tüm illere gönderilen genelgede, ardından Erzurum ve Sivas kongrelerinde bu durum açıkça ifade edilmiş ve bu amaçla Ankara’da bir meclisin toplanması konusunda hazırlıklara girişilmişti.
Bir taraftan yedi düvele karşı kurtuluş mücadelesi verilirken diğer taraftan millet iradesini etkin kılmak üzere bir milli meclisin tesisine girişilmişti.16 Mart 1920 tarihinde işgalci devletler İstanbul’ u işgal edip Mebuslar Meclisini dağıtınca Ankara’da toplanması düşünülen Meclisin açılış çalışmaları hızlandırılmıştır. Ve 23 Nisan 1920 tarihindeTBMM büyük bir coşku ve heyecanla çalışmalarına başladı.
Büyük Millet Meclisi açılmasıyla “ Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir; millet bu hakkını meclis aracılığıyla yürütür. Meclisin üzerinde hiçbir güç yoktur!” ilkesi etkinlik kazandı.
TBMM’nin gayretleri ve denetimi doğrultusunda sürdürülen Kurtuluş mücadelesi hızlandırılmış ve 30 Ağustos 1922 tarihinde kazanılan Büyük Taarruz ve Başkomutanlık Meydan Muharebesi ile düşmanı tamamen yurttan kovmuş ve yeni bir devletin, Türkiye Cumhuriyetinin kurulabilmesi mümkün olmuştur.
Bu sonuç bazılarının hafife almasına karşılık gerçek bir kurutuluş destanı, büyük bir mucizedir.
İşte Türkiye Cumhuriyetinin kurtuluş ve kuruluşuna giden çetin mücadelede TBMM ‘nin açılışı önemli bir dönüm noktası olmuştur. Genç ve dinamik Cumhuriyetimizin kuruluşuna ilk adımlardan biri olan 23 Nisan 1920 tarihi insan hayatının da ilk adımlarından biri olan çocukluğa ve çocuklara bayram olarak büyük önderimiz Atatürk tarafından armağan edilmiştir.Demokrasileriyle övünen pek çok ülkeden önce kadınlarına seçme ve seçilme hakkını veren, sayısız inkilaplara imza atan bu büyük insan dünyada çocuklarına bir bayram armağan eden tek liderdir.
Başlangıçta sadece Türk çocuklarının kutladığı bu çok özel bayramı artık dünya çocukları da Türk çocuklarıyla birlikte kutluyor. Barışa, kardeşliğe ve huzura en çok ihtiyaç duyduğumuz şu günlerde Dünya çocuklarının ortaklaşa kutladıkları bu bayramın dünya barışına katkı sağlayacağı, öfkelerin, kavgaların üzerinde bir dünyanın tesisine katkı sağlayacağını ümit ediyor, çocuklarımızın bu bayramı gönüllerince kutlamalarını diliyorum.