Ergenekon, balyoz, tencere tava hepsi aynı hava, vandallar, haşhaşiler, askeri vesayetçiler, hukuktaki vesayetçiler, yok daha bilmem neler neler, derken paralel yapıya geldik dayandık. Biz AKP hükümeti döneminde neler görmedik neler veya daha neler göreceğiz neler?
Savaşmadık bir Allahın kulu kalmadı AKP'nin. Herkes suçlu, herkes sanık, herkes potansiyel tehlike, kusursuz bir Allahtan sonra bir de AKP kusursuz idi. Sanki AKP değil mübarek, sütten çıkmış bir AK kaşık. Halbuki iktidarda kaldığı 12 yıllık sürede bir hükümeti 12 defa yıkacak rezillikler yaşandı bu ülkede, maşallah hepsinde zeytinyağı gibi hep üste çıkmayı başardı. Bu başarı da Recep Beyin rolünü inkar etmek mümkün değil.
17 Aralık ve 25 Aralık operasyonlarından sonra da bir paralel yapıdır icat edildi.
Biraz paralelden ve paralel yapıdan söz etmek istiyorum.
Bilindiği gibi yan yana ve birbirini kesmeden uzayıp giden çizgiye paralel denir. Paralel yapı ise mevcut yönetimin yanında bir başka yapı anlamında kullanılıyor bu günlerde.
Paralel yapıyla yatıyor, onunla kalkıyoruz. Valla bu yapılaşma herhalde bir iki gün içinde oluşmadı. Cümle alem biliyor ki bu yapılaşma 12 yıldır AKP hükümetiyle birlikte bu ülkeyi yönetiyor. Ama paralel giden bu yönetimin yolları AKP hükümetiyle kesişmediği için fark edilmiyordu veya bu yapı AKP'yi rahatsız etmiyordu. Kardeş kardeş geçinip gidiyorlardı işte. Bütün devlet daireleri bu yapılaşmaya teslim edilmişti. Ergenekon'u Balyoz'u, Casusluk Davalarını vs. yi birlikte planlamışlardı. Orduya kumpası birlikte tasarlamış olmalıydılar. Başbakan bu davaların savcısı olduğunu bile ilan etmişti. Yürütmenin başı olduğunu unutarak yargının da baş rollerinde rol alıyordu. Davaların meşhur savcısına trilyonluk zırhlı araçlar tahsis ediliyordu ki başına bir hal gelmesin diye.
Devlet gücünün en ücra köşelerine kadar nüfus etmiş bu güç günün birinde iktidar mensuplarının da çarkına çomak sokmaya kalkınca birden fark edilmiş ve tuka ilan edilmeye başlanmıştı. Bir zamanlar memleketimizin fukaraları arasında yer alırken şimdilerde dünyanın en zengin başbakanları arasında ilk sıralarda yer aldığını gördüğümüz başbakanımıza “nereden buldun?” diye soracak halimiz yoktu elbette. Daha dün gibi ABD'lerde arkadaş yardımlarıyla okuyan mahdumların önce bir gemicik satın almalarını pek önemsemedik. Ne de olsa bir balıkçı kayığından farkı yoktu(!) Ama bu gemiciklerin sayısı üç beş, altı yedi sekize çıktığında da pek rahatsız olmaya başladık; ama yine de mahdumlar babaları gibi ticareti çok iyi beceriyor, elbette kazanacaklar deyip konuyu fazla büyütmedik. En temel ihtiyaçlarımızı satın alırken % 18 KDV öderken pırlanta ve mücevheratta sıfır KDV uygulamasının Başbakanımızın çocuklarının da bu sektörde faaliyet göstermesine bağlamadık. Pırlanta alış verişinin ülkemizin müthiş kalkınmasına katkı sağlıyor olabileceğini düşündük ve yutkunduk.
Ama bir sabah uyandık ki sayın değerli Bakanlarımızın güzide evlatlarının evinde para kasaları, para sayma makinaları, bürokratların evlerinde ayakkabı kutuları içinde milyon dolarlar fışkırınca bu işte bir bit yeniği var diye düşünmeye başladık, şimdiye kadar ordumuza kumpas kuranların, şimdi de bakanlarımıza ve başbakanımıza kumpas kurmaya başladıklarını sandık(!)
Gerçekten öğle olmuş olmalı ki savcılar, polis memurları, müdürleri darmadağın edildi. Hallac pamuğu gibi savruldu zavallılar. Üstelik sizi kumpasçılar paraları, bu kasaları buralara siz mi koydunuz, buralara diye düşünmeye bile başladık.(!)
Bu arada vatandaş ne diyor diye bir nabız yokladım, her kesin dilinde 12 yıldır paralel oluşuma arka çıkanlar ucu kendilerine dokununca yandım Allah diye boşuna feryat ediyorlar diyorlar. Ya, bunca yıldır “beraber yürüdük bu yollarda, beraber ıslandık yağan yağmurda” diyen yoldaşlar şimdiye kadar paralel güçlerdi ama artık çatışan güçler durumuna geldi” diye yorumlar yapıyorlar. Bir emekli polis amiri ağabeyimize de polisin durumunu sordum verdiği cevap ilginçti , şöyle dedi; “Polis hep hızsızı kovalar bu sefer ise hırsız polisi kovalıyor.” Bilmem haksızlar mı?
Ne diyelim Allahın sopası yok ki.
Anasayfa
Yazarlar
Şevket Bahçelioğlu
Yazı Detayı
Bu yazı 1145+ kez okundu.
PARALEL YAPI
Ergenekon, balyoz, tencere tava hepsi aynı hava, vandallar, haşhaşiler, askeri vesayetçiler, hukuktaki vesayetçiler, yok daha bilmem neler neler, derken paralel yapıya geldik dayandık. Biz AKP hükümeti döneminde neler görmedik neler veya daha neler göreceğiz neler? Savaşmadık bir Allahın kulu kalmadı AKP'nin. Herkes suçlu, herkes sanık, herkes potansiyel tehlike, kusursuz bir Allahtan sonra bir de AKP kusursuz idi. Sanki AKP değil mübarek, sütten çıkmış bir AK kaşık. Halbuki iktidarda kaldığı 12 yıllık sürede bir hükümeti 12 defa yıkacak rezillikler yaşandı bu ülkede, maşallah hepsinde zeytinyağı gibi hep üste çıkmayı başardı. Bu başarı da Recep Beyin rolünü inkar etmek mümkün değil.17 Aralık ve 25 Aralık operasyonlarından sonra da bir paralel yapıdır icat edildi. Biraz paralelden ve paralel yapıdan söz etmek istiyorum.Bilindiği gibi yan yana ve birbirini kesmeden uzayıp giden çizgiye paralel denir. Paralel yapı ise mevcut yönetimin yanında bir başka yapı anlamında kullanılıyor bu günlerde.Paralel yapıyla yatıyor, onunla kalkıyoruz. Valla bu yapılaşma herhalde bir iki gün içinde oluşmadı. Cümle alem biliyor ki bu yapılaşma 12 yıldır AKP hükümetiyle birlikte bu ülkeyi yönetiyor. Ama paralel giden bu yönetimin yolları AKP hükümetiyle kesişmediği için fark edilmiyordu veya bu yapı AKP'yi rahatsız etmiyordu. Kardeş kardeş geçinip gidiyorlardı işte. Bütün devlet daireleri bu yapılaşmaya teslim edilmişti. Ergenekon'u Balyoz'u, Casusluk Davalarını vs. yi birlikte planlamışlardı. Orduya kumpası birlikte tasarlamış olmalıydılar. Başbakan bu davaların savcısı olduğunu bile ilan etmişti. Yürütmenin başı olduğunu unutarak yargının da baş rollerinde rol alıyordu. Davaların meşhur savcısına trilyonluk zırhlı araçlar tahsis ediliyordu ki başına bir hal gelmesin diye. Devlet gücünün en ücra köşelerine kadar nüfus etmiş bu güç günün birinde iktidar mensuplarının da çarkına çomak sokmaya kalkınca birden fark edilmiş ve tuka ilan edilmeye başlanmıştı. Bir zamanlar memleketimizin fukaraları arasında yer alırken şimdilerde dünyanın en zengin başbakanları arasında ilk sıralarda yer aldığını gördüğümüz başbakanımıza “nereden buldun?” diye soracak halimiz yoktu elbette. Daha dün gibi ABD'lerde arkadaş yardımlarıyla okuyan mahdumların önce bir gemicik satın almalarını pek önemsemedik. Ne de olsa bir balıkçı kayığından farkı yoktu(!) Ama bu gemiciklerin sayısı üç beş, altı yedi sekize çıktığında da pek rahatsız olmaya başladık; ama yine de mahdumlar babaları gibi ticareti çok iyi beceriyor, elbette kazanacaklar deyip konuyu fazla büyütmedik. En temel ihtiyaçlarımızı satın alırken % 18 KDV öderken pırlanta ve mücevheratta sıfır KDV uygulamasının Başbakanımızın çocuklarının da bu sektörde faaliyet göstermesine bağlamadık. Pırlanta alış verişinin ülkemizin müthiş kalkınmasına katkı sağlıyor olabileceğini düşündük ve yutkunduk. Ama bir sabah uyandık ki sayın değerli Bakanlarımızın güzide evlatlarının evinde para kasaları, para sayma makinaları, bürokratların evlerinde ayakkabı kutuları içinde milyon dolarlar fışkırınca bu işte bir bit yeniği var diye düşünmeye başladık, şimdiye kadar ordumuza kumpas kuranların, şimdi de bakanlarımıza ve başbakanımıza kumpas kurmaya başladıklarını sandık(!)Gerçekten öğle olmuş olmalı ki savcılar, polis memurları, müdürleri darmadağın edildi. Hallac pamuğu gibi savruldu zavallılar. Üstelik sizi kumpasçılar paraları, bu kasaları buralara siz mi koydunuz, buralara diye düşünmeye bile başladık.(!)Bu arada vatandaş ne diyor diye bir nabız yokladım, her kesin dilinde 12 yıldır paralel oluşuma arka çıkanlar ucu kendilerine dokununca yandım Allah diye boşuna feryat ediyorlar diyorlar. Ya, bunca yıldır “beraber yürüdük bu yollarda, beraber ıslandık yağan yağmurda” diyen yoldaşlar şimdiye kadar paralel güçlerdi ama artık çatışan güçler durumuna geldi” diye yorumlar yapıyorlar. Bir emekli polis amiri ağabeyimize de polisin durumunu sordum verdiği cevap ilginçti , şöyle dedi; “Polis hep hızsızı kovalar bu sefer ise hırsız polisi kovalıyor.” Bilmem haksızlar mı? Ne diyelim Allahın sopası yok ki.
Ekleme
Tarihi: 26 Temmuz 2014 - Cumartesi
PARALEL YAPI
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.