Eflatun Diyor ki; “Yeryüzünde barışı sağlayacak sihirli değnek analarla öğretmenlerin elindedir. Eğitim demek, vücutta ve ruhtaki güzelliği ve mükemmelliği en yüksek mertebeye kadar geliştirmek demektir.” Diyor. Yine bir başka düşünür “ Öğretmen sevgi elçisidir, sınıfta yaşama sevinci, toplumda huzur, ülkede barış ve demokrasinin mimarıdır.” Diyor.
Ne kadar övülse, ne kadar takdir edilse öğretmene haktır. Bunun da tartışılacak yönü yoktur. Hz Ali bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olmaya hazırdır. Atatürk sınıfta Cumhurbaşkanı bile öğretmenin ardından gelir diyor. Biraz daha ileri gidersek öğretmenlik tanrı mesleğidir diyebiliriz.
Ne mutlu bizlere, ne mutlu milletimize, Cumhurbaşkanı adayları arasında iki güzide öğretmenimiz var. İkisinde de öğretmenliğin asli unsurları fazlasıyla mevcut. Bu durum milletimiz için gerçek anlamda bir şans olarak görülmelidir. Sayın Muharrem İnce Balıkesir Necatibey Eğitim Fakültesi mezunu, Sayın Meral Akşener ise İstanbul Üniversitesi Tarih Bölümü mezunu ardından da mezunu olmaktan gurur duyduğum İstanbul Atatürk Eğitim Enstitüsü ( Sonradan Atatürk Eğitim Fakültesi Tarih Bölümünde doktorasını yapmış ) mümtaz bir meslektaşımız. İkisini de başıma taç, milletimizin başına Cumhurbaşkanı yapmaya hazırım. Nasip olur da Allahın izniyle, milletimizin de takdiriyle Cumhurbaşkanlığı makamına hangisi oturursa otursun huzura, adalete , refah ve mutluluğa, güvene, demokrasiye, aydınlık bir geleceğe yelken açacağımıza inanıyorum. Hemen söylemeliyim ki yıllardır bozulan devlet çarkının üç beş ayda düzeleceğine de ihtimal vermiyorum. Bu değişimin hayırlı bir başlangıç oluşturacağına inanıyorum.
İkisinin de seçim beyannameleri büyük benzerlikler gösteriyor. Önce huzur diyorlar, elbette huzur çok önemlidir. Huzurun olmadığı yerde ne üretim, ne çalışma barışı, ne de mutluluk olur.
İkinci vaatleri hak, hukuk, adaletli bir yönetim diyorlar. Bunların olmadığı bir ülkede insanların huzur bulmaları mümkün müdür?
Üretim toplumu vaat ediyorlar. Üretmeden de kalkınma olabilir mi? Hazıra dağlar dayanmaz der atalarımız. Sat baba sat, günün birinde satacak bir şey de kalmaz elinizde. Tıpkı şimdilerde düştüğümüz durum gibi. Üretim tesisleri yerine betona yatırım yapmanın kalkınmayla ne alakası var, ikisi de lüks ve israfa son diyorlar. Lüks ve israf Osmanlının yıkıldığı günlerdeki kadar, belki daha fazlası bu dönemde yapıldı.
Liyakat diyorlar, adama iş değil, işe adam diyorlar.İşinin ehli olanları göreve getireceklerini söylüyorlar. Kayırmacılık, iltimas, yandaşlık değil, işe yerleştirmede ehliyet önemlidir diyorlar.
Her şeyden önce partisiz cumhurbaşkanı vaad ediyorlar. Partili Cumhurbaşkanının bu ülkeye verebileceği huzur yoktur.
Devletin bütün güçlerini bir elde toplamayı amaçlayan Cumhurbaşkanlığı ucube yönetim sistemi ihtiyaçtan değil, birilerinin şahsi ihtirasına göre dizayn edilmiştir. Kim seçilirse seçilsin bu yetkileri tek başına kullanmaya kalkışması yanlış olur. Bu sistem ülkeyi kaosa sürükleyecektir. Bu nedenle seçim sonrasında en kısa zamanda anayasa değişikliği yapılarak kuvvetler ayrılığının uygulanabileceği parlamenter sisteme dönebilmek için çalışmalar başlatılmalıdır.
Yatarak geçimini sağlayanlar ancak petrol zengini ülkelerde mevcuttur. Kalkınmanın yolu topyekün çalışmaya dayanır. Bunun için her alanda büyük bir üretim seferberliği başlatılmalıdır. Bu da üretim tesislerinin hızla yaygınlaştırılmasından geçer. Bir zamanlar fabrika yapan fabrikalar yapacağız derken şimdilerde fabrikaları satan bir ülke konumuna geldik.
Muharrem İnce, Meral Akşener, Temel Karamollaoğu iş alanlarını çoğaltacağız, üretimi arttıracağız, zenginleşeceğiz, adaletli bir şekilde paylaşacağız diye vaatlerde bulunuyor, unumuz var, şekerimiz var, yağımız var helva yapmasını bilmiyoruz diyorlar. Yalan mı? Türkiye’miz her yönüyle zengin bir ülke; kaynakları yerinde kullandığımız takdirde hem üretiriz, hem zenginleşiriz, hem de adaletli bir paylaşımla huzur ve mutluluğu yakalarız. Yanlışta ısrar etmenin bir faydası yok.
Hangisi seçilirse seçilsin diğer adaylarla birlikte çalışmalıdır, Muharrem İnce, Meral Akşener, Temel Karamollaoğlu, Gültekin Uysal’ın elbirliğiyle, gönül birliğiyle ülkenin geleceğine aydınlık ufuklar açacağını görüyorum.
Bu işin mimarları öncelikle öğretmenlerimiz olacaktır, onlara güveniyorum.
Kimse alınmasın; ne varsa yine öğretmenlerimizde var.