Çok ciddi ve çok çirkin bir konu öylesine saptırılıp öylesine ters yüz ediliyor ki sapla saman, akla kara biribirine karışmış vaziyette, herkes bundan bir siyasi çıkar peşinde koşuyor. Nedir konu? Bir kurumda iğrenç bir yaratık, iğrenç bir davranış gösteriyor.
İktidar destek verdiği bir kurumu kollama endişesiyle olayı basitleştirmeye, hatta örtbas etmeye çalışıyor. Tıpkı “Deniz Feneri”, tıpkı 17-25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet olaylarında olduğu gibi. Muhalefet ise bu iğrenç yaratık üzerinden kurumu lekelemeye çalışıyor.
Doğru mu? Her iki tarafın da eksiklik ve hataları var.
Aile ve Sosyal İşlerden Sorumlu Bakan nerden baktığı belli, kurumu kollayayım derken iğrenç olayın müsebbibini masum göstermek gafletine düşüverdi. Ne demek ?“Bir seferle bir şey olmaz” Sen olayları yerinde inceleyip Meclise bilgilerini sunan CHP’li bayan milletvekilinin feryadını dinlemedin mi? Sizin evladınız aynı muameleyi yaşasaydı, yine bir seferle bir şey olmaz deyip üstünü örtmek yolunu mu tutardınız? Her kurumda iyi insanlar olabildiği gibi şerefsizler, namussuzlar olabilir. Bunların varlığı o kurumu doğrudan doğruya kir getirmez. Gerekli tedbirleri almayıp, incelemeleri, denetlenmeleri zamanında yapılmadığı için suçlanabilir ama o kurum kökünden kötülenemez. Bu tür olaylar sadece resmi olmayan özel kuruluşlarda değil Milli Eğitim Bakanlığınca denetlenen okullarında da bu tür soysuz sapıklar olabilir, bu kişiler görevli olduğu okulun itibarını sarsmakta birlikte okulun itibarını kökünden silemezler. Burada vakıf yöneticilerine “Bu şerefsiz yaratık 3 yıl icra – i faaliyette bulunurken neredeydiniz “diye sorulmalıdır.
Bir başka açıdan bakarsak, bu gibi olayların meydana geldiği kurumları olayların tek sebebi gibi göstererek kurumu yerle bir etme çabalarının da doğru olamayacağını görmeli ve dile getirmeliyiz.
Bu konu ile ilgili siyasi polemikler ise olayın aslı kadar çirkin ve yanlış.
Neymiş efendim bir siyasi parti lideri bakanı birilerinin önüne yatırmış. Ben CHP’li falan değilim, Kılıçdaroğlu’nun avukatı falan da değilim. Ama 17 Aralık soruşturmaları sırasında o günün İçişleri Bakanının rüşvetçi olduğu iddia edilen RezaZarraf’ın “önüne yatarım” sözünün ne anlama geldiğini soran gazeteci Enver Ayseven’eKılıçdaroğlu’nun cevabı gayet net : “ Önüne yatmak bir bölgesel deyimdir. Elindeki imkanlarını korumak üzere siper etmek anlamına gelir” şeklinde cevap vermiştir.
Yani burada seksi bir niyet ve amaç asla yok. AKP’liler ise ısrarla bunu savunuyorlar. Hadi AKP’liler siyasi bir rant niyetiyle bu deyişten istifa etmek isteyebilirler. Cumhurbaşkanına ne oluyor?”Kılıçdaroğu bizim için yok hükmündedir. CHP’nin Genel Başkanlığı bizim için boş demektir.”demek ne demek, siz kimsiniz? Tarafsız Cumhurbaşkanı.
“Kabataş iskelesinde 50- 60 üstleri çıplak, ayaklarında deri pantolon olan kişiler kucağında çocuğu olan başörtülü bacımızın üstünü pislediler elimizde belgeler var “dediğiniz gibi Karaman’daki çocuklarımız için de birkaç kelime etseydiniz. Mesela “Böyle eğitimcilik mi olur, böyle dindarlık mı olur, biz bu alçakları hiçbir eğitim kurumunda görmek istemiyoruz” diyebilir gönlümüzü bir parça olsun ferahlatırdınız.