AKP iktidarı 13 yıldır işbaşında. Seçim Kanunundaki %10 luk baraj sayesinde hiç de hak etmediği sayılarla parlamentoda temsil edilmekte ve bu temsildeki adaletsizlik ortamında dilediği gibi at oynatmaya devam etmektedir. Hatırlarsınız 2002 seçimlerinde %34 civarındaki oyuyla parlamentonun % 65 ini ele geçirmişti.%9 oy alan DYP ile %8 oy alan MHP parlamentoya girememişti. Bu partilerin çıkaramadıkları milletvekilleri, ikramiye gibi en yüksek oy alan AKP'ye gitmişti. 2007 ve 2011 seçimlerinde ise MHP'nin barajı aşmasıyla AKP 2002 seçimlerine göre daha çok oy almasına rağmen daha az milletvekili çıkarmıştı. Özetle mevcut seçim barajıyla barajı aşamayan her partinin milletvekilleri en yüksek oy alan partiye kaymaktadır. Her fırsatta darbe anayasasına darbe vurmayı marifet sayan AKP bir darbe ürünü olan ve dünyanın sözde demokrasilerinde bile bulunmayan % 10 barajının kaldırılması konusunda gıkını bile çıkarmamaktadır. Yok yok, bazı şeyler söylüyor, mesela; “Kardeşim bu barajı ben mi getirdim” gibisinden. Mevcut Anayasayı da sen getirmemiştin ama kevgire çevirdin, yetmedi bu Anayasayı kökten değiştirme peşindesin. Bunun adı siyasi literatürümüzde “Tam bir şark kurnazlığıdır.” Hak etmediğin bu temsil gücüyle her fırsatta milli iradeden söz ediyorsun. Temsilde adaletin olmadığı bu sistemle milli iradeden söz edemezsiniz. Vatandaşın %100 ünün sözünün geçtiği bir parlamentoda milli iradeden söz edilebilir ancak. 13 yıldır muhalefetin sesi kısılmış, çıkarmayı tasarladığınız yasaların noktasına virgülüne dokundurmadan çıkarmış bulunuyorsunuz. Muhalefetin itibar edilecek hiç mi önerileri olmamıştır. Hiçbir yanlışınız da mı yoktur? Anayasaya göre parlamento, soru, meclis araştırması, meclis soruşturması, gensoru gibi denetleme yollarıyla hükümeti denetleme yetki ve görevine sahiptir. 13 yıldır getirilen soruşturma, araştırma ve gensoru önergelerini meclisteki haksız ve ezici çoğunluğunuzla işleme koymadınız bile. Parlamento denetimi, işlevsiz hale getirilmiştir. Danıştay, Sayıştay, Yargıtay, Anayasa Mahkemesi, YSK, HSYK vesaire ne kadar yüksek yargı organları varsa hepsi de etkisiz hale getirilmiştir. En küçük bir eleştiri geldiğinde tepelerine balyoz gibi inmeyi marifet saydınız. Basının en haklı eleştirilerine bile tahammül edemediniz, sivil toplum kuruluşları, üniversiteler, sokaktaki vatandaş velhasıl eleştiren, karşı duran herkes vatan haini, darbeci vs. gibi ipe sapa gelmeyen ithamlarla mahkum edildi. Sonuç; Anayasamızın kuvvetler ayrılığı ilkesi sizlere ömür; yasama, yürütme , yargı erki bir tek partinin pardon bir tek kişinin tahakkümü altına girdi. Bunun neresi demokrasi?Yetmedi, bu güç yetmez deyip Anayasayı paspas haline getiren zihniyet, etkisiz vaziyete düşmüş parlamentoya bile tahammül edemez duruma geldi, “Bu gömlek bana dar geliyor, başkanlık isterim.” Diyor. Başkanlık bizi uçuracakmış, evet uçuracağı kesin, uçuracağı belli de nerelere konduracağını kimseler kestiremiyor.Valla ben gerçekten endişe ediyorum. On dakikalığına başbakanlık koltuğuna oturttuğu 23 Nisan Başbakanına “Sen Başbakansın, astığın astık, kestiğin kestik” diyen birinin eline sınırsız yetkilerle donatılmış, başkanlık görevini verirseniz kimlerin kafasını koparacağını tahmin etmek gerçekten zor. Maziye bir bakıverin , Dünya tarihinde yaşanan bütün ihtilaller önce kendi çocuklarını yemiştir. 12 Eylül yönetiminin kendi arzularına göre getirdiği düzenlemelerin nimetlerini şimdiki iktidar kullanıyor. Bunların düşündüklerini ve getirdiklerini de hiç de tahmin edemeyeceğimiz kimselerin kullanma olasılığı mevcuttur. Yarın pişman olmak da var işin içinde. Nerden çıkarttık bu yasaları demeleri de yarın söz konusu olabilir.Bu yetkileri kim kullanırsa kullansın toplum sağlığına zarar verir. Son sözüm; bence” Kontrolsüz güç güç değildir”