Bir değerli öğretmen arkadaşın Facebook'ta paylaştığı “Kamkatların hasadını yaptım, 10 kg geldi,hanıma verdim turşu mu yaparsın, reçel mi dedim” şeklindeki paylaşımı üzerine bu sohbete ben de müdahil oldum.Paylaşımda bir de fotoğraf vardı. Baktım baktım rengi portakala benziyordu ama değildi.Limon da değildi. Merak ettim. “Yine facebook üzerinden “ Ya arkadaşım nedir bu kamkat “nedir diye sordum. Samimi olarak söylüyorum kamkat ismini ilk kez duymuştum.
Aydın Cihan arkadaşım “Yarın öğretmen evine gel de tanıştırayım” cevabını verdi. Ben de geleceğim dedim.
“ Bir tek şey biliyorum o da hiçbir şey bilmediğimdir.” diyen Sokrates’e gel de hak verme. Bildiklerimizin çok olduğunu sanarak bilmişlik yaparız ama bildiklerimizin deryada bir damla olduğunu unuturuz çoğu kez.
Facebooktaki söyleşimizin ardından merakım daha bir arttı. Öğrenmenin yaşı yoktur diyerek araştırmaya giriştim.Google amcaya sorayım dedim. İlk sayfayı açtığımda şöyle deniliyordu:”Adını duyan, onu kamkat, kumkuat gibi isimlerle anan birçok insan var tabii, biliyoruz ve buna çok seviniyoruz. Bizim sözümüz bugüne kadar ondan hiç haberdar olmamış, görüp tatsa da hiç evde yetiştirilir mi diye merak etmemiş olanlara...
Kumkuatla daha fazla vakit kaybetmeden tanışın ve ona evinizde yer açın.”diye başlıyordu sayfa. Hah, tam bana göre bu sayfa dedim, okumaya devam ettim Kamkat turuncgiller familyasından portakal ve mandalinaya benzeyen minnacık bir meyve imiş. C vitamini deposuymuş, A, B1,B2,B3 vitaminleri bulunurmuş,kolestrolün, tansiyonun düşürülmesine yararmış,içinde kalsiyum bulundurduğundan kemik ve diş sağlığına yarayışlıymış hatta antiseptik etkisi de varmış.
Bu açıklayıcı ve doyurucu bilgileri aldım bir kaç dakika içinde.
Şaşırmadım dersem yalan olur. Meğer benim adını şimdiye kadar hiç duymadığım bu meyve ağacının küçük bir örneği bizim bahçede de olduğunu hayretle farkettim. Meğer Eşim saksıda bir kamkat almış bahçemizin bir köşesine koymuş. Görüyordum ama adının ne olduğunu sormayı akıl edememiştim. Minyatür bir mandalina veya portakal deyip geçiyordum her gün. Faydalı bir ürün olduğunu da öğrenmiştim. Hiç de yabancım olmayan bu meyveyle nedense bu güne kadar sıkça görüştüğümüz halde bir türlü tanışmamışız meğer, sadece adına yabancıymışım.
Arkadaşımla buluşmak için öğretmenevine giderken bir sürpriz yapayım dedim. Bizim saksıdaki kamkatın resmini çektim iki üç adet de meyvesinden kapardım. Tanışmak ve tatmak üzere gidecekken öğretmenevine herşeyi öğrenmiş olarak gidiyordum.
Öğretmenevine geldiğimde mutat alışkanlığı geregi arkadaşım bahçedeki masada yerini almıştı. Yaklaştım ve cebimden çıkardığım küçük meyveleri masanın üzerine bıraktım.
Akşamki sosyal medya paylaşımlarımızdan sonra ki gelişmeleri anlatınca mesele ortaya çıkmıştı. Gülüştük...
İşlerimin yoğunluğu nedeniyle pek uğrayamadığım öğretmen evindeki bu buluşmamız pastırma yazına benzeyen güz günlerinin sıcak atmosferinde sıcak sohbetlere vesile oldu.
Havadan sudan,çiçeklerden böçekten başlayıp çeşitli uğraşlarımızın karşılıklı teatisiyle devam eden sohbetimiz öyle koyu bir şekle büründü ki öğlen olduğunu bile nelerden sonra fark ettik
Küçük, minnacık bir meyve yüzünden güzel bilgiler edindiğim ve tatlı bir sohbetle yararlı bir güne başlamanın verdiği mutlulukla arkadaşımla vedalaştım.