bağcılar escort

deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler https://playdotjs.com/ deneme bonusu veren siteler meritking giriş kingroyal giriş deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler

Şevket Bahçelioğlu
Köşe Yazarı
Şevket Bahçelioğlu
 

İNSANLIK ve HAK MÜCADELESİ

Bütün yaratılmış canlıların çeşitli hakları vardır. Yaşama hakkı, barınma hakkı ve beslenme hakkı gibi. İnsan ise yaratılmışların en mükemmeli olarak, düşünen, kendi iradesiyle yaşamına yön verebilen bir varlık olarak çok daha geniş hak ve özgürlüklere sahip olmaya layık bir canlıdır. İnsan vazgeçilmez, devredilemez, hak ve hukuk ortamında yaşama hakkına sahip olmalıdır   Hak nedir diye başlayalım söze: Hak çeşitli anlamlara gelen bir kelimedir. Ben burada konumuz gereği sosyal bir terim olarak hakkı tanıtmakla yetineceğim: Hak, kişiye kanunların ve geleneklerin tanımış olduğu çeşitli yetki, özgürlük ve olanaklar olarak özetlenebilir. Bu tanımlamadan hakların sınırsız olmadığı hemen anlaşılacaktır. İnsan hakları kanun ve geleneklere aykırı olmamak üzere tanınan ve toplumsal uzlaşı ile sağlanan yetkilerdir. Yaşama hakkı, kişi dokunulmazlığı, düşünce özgürlüğü, inanç ve ibadet özgürlüğü, eğitim ve kültürel haklar, özel hayatın gizliliği, mal-mülk edinme ve miras bırakabilme hakkı vb.      Hak mücadelesi insanlık tarihi kadar eskidir. Her zaman da haklar ihlallerle engellenmeye çalışılmıştır. Büyük balık küçük balığı yutar misali güçlü olan güçsüzü hep ezmeye, onu sömürmeye meyletmiştir. Bu mücadeleden çoğu zaman da güçlüler galip çıkmayı başarabilmişlerdir. Güçlüler bu güçlerini ya göklerden aldıklarını, tanrısal bir kaynağın temsilcileri olduklarını iddia ederek  veya maddi kaynakların gücünden alarak veya bir takım asalet unvanlarına dayandırarak sürdürebilmişlerdir. Örnek verecek olursak rahipler ve din adamları kendilerini tanrıların yeryüzündeki temsilcileri olduğunu iddia ve kabul ettirerek, bazıları da soylu bir sülalenin temsilcileri olarak göstererek, bazıları da maddi kaynaklarına dayanarak toplumları hükmetmeyi başarmışlar. İnsanlara hak ve özgürlüklerini diledikleri biçimde izin vermeyi başarabilmişlerdir.   Bu konuda yapılan mücadelenin başlangıcı ve günümüz insan hakları anlayışına en uygun olanı 1215 tarihinde İngiliz Kralı Yurtsuz John’un  Magna Carta adı verilen büyük şartı kabul etmesiyle atılmış denebilir. Magna Carta kralın yetkilerinden bir çoğunu toplum yararına terk etmesi ve kanunların kendinden daha üstün olduğunu kabul etmesi şeklinde tecelli etmiştir.   Bizde de Magna Carta benzeri ilk uygulama 2. Mahmut’un Senedi İttifak adlı bir belgeyi imzalamasıyla gerçekleşmiştir. Tanzimat Fermanı,Islahat Fermanı, Meşrutiyet denemeleri insan hakları konusundaki, gelişmeler olarak dile getirilebilir.      Gelelim yine dünya insanlık tarihine; tarih boyunca insanların, toplumların, kabilelerin, devletlerin, krallıkların, imparatorlukların birbiriyle sürekli olan çıkar mücadelesine sahne olmuştur. Bunlar da yine hükümranlıklarını arttırmak, çıkarlarını pekiştirmek, siyasi ve dinsel inançlarını daha geniş kitlelere kabul ettirmek ve de en önemlisi başka toplumları sömürmek amacına yönelik olmuştur. Bu uğurda milyonlarca insanlar katledilmiş, nice hayatlar söndürülmüştür. Bunların hepsini dile getirmek kütüphaneler dolusu kitap yazmayı gerektirmiş ve yazılmıştır. İnsanlık alemi özellikle I. ve II. Dünya Savasından sonra barışı tesis etmek üzere çeşitli girişimlerde bulunmuş bu amaçla Birleşmiş Milletler adı verilen bir örgüt kurulmuş ve 10 Aralık 1948 tarihinde İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi adlı bir bildiri kabul ve ilan edilmiştir.   Ancak gelin görün ki bu iyi niyetli çabalar da bir sonuç vermemiş, insanlık yine çıkar çatışmaları uğruna birbirini boğazlamaya devam etmiştir. Karabağ’da Ermeni mezalimi Azerileri acımasızca katletmiş, Bosna Hersek’de Sırp kasaplar Boşnaklara dünyayı zindan etmiş, Cezayir’de Fransızlar tam bir soykırım gerçekleştirmiş, Sudan ‘da meydana gelen iç savaşta yine milyonlar hayatını kaybetmiştir.Ruanda’da masum çoluk çocuk acımasızca katledilmiş, Myanmar’da,Irak ‘ta, İran'da ‘katliamlar yaşanmış, Arap Baharı adı altında Arap alemi karakışı yaşamış milyonlar yine bir takım süfli emeller için katledilmiştir. Son olarak da hala devam etmekte olan Suriye trajedisi olanca vahşetiyle hüküm sürmektedir. Suudi vahşeti de Yemen ‘de, İsrail soykırımı da Filistin’de tam gaz devam etmektedir. Afrika’nın kara talihi de kapkara bir talihsizliğe sahne olmakta, açlık ve yoklukla savaşan bu kıtada da insan haklarından asla söz edilememektedir.   İnsan hakları güzel, evrensel beyanname de güzel şeylerden bahsediyor ama uygulamada maalesef çabalar bir sonuç vermiyor. İnsanlık bu çılgınlıkların bir an önce sonuçlanması için daha ciddi kararlar alıp uygulamaya geçmelidir. İnsan haklarının kusursuz uygulandığı bir dünyada yaşamak arzusunu istisnasız herkes ve her toplum tarafından samimiyetle arzu edilmedikçe daha çok canlar heba olacaktır.       
Ekleme Tarihi: 12 Aralık 2018 - Çarşamba

İNSANLIK ve HAK MÜCADELESİ

Bütün yaratılmış canlıların çeşitli hakları vardır. Yaşama hakkı, barınma hakkı ve beslenme hakkı gibi. İnsan ise yaratılmışların en mükemmeli olarak, düşünen, kendi iradesiyle yaşamına yön verebilen bir varlık olarak çok daha geniş hak ve özgürlüklere sahip olmaya layık bir canlıdır. İnsan vazgeçilmez, devredilemez, hak ve hukuk ortamında yaşama hakkına sahip olmalıdır

 

Hak nedir diye başlayalım söze: Hak çeşitli anlamlara gelen bir kelimedir. Ben burada konumuz gereği sosyal bir terim olarak hakkı tanıtmakla yetineceğim: Hak, kişiye kanunların ve geleneklerin tanımış olduğu çeşitli yetki, özgürlük ve olanaklar olarak özetlenebilir. Bu tanımlamadan hakların sınırsız olmadığı hemen anlaşılacaktır. İnsan hakları kanun ve geleneklere aykırı olmamak üzere tanınan ve toplumsal uzlaşı ile sağlanan yetkilerdir. Yaşama hakkı, kişi dokunulmazlığı, düşünce özgürlüğü, inanç ve ibadet özgürlüğü, eğitim ve kültürel haklar, özel hayatın gizliliği, mal-mülk edinme ve miras bırakabilme hakkı vb.

    

Hak mücadelesi insanlık tarihi kadar eskidir. Her zaman da haklar ihlallerle engellenmeye çalışılmıştır. Büyük balık küçük balığı yutar misali güçlü olan güçsüzü hep ezmeye, onu sömürmeye meyletmiştir. Bu mücadeleden çoğu zaman da güçlüler galip çıkmayı başarabilmişlerdir. Güçlüler bu güçlerini ya göklerden aldıklarını, tanrısal bir kaynağın temsilcileri olduklarını iddia ederek  veya maddi kaynakların gücünden alarak veya bir takım asalet unvanlarına dayandırarak sürdürebilmişlerdir. Örnek verecek olursak rahipler ve din adamları kendilerini tanrıların yeryüzündeki temsilcileri olduğunu iddia ve kabul ettirerek, bazıları da soylu bir sülalenin temsilcileri olarak göstererek, bazıları da maddi kaynaklarına dayanarak toplumları hükmetmeyi başarmışlar. İnsanlara hak ve özgürlüklerini diledikleri biçimde izin vermeyi başarabilmişlerdir.

 

Bu konuda yapılan mücadelenin başlangıcı ve günümüz insan hakları anlayışına en uygun olanı 1215 tarihinde İngiliz Kralı Yurtsuz John’un  Magna Carta adı verilen büyük şartı kabul etmesiyle atılmış denebilir. Magna Carta kralın yetkilerinden bir çoğunu toplum yararına terk etmesi ve kanunların kendinden daha üstün olduğunu kabul etmesi şeklinde tecelli etmiştir.

 

Bizde de Magna Carta benzeri ilk uygulama 2. Mahmut’un Senedi İttifak adlı bir belgeyi imzalamasıyla gerçekleşmiştir. Tanzimat Fermanı,Islahat Fermanı, Meşrutiyet denemeleri insan hakları konusundaki, gelişmeler olarak dile getirilebilir.

    

Gelelim yine dünya insanlık tarihine; tarih boyunca insanların, toplumların, kabilelerin, devletlerin, krallıkların, imparatorlukların birbiriyle sürekli olan çıkar mücadelesine sahne olmuştur. Bunlar da yine hükümranlıklarını arttırmak, çıkarlarını pekiştirmek, siyasi ve dinsel inançlarını daha geniş kitlelere kabul ettirmek ve de en önemlisi başka toplumları sömürmek amacına yönelik olmuştur. Bu uğurda milyonlarca insanlar katledilmiş, nice hayatlar söndürülmüştür. Bunların hepsini dile getirmek kütüphaneler dolusu kitap yazmayı gerektirmiş ve yazılmıştır. İnsanlık alemi özellikle I. ve II. Dünya Savasından sonra barışı tesis etmek üzere çeşitli girişimlerde bulunmuş bu amaçla Birleşmiş Milletler adı verilen bir örgüt kurulmuş ve 10 Aralık 1948 tarihinde İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi adlı bir bildiri kabul ve ilan edilmiştir.

 

Ancak gelin görün ki bu iyi niyetli çabalar da bir sonuç vermemiş, insanlık yine çıkar çatışmaları uğruna birbirini boğazlamaya devam etmiştir. Karabağ’da Ermeni mezalimi Azerileri acımasızca katletmiş, Bosna Hersek’de Sırp kasaplar Boşnaklara dünyayı zindan etmiş, Cezayir’de Fransızlar tam bir soykırım gerçekleştirmiş, Sudan ‘da meydana gelen iç savaşta yine milyonlar hayatını kaybetmiştir.Ruanda’da masum çoluk çocuk acımasızca katledilmiş, Myanmar’da,Irak ‘ta, İran'da ‘katliamlar yaşanmış, Arap Baharı adı altında Arap alemi karakışı yaşamış milyonlar yine bir takım süfli emeller için katledilmiştir. Son olarak da hala devam etmekte olan Suriye trajedisi olanca vahşetiyle hüküm sürmektedir. Suudi vahşeti de Yemen ‘de, İsrail soykırımı da Filistin’de tam gaz devam etmektedir. Afrika’nın kara talihi de kapkara bir talihsizliğe sahne olmakta, açlık ve yoklukla savaşan bu kıtada da insan haklarından asla söz edilememektedir.

 

İnsan hakları güzel, evrensel beyanname de güzel şeylerden bahsediyor ama uygulamada maalesef çabalar bir sonuç vermiyor. İnsanlık bu çılgınlıkların bir an önce sonuçlanması için daha ciddi kararlar alıp uygulamaya geçmelidir. İnsan haklarının kusursuz uygulandığı bir dünyada yaşamak arzusunu istisnasız herkes ve her toplum tarafından samimiyetle arzu edilmedikçe daha çok canlar heba olacaktır.   

 

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve buyuktire.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.