İnsan hakları tüm insanların doğuştan itibaren sahip olduğu temel hak ve özgürlüklerdir. Bu nedenle dil, din, ırk, cinsiyet farkı gözetmeksizin bütün insanların faydalanabileceği haklardır. Herkes bağımsız seçim yapma ve yeteneklerini geliştirme özgürlüğü sahiptir. Bu özgürlükler başkalarının haklarına saygılı olmak ve bu hakları çiğnememek zorunluluğu bulunmaktadır. Bir başka deyişle, birçok hakkın yanında bir sorumluluk da bulunmaktadır.
İnsan hakları mücadelesi insanlık tarihi kadar eskidir.Bu süreç içersinde birçok can yanmış, milyonlarca kişinin hayatına mal olmuştur. İnsan hakları konusundaki ilk ciddi gelişme İngilterede 1215 tarihli Magna Carta ( Büyük şart ) adlı belgenin kabul ve ilanıdır. Bu belge İngiliz hukuk tarihi için olduğu kadar uluslararası hukuk ve anayasa hukuku için de önemi büyüktür. Modern dünyanın insan hakları konusunda 18. Yüzyılda iki büyük devrim önemli mesafeler kazanılmasına yol açmıştır. Bunlardan ilki 1776 yılında ABDde yayınlanan Virginia Haklar Beyannamesi ve 1789 Fransa İnsan ve Yurttaş Hakları Beyannamesi bir dizi insan haklarının kazanılmasını sağlamıştır.
I. Dünya Savaşı'nı takiben 1919'da yapılan Versailles Barış Antlaşması'nda yapılan görüşmelerde Milletler Cemiyeti kuruldu. Cemiyet'in hedefleri şunlardı;silahsızlanma, ortak güvenlik çerçevesinde savaşı önleme, diplomasi ve görüşmeler yoluyla ülkeler arası anlaşmazlıklara çözüm bulmak ve küresel refahı artırmak. Daha sonra Evrensel İnsan Hakları Beyannamesi'nde yer alacak olan hakların çoğunu savunma kararlılığı da kuruluş amaçları arasındaydı.
İnsan Hakları Evrensel Beyyannamesi 10 Aralık 1948 tarihinde Birleşmiş Milletler tarafından benimsenmiştir. Bu bildirge birçok ulusal ve uluslararası yasanın temelini oluşturmaktadır.
Birleşmiş Milletler Genel Kurulunun İnsan Hakları Evrensel Bildirgesini ilan ettiği 10 Aralık 1948 tarihinin üzerinden, altmış sekiz yıl geçti. Bildirgede bütün insanların hür ve eşit doğduğu, özgürce yaşama hakkına sahip olduğu, temel hak ve özgürlüklerini kullanma hakkına sahip olduğu, kimseye işkence yapılamayacağı, onur kırıcı davranışlarda bulunulamayacağı, Herkesin silahsız ve saldırısız toplanma, dernek kurma ve derneğe katılma hak ve özgürlüğü bulunduğu, herkesin din ve vicdan hürriyetine sahip olduğu, kimsenin keyfi olarak yakalanamayacağı,tutuklanamayacağı,sürgün edilemeyeceği ve insan olarak daha pek çok hak ve ödevleri olduğu belirtilmektedir.
Bunca iyi niyete ve bitmek bilmeyen büyük bir mücadeleye rağmen insan haklarının tam olarak sağlanabildiği ve uygulanabildiğini söyleyebilmek mümkün mü?
Uluslararası Af Örgütü, 81 ülkede hükümetlerin vatandaşlarına insan onurunu zedeleyici kötü muamelede bulunduğuna dikkat çekiyor.
Sözgelişi yaşama hakkını sağlayabiliyor muyuz? Irakta, Suriyede, Bosna Hersekte , Karabağda, daha pek çok ülkede çatışmaları, insanların birbirini boğazlamalarını önleyebildik mi? Ortadoğuda birçok kasaba ve şehrin yerle bir edilişine engel olabildik mi? Açlıktan ölen var mı ?deriz yaygın bir söz olarak, dünyada açlıktan, yetersiz beslenmekten ölen milyonları görmezden gelmiyor muyuz? Kadın erkek eşitliği nerede? Öldürülen, hakarete uğrayan, taciz edilen binlerce kadın ve istismar edilen çocuklarımızı yeterince koruyabiliyor muyuz? Düşünce özgürlüğümüz? Coplanmadan, biber gazı yutturulmadan toplantı ve gösteri yürüyüşü yapanımızvar mı?
Kanun karşısında herkes eşittir sözde. Öyle mi uygulanıyor? Angarya ve kölelik yasaktır.Doğru mu? Prangasız mahkumları görmezden mi gelelim? Din ve vicdan hürriyeti, düşünce ve kanaatleri özgürce yayabilme hakkını kim kullanabiliyor? Herkesin konuşmaktan yazmaktan korktuğu bir dünyada yaşıyoruz.
Say say bitmez, insan hakları ihlallerini alt alta sıralasak ne gazete sütunlarına ne de kitap sayfalarına sığar.
Peki insan hakları ihlalleri önlenemiyor diyerek bu haklardan vaz mı geçelim? Asla Hak verilmez alınır diyen Atatürk bu konuda da bize güç verip, model olacak bir liderdir.
Atatürkün izinden giderek fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller yetiştirmek, devletin en önemli görevlerinden biri olarak hala orta yerdedir.