Günlük yaşantımızda çeşitli konularda yarışmalar yapılır, anketler düzenlenir. Bu yarışmalarda bazen insanlar, bazen bitkiler, bazen de fikirler, düşünceler yarıştırılır. Çoğu zaman en güzeline , en doğrusuna, en gerçeğine ulaşmak için düzenlenir , anketler, yarışmalar.
Güzellik, doğruluk, gerçeklik kişiden kişiye değişiklik gösterebilir. Herkesin fikri bir olmayabilir ama çoğunluğun beğenisi , toplumun ortak değer yargısıyla destek gören fikirler demokrasilerde en çok itibar görenidir. O yüzden demokrasilerde çoğunluğun dediği olur, zamanla bu fikirlerde değişiklik de olabilir, zaten bu tür yönetimlerde belirli aralıklarla seçimler yapılıp beğenilmeyenler gönderilir, daha faydalı olabilecekler iş başına getirilir. Halk çoğunluğunun kararıyla yapılan bu değişiklikler demokrasinin faziletine , değerine değer katar. Aksine kararların uygulandığı yerlerde yönetimlerin insan onuruyla uyuştuğunu söyleyebilmek mümkün olamaz.
Tanzimat döneminin ünlü şairlerinden biri olan Ziya Paşa Terkib-i Bent adlı eserinde “Seyretti hevâ üzre denir taht-ı Süleyman, Ol saltanatın yeller eser şimdi yerinde”
( Hz. Süleyman’ın tahtı hava üzre gezerdi. Fakat şonunda bu tahtın yerinde yerler esiyor. –İşin özü : Hiçbir saltanat ebedi değildir-)
Herkes fani her canlı ölümü tadacaktır. Kimse kendini kusursuz sanmasın . Yine güzel bir söz aklımızdan hiç çıkmasın : “ Sen doğduğunda ağlıyor, herkes gülüyordu. Öyle bir hayat yaşa ki öldüğünde arkandan herkes ağlasın” Ya dostlar ; hiç kimse kendini kusursuz görmesin, kimsenin haksız yere canını yakmasın, kimsenin ahını almasın, kimse yerinin doldurulamayacağı vehmine kapılmasın. Dünyanın en büyük liderlerden biri olan Atatürk ölümlü bir fani olduğunu görüyordu ve şu enfes sözünü söyleyebilmiştir ” Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacak fakat Türkiye Cumhuriyeti ebediyen yaşayacaktır.”
Satırlarıma bir küçük hikaye ile son vermek istiyorum. Bu hikayeyi kendisini vazgeçilmez gören veya bu dahiyane kişiden başka alternatif göremeyen kişilere sık sık hatırlatıyorum. Ders alınır mı bilmem?
Vaktin birinde üzümü ve şarabıyla ünlü bir kasabada bir festival düzenlenmiş, festivalin en renkli yarışması da her zaman en iyisi seçilecek değil ya bu kez de en kötü şarap seçilecekmiş. Kasaba meydanının orta yerine bir masa konulmuş üreticiler kendi ürünlerinden birer kadeh şarap getirmiş ve yarış başlamış, şarabın iyisini kötüsünü seçebilecek bir uzman jüri üzesi gelmiş en baştaki kadehten bir yudum almış ve yüzünü ekşitrek ve”En kötüsü bu” diyerek masanın üzerine koymuş .
Çevredekiler,”Diğerlerine bakmadan ve tatmadan bu karara nasıl vardınız “diye itiraz etmişler. Seçimi yapan kişi gayet rahat bir şekilde.”Bundan kötüsü olamaz” diye cevap vermiş.
Kıssadan hisse…Anlayana.