Dün TBMM’de Milli Savunma Bakanlığının bütçesi komisyonda görüşülmeye başlandı. Bakanlığının bütçesinin komisyonda görüşülmesi için Meclise gelişinde Bakan CHP Milletvekillerinin protestoları ile karşılandı. Sayın Bakan soruşturma kıskacı altındaki Teğmenler hakkındaki tutumu nedeniyle protestolara muhatap oldu. Bakana söylenen sözler ve gözüne sokarcasına ellerindeki dövizlerle protestoda bulunan Milletvekillerine söyleyecek bir söz bulamayan Bakan sadece buruk bir gülümsemeyle karşılık verdi.
Türkiye Cumhuriyetinin kahraman ordusuna Genel Kurmay Başkanlığı yapan üstelik hali hazırda Savunma Bakanlığı görevinde bulunan Yaşar Güler'e hitaben söylenen sözler hafife alınacak, gülüp geçilecek cinsten sözler değildi. CHP milletvekilleri ellerindeki dövizleri gösterip, üstelik sesli olarak dillendirdikleri protestolarında "Biz Mustafa Kemal'in askerleriyiz, siz kimin askerisiniz? Siz de teğmendiniz. Teğmenleri niçin korumuyorsunuz? gibi sözlerle bence çok anlamlı ve cevaplanması zor sorularla hitap ettiler. Kimi milletvekilleri de Bakana hoş geldiniz deyip elini sıkmadılar sanırım.
Ordunun en üst rütbesinde görev yapıp emekli olan ve ardından Milli Savunma Bakanı yapılan bir emekli komutana bu şekilde bir muamele yapılmasına kalbimin bir parçasını askeri okullarda bırakıp gelen bir kişi olarak çok üzüldüğümü belirtmek isterim.
Bu üzüntümle Yaşar Güler'in biyografisini bir inceleyeyim dedim. 1954 doğumlu ve 1971 yılında da Kuleli Askeri Lisesi'ni bitirdiğini öğrendim. Benden üç yaş küçüktü ve 1969 yılında da Kuleli'ye girdiğini tahmin ediyorum. Ben de 1967 yılında Ortaokulu Bitirip Kuleli Askeri Lisesi sınavını kazandığımı ancak talihsiz bir şekilde sağlık raporu alamadığım için bu okula giremediğimi yakın dostlarım bilirler. Bu talihsizliği yaşamasaydım 1969 yılında Kuleli'nin üçüncü sınıfında olacak, Yaşa Paşa da birinci sınıfta olacaktı. Askeri okullarda alt sınıflardakiler üst sınıftakilere "abi" diye hitap ederlerdi. Yani ben Yaşar Paşa'nın abisi sayılırdım.( Not: Yayına hazırlamakta olduğum ilk kitabımda biyografimi ayrıntılı olarak dostlarımla paylaşmayı düşünüyorum.)
Tekrar Teğmenlerimize dönmek istiyorum, " 25 Kasımı bekleyin" diyen Bakan 25 Kasım geçmesine rağmen teğmenler hakkında savunma almadıkları için işlem yapılmadığı şeklinde bir ifadede bulundu.
Suç isnadında bulunulan eylemin üzerinden 2.5 ay geçti ve kararı 25 Kasımı bekleyin diyen Savunma Bakanı bu tarihte "Savunma almak için süre verildi" diyor. Şükür 2.5 ay sonra savunma alınmadan ceza verilemeyeceğini hatırlamışlar da ayıp üzerine ayıp işlenmemiş.
Teğmenler savunmalarında kendi üstlerindeki komutanlarına " Sizler de bu veya benzer antlar içmediniz mi? diye sorarlarsa ne cevap vereceklerdir merak ediyorum. Bu ritüel kaldırıldıysa niçin hangi yönü beğenilmemişti? derlerse ne söyleyecek Yüksek Disiplin Kurulu o da önemli.
Diğer taraftan Cumhurbaşkanı törenden sekiz gün sonra "Bazı kendini bilmez" mealindeki kişilerin bu kutsal meslekten ayıklanacağını söyledikten sonra "Teğmenlerin üzerine fazla gitmeyin " mealinde başka sözler de söylediği dillendirilmektedir.
Kılıç çatma töreninde teğmenlerin söylediği sözlerin hiçbirisi bana göre suç teşkil etmemektedir. Bakanda öyle diyor. Suçları iteatsizlikmiş. İteatsizlik te yok, tören bitmiş, protokol dağılmış her tören sonrasında genç mezunlar benzer kutlamaları yaparlar, liselerde, üniversitelerde bile bu uygulamayı görmekteyiz, bunu isyan görmek pırlanta gibi gençlerin vatana hizmet aşkını söndürmek hiç kimseye fayda getirmez.
Cumhurbaşkanı neyin zarar neyin fayda getireceğini çok iyi bilen ve çıkarlarına zarar verecek yanlışlıklardan dönme başarısını gösterebilen bir stratejist olarak bu ülkeyi 22 yıldır yönetebilmektedir.
Teğmenler üç beş kişiden ibaret değildir, eğer bu eylem ordudan atılmayı gerektiriyorsa, o törene katılan bütün teğmenler suç ortağıdır, hepsi ordudan atılmalıdır. Cesaret edilebilirse böyle davranılmalıdır. Ama bu cezalandırmanın kendi ayağına kurşun sıkmakla eş değerde olduğunu söylemek müneccimlik olmasa gerektir.
Galiba Aralık sonunu bekleyeceğiz. Tahminim odur ki üç beş kişiyi uyarma ve ya kınama cezası vermekle yetinilecektir.