Şehrimizde otopark sorununu bilmeyen yok. Bundan herkesin de şikayetçi olduğu biliniyor. İhtiyacı karşılayacak otopark olmayınca vatandaşlar da caddelere sağlı sollu park etmek zorunda kalıyor. Hatta bu park yaya kaldırımlarını işgal edecek sonuçlara kadar veriyor. Kaldırımlar park yeri değil, yayaların emniyet içerisinde yürümelerine tahsis edilmiştir. Ama gelin görün ki bu kaldırımların işgali yüzünden de yayalar mecbur olarak araç trafiğine açık yollarda yürümek zorunda kalıyorlar. O halde acilen soruna çare bulmak zorunluluğu var . Ama nasıl? Zor bir soru. Yıllardır tartışır dururuz ama dişe dokunur bir çare henüz bulunmuş değil. Çareyi elbette Belediye ile Trafik Denetleme Kurulu bulmak zorunda.
Ben bu müzmin sorunumuza kısaca değindikten sonra bu zor şartlarda vatandaşlar , özellikle sürücülerin dikkat etmesi gereken bazı hususlara değinmek istiyorum. Dün Amerika’da ikamet eden bir yakınımı boş bir arsanın köşesinde nöbet bekler gibi durduğunu görünce “Hayrola Sefa “ diye seslendim. ”Dayı bir buçuk saattir nöbetteyim buraya aracımı park ettim, birisi de gelmiş arkama park etmiş, aracımı çıkaramıyorum “ deyince baktım hakikaten çıkması imkansız. Aracın etrafına dolaştım, sahibine ulaşabileceğimiz bir telefon aradım malesef o da yoktu. Emniyete haber vermek zorunda kaldık, neyse görevliler gelmeden araç sahibi çıkıp geldi. Genç bir delikanlı “ Evladım aracını buraya koyarken önündeki aracın acil bir durumda nasıl çıkabileceğini neden düşünemedin” dediğimde özür dilemek varken biraz safça biraz da küstahça “Nereye koyayım “ demez mi? Bir eğitimci olarak genci azarlamak yerine doğru olanı söylemeyi yeğledim.
Bir anımı kısaca anlatmayı , böylelikle eğitim öğretimde sıkça başvurduğumuz fırsat eğitimini uygulamaya başladım. “Bak evladım geçenlerde İzmir Alsancak’ta bir tıbbi laboratuvara tahlil sonucunu almaya gittiğimde yakında bir park yeri bulamadığımı , bunun sonucunda birkaç arabanın çıkışına engel olacak şekilde park etmek zorunda kaldığımı, ancak acil bir durumda bana ulaşabilmeleri için ön camın uygun bir yerine telefon numaramı belirten bir levha koyduğumu söyledim.
Laboratuvarda işim bitip aracıma doğru ilerlerken telefonum çaldı. Açtım, karşımdaki ses “ Beyefendi aracımı çıkaramıyorum, gelebilir misiniz? “deyince ben de “Geliyorum beyefendi “ dedim ve üç beş dakika sonra arabamın yanındaydım.
Önce özür dilediğimi belirttim.” Yok beyefendi özür dilemenize gerek yok, çok doğru bir davranışta bulunmuşsunuz, telefonunuzu ön cama koymanız mükemmel bir davranış ,sizi kutluyorum” deyince rahatlamıştım. Gence de herhalde iyi bir rehberlik yapmanın mutluluğunu yaşadım. Genç de bu davranışı olgunlukla karşıladı “Teşekkür ederim ben de bundan sonra böyle yapacağım” diye karşılık verdi.
Değerli okurlar çok basit gibi görünen bu davranışın önemini sizler de deneyerek yaşayabilirsiniz. Bu kadar araç bolluğu olan ve park sorunu had safhada olan ülkemizde bu şekilde sorunlarla her zaman karşı karşıya kalabileceğimiz kaçınılmaz olacaktır. Lütfen hatalı park yaptığınızda aracınızın önüne bir telefon numarası koyunuz. Ve ne olur kulağınız da her an bir telefonla aranabileceğinizi unutmayınız.