Merhaba Değerli Büyük Tire Okurları,
Bir Ramazan ayını daha idrak ediyoruz.
Sizlerde, benim gibi eski ramazanları, eski insanları, maziyi, özlüyormuşsunuz?
O zaman gelin ,sizi bir elli yıl öncelerine , yani çocukluğumun geçtiği yıllardaki ramazan aylarına
götüreyim…
Zihnimde canlanan ilk hatıram;
Rahmetli Babam, Burdur’un bir köyünde, kurs öğretmenliği yapmakta.
Yıl; 1966 Biz ( Rahmetli Annem, Ağabeyim ve Ben ) Burdur Şehir merkezinde, Babamın tuttuğu kiralık bir evde
kalıyoruz. Babam hafta sonları Burdur’a geliyor.
Hafta içi evde 3 kişiyiz. Ben oturma odası olarak kullanılan odada yatıyorum.
Kış ayları olmalı…
Bir gece yarısı uyandım. Bir baktım. Oda da yer sofrası kurulmuş
Annem ve Ağabeyim sahur yapıyorlar. İştiyaki olarak, meraktan olsa gerek, bende aralarına katılmak için yataktan doğrulduğumda, Annem beni sert bir şekilde uyararak, uyumama devam etmemi istedi.
( o zamanlar 4 yaşındayım )
2.hatıram, Yine Burdur’daki evimizle ilgili; yine bir ramazan ayı, yine hafta içi 3 kişiyiz.
( ama bu sefer biraz büyüdüğüm için olsa gerek, oruç tutmasam da sahuru birlikte yapıyoruz )
Sahur vaktinde evin kapısı çaldı…
Rahmetli Ağabeyim 10 yaşlarında, bende 5 yaşlarında olmalıyım.
Korku ve endişe ile kapının önüne geldik. Ağabeyim kim o? Diye sordu.
Davulcuymuş. Bahşiş istiyormuş.
3.hatıram;
Yine Burdur’da belkide aynı ramazan ayında, bir sahur vaktinde…
( O zamanlar mahalle kültürü ve sıcak komşuluk ilişkileri vardı.)
Bu sefer sokaktayız. Sokaktan geçen davulcuyu seyrediyoruz.
Davulcu, maniler okuyarak mahallemizden geçerken, yanımızdaki evin hanımı, davulcuya portakal ikram ediyor.
4.hatıram; Yıl 1970’lerin başı olmalı, artık 8,9 yaşlarındayım.
Rahmetli Annem bana tekne orucu tutturdu.
Tekne orucu; yarım gün tutulan oruç.
Bu kez Sivas’ın Zara ilçesindeyiz. Oturduğumuz mahalle, tek katlı, bahçeli evlerden oluşuyordu.
TV yayını yok. Radyo’da kısa ve orta dalga yayınlarını çekiyor. ( şu anda faal olmayan frekanslar )
Radyo’nun alabildiği en yakın istasyon, Ankara radyosu.
Dolayısıyla, iftar vaktinin geldiğini anlayabilmek için, camideki ezan sesini duymanız gerekirdi.
Herhalde, Annem, iftar saatine yakın, birazda açlıktan olsa gerek, sabırsızlandığım için;
Git bak bakalım.?
Camiinin ışıkları yanıp, ezan okunmaya başladığında, eve gelip haber verirsin.derdi.
Mahallemizdeki çocuklarla birlikte, bende, mahalle bakkalının önünde toplanır,
( camii tam karşıdan görünürdü )
İftar saatinin gelmesini ve caminin ışıklarının yanıp, ezan sesinin okunmasını, sabırsızlıkla ve dörtgözle
bekleşirdik…
( Ben hakikaten de 4 gözlü idim. İlkokul yıllarından itibaren gözlük kullanmaya başladım. Zara’daki Çocuklar hayatlarında gözlük takan çocuk görmedikleri için bana 4 göz diye takılırlardı )
Nihayet, caminin ışıkları yanıp, ezan okunmaya başlar, başlamaz..
Mahallede ki çocuklarla birlikte,
Büyük bir telaş içerisinde ve heyecanla, iftar vaktinin geldiğini duyurmak için, evlerimize
Koşturup, dağılırdık…
5. ve son hatıram; Yıl, 1977
Yer; İzmir’in Bornova İlçesi
Artık 15 yaşındayım ve tam gün oruç tutabiliyorum. Ama 10 yıl önceki ilk hatıramdaki gibi ramazan ayı, artık kış aylarında değil ve uzun yaz günlerinde, oruç tutmak, tutabilmek bir hayli zor ve meşakkatliydi. Sadece açlıkla değil, susuzlukla da nefsinizi terbiye ediyorsunuz. İftar saatide
Günümüzdeki gibi 19,30’da değil. 20;30-20;45 aralığındaydı.
Saatlerde geçmek bilmiyor.
Hiç unutmuyorum!
Bir Ramazan akşamı, rahmetli Gülümser Teyzemin, eşi, Ayhan Enişte’min davetlisi olarak,
Ailecek, eniştemlerin evindeyiz. ( oturduğumuz ev, Eniştemlerin evine yürüme mesafesinde, yakın)
İftar saatine, yaklaşık 2 saat kala birazda erken gitmişiz. ( hepimizde oruçluyuz )
Açlık ve susuzluk artık başımıza vurmuş. Ben, Öfleyip, püflüyorum.
Rahmetli Eniştem, beni teselli etmek için; ha gayret!
Tanju!... Şunun şurasında bir şey kalmadı deyişini çok net hatırlıyorum.
Hatıralarımı, unutamadığım bir anekdot ile bitireyim;
Radyo’nun orta dalga frekansından İzmir radyosu yayın yapardı.
( henüz FM yayını yok. İlk FM yayını 1979’da ilk olarak 3 büyük ilde başladı )
İşte o İzmir Radyosundan ‘’ İftar Vakti ‘’ Programı dinlenirdi.
İftar vakti programı iftardan yarım saat önce başlardı.
Aile üyeleri iftar dan 5-10 dakika önce, yemek masasında iftar saatinin gelmesini beklerken,
İftar programının sonunda, radyodan, ‘’ İzmir için iftar vakti’’ anonsundan sonra..
( Anonsu güzel sesli bir hanım spiker yapardı )
Ezan okunmaya başlar…
Ezan okunmaya başlayınca iftar hemen açılmaz.
Radyo’daki davudi sesli spikerin iftar açma duası huşu içinde dinlenirdi.
Tiyatro ve seslendirme sanatçısı Rahmetli M.Nur Subaşı’nın okuduğu o duayı bugün gibi hatırlıyorum;
Ey Rabbimiz!
Senin rızan için oruç tuttum.
Sana inandım.
Sana Sığındım.
Senin rızkınla orucumu açıyorum.
Hamdolsun verdiğin nimetlere
Sağlık ve Afiyete
Ey!
Bağışlaması Bol Rabbim…
Beni, ,Ailemi,Milletimi, Devletimi ve Bütün inananları Koru…
Rahmetini, yardımını esirgeme üzerimizden…
Bizlere, huzur ve yaşama sevinci ver.
Her Türlü güçlüğe karşı dayanma gücünü ver
Senin Her şeye Gücün Yeter.
Amin…
Tuttuğunuz oruçları Yüce Allah kabul etsin
Ramazan Ayınız Mübarek Olsun.
* Yukarıda isimleri geçen Aile Üyelerimin hiç biri hayatta değiller.
Ailenin tek yaşayan üyesi benim.
Babam Nedim Çığranış, 1990 yılında, Ağabeyim Tevfik Çığranış 2011 yılında,
Annem Günher Çığranış’da 2019 yılında vefat etmişlerdir.
İftar Duası anonsunu yapan M.Nur Subaşı’nin adını bugüne kadar bilmiyordum.
Yazı için araştırınca öğrendim.
2018 yılında vefat etmiş.
Hepsine Rahmet Olsun.
* ilk Hatıramda kış ayları olmalı demiştim. Merak edip, Google’dan araştırdım.
Hakikaten 1966 yılı Ramazan ayı Ocak ayı içindeymiş.
* Günümüzde de Ankara Radyosu iftar vakti programının sonunda bu dua aynı kişi tarafından bant kaydı ile okunmaktadır.)
* İlk hatıramda, Burdur’da olduğumuzu ve 4 yaşında olduğumu belirtmiştim.
Gazetede gördüğünüz fotoğraf, işte o yıl 1966 senesinde Burdur’da çekilmiştir.
https://youtu.be/T9GGglpe348?si=TDhgn8NSsXZS2vqQ