Öyle bir seçim dönemine girdik ki dillere destan. Memleket ekonomik yönden tam bir yangın yerine dönmüşken suskun kalmak sorumluluk taşıyan hiç kimseye yakışmaz. İşte bu yüzden dilimin döndüğünce yanlış gördüklerimi işaret etmek gereğine inanıyorum.
Nerden başlasam, nasıl söylesem onu da tam kestiremiyorum , söylemek istediklerim çoğu kez yürek yakacak, gönül karartacak cinsten olacak çünkü.
Seçimler yerelde yöneticileri seçmek için yapılacak ama sanki genel seçimler kadar önem arz ediyor. Merkezi yönetim bu seçimleri ara karne dönemi olarak görüyor bes belli, haksız da değil hani. İktidarın akıl almaz hatalarla memleket ekonomisini getirdiği durum ortada, toplumu karpuz gibi ortadan ikiye böldüğü de herkesin malumu. Memleketin tepesinden en ücra köşesine kadar her yer benim, her yer benden sorulur düşüncesinde, oy verirseniz hizmet alırsınız, vermezseniz genel bütçeden pay alamazsınız yolundaki sözlere bakılırsa herkes iktidarın gösterdiği adaya oy vermek mecburiyetinde. Halbuki demokrasi varsa serbestçe kurulan ve ülke yönetimleri hakkındaki fikirlerini bir program çerçevesinde halka sunan partiler de olacaktır. Partilerin kurulması, seçimlere katılması da yeterli değil elbet. Yarış hak ve adalet çerçevesinde eşit şartlarda olmalıdır. Partiler var mı? Var, hem de ihtiyacın çok üzerinde, eşitlik var mı? Asla. Yanılmıyorsam seçimlere 32 parti katılıyor. Peki bu eşit olmayan şartlar içinde yapılacak seçimlerde adalet yerini bulacak mı? O da ihtimallerden çok uzakta. Kimi devletin bütün imkanlarını kullanmakta, kimileri de avuçlarını yalamaktalar. Seçim atmosferinde izlediğimiz manzara daha çok partilerin dedim - dedi atışmasından ibaret , dişe dokunur bir çözüm önerisi sunanı mumla ara. İftiralar, hakaretler gırla gidiyor, bütün amaç nasıl bir manevra yaparım da rakibi tuşa getirebilirim endişesi ve hedefi hakim.
Vatandaşın geçim derdine çare isteyen muhalefet istediği kadar ses yükseltsin iktidar mensupları para nerde? Diye savunmaya geçiyor. Vatandaşa birazcık nefes aldırma endişesi yerine bahaneler uydurarak salvoları etkisiz hale getirmenin telaşı içinde. Mevcut ortamda sadaka yerine geçecek emekli maaşları, arttırılsın söylemlerine iktidardan, “Olmaz memleket batar , zaten kasada para da yok” gibi akla ziyan söylemler duyuyoruz. Yaa itibardan tasarruf mu olurmuş? Diyeceğinize, birazcık itibardan tasarruf yapabilseydiniz, yandaş müteahhitlere yıllarca geçiş garantili yollar, köprüler, tüneller yaptırıp , üstelik kur korumalı, çifte kavrulmuş faiz garantili mevduatlara ödemeler yapacağınıza, hazineyi tamtakır hale getireceğinize, biz biraz hata yapmışız, dövizin bu kadar prim yapacağını, geçiş garantilerinin bu kadar külfet getireceğini kestirememiştik , deyip bu rakamları düşürseniz , açlıktan nefesi kokmaya başlayan vatandaşa birazcık nefes alma imkanı tanısanız, her halde daha isabetli bir yol izlemiş olurdunuz. Devlet hazinesini lüks ve safahat içinde çarçur ettikten, hazineyi boşaltıp meteliğe kurşun sıkma noktasına getirdikten sonra çare biziz demek kimseye inandırıcı gelmemektedir.
Eskiden toplumu ayakta tutan ve denge unsuru olan bir orta sınıf vardı, şimdi sizlere ömür, toplumun bir kesimi ballı börekli, bir eli yağda, bir eli balda bir zengin zümresi, bir tarafta da çöpten erzak toplayan veya devletin müşfik elinden üç beş kuruş sadaka misali yardım bekleyen bir gariban takımı birkaç bloka ayrılmış vaziyette ülkemiz insanları. Bu gidişat hiç de hayra alamet değildir, iktidar doğal olarak bu gidişten baş sorumludur. Muhalefetin de bu gidişattan sorumluluğu elbette vardır.
Kafama takılan bir önemli husus da Sayın Cumhurbaşkanın kendisi seçime giriyormuş gibi can siperane seçim meydanlarında boy göstermesi, aynı zamanda muhataplarına pek de nazik olmayan bir üslupla hitap etmesi. Bir de “Bu benim son seçimim “ diyerek kendisine oy istiyor. Sayın Cumhurbaşkanı sizi bu millet 2028 yılına kadar seçti. Siz belediye başkan adayı da değilsiniz , üstelik anayasanın 103. Maddesine göre tarafsız olmalısınız. Partili Cumhurbaşkanı olması yönündeki anayasa değişikliğine temelinden karşı çıkmış bir vatandaş olarak endişelerimde ne kadar haklı olduğumu şimdilerde daha iyi görüyorum. Göreve başlarken tarafsızlık ilkesinden ayrılmayacağına dair Tarih ve Yüce Türk Milleti önünde yapılan yemine rağmen yemine riayet edilmemesini içime sindiremiyorum doğrusu. Bu sistem yanlış kurgulanmış gibime geliyor, hoş da durmuyor. Meclis tatilde olduğu için şu anda yapılacak bir düzenleme mümkün görünmüyor. Yerel seçimlerden sonra yapılacak ilk meclis toplantısında anayasa değişikliğinin ana teması bu olmalıdır diye düşünenlerdenim.
Acizane fikrim, 600 milletvekilinin top yekün verecekleri oylarla anayasanın 103. Maddesinde bir değişiklik yaparak Cumhurbaşkanının göreve başlarken yaptığı yemin metnini değiştirmelerini öneririm. Böylelikle Allah’ın her günü Cumhurbaşkanının yeminini bozarak anayasa ihlali yapmasının önüne geçilmiş olacağını düşünüyorum. Böylelikle o yüce makamı ve bu makamı işgal etmekte olan Sayın Cumhurbaşkanını bu vebalden kurtarmış oluruz kanaatindeyim.
Her türlü olumsuzluğa rağmen yaklaşan yerel seçimlerin milletimizin refah ve mutluluğuna katkı sağlamasını , toplumumuzun huzur ve güvenini tesis etmesini , dostluk ve kardeşliğin pekiştirilmesine vesile olmasını diliyorum.