İtfaiye ile Hilton arasındaki caddede bir taksi durağı… Kazan mevcudu yirmi altı kişi. Durağın hemen yanı başında büyükçe bir kıraathane. Yaz kış bütün günlerini burada geçiriyorlar. Nev-i şahsına münhasır üç kişi var aralarında.
Lakabı kitapçı… Çizgi romanların hastası yokuşların ustası… Nerelerden bulduysa. kimlerden aldıysa elinde devamlı bir çizgi roman. Nesli tükenen. tedavülden kalkalı yıllar olmuş Pekosbiller, Teksaslar, Tommiksler, Kinovalar, Küçük Prensler, Redkitler ve bizden Karaoğlanlar vb.
Kitapçının asıl adı Şahap. Kilolu. ağır sıklet bir şoförümüz. Şoför mahalline zor sığmasına rağmen üç öğün yedikleriyle küçük çapta bir düğünün yemek işi halledilir. Onca ikaza rağmen iştahından bi gram dahi olsa taviz vermez. Namazgahtaki evinden gelirken dil söğüş, kelle paça, kumru ne denk gelirse midesine indirir. Durağa geldiğinde sabah kahvesini ve sodasını içer, taksisiyle sıraya girer.
Şoför koltuğuna oturur oturmaz günün anlam ve önemine dair bir kitabı incelercesine bir çizgi romanın sayfalarını çevirmeye başlar. Etrafıyla hiç ilgilenmez. Kitap okurken suskunluğu iyice artar.Sanki bir tiyatro salonunda ya da kütüphanededir. Çıt çıksa kabahati Kitapçı’ya yükleyecekler ve de tüm azarlayan bakışlar ve mırıldanmalar ona yönelecektir.
Duraktaki şoförler yıllar ötesinden gelen dostluklarını; oyunlarla, sohbetlerle ve şakalarla geliştirirler. Kitapçı da hiç olmazsa bu şakalardan birine günün birinde muhatap olacağının ayırdındadır.
Bol güneşli bir bahar gününde saat ikindi sularında durağa kırklı yaşlarında bir hanımefendi gelir.
İlk sıradaki taksiye yaklaşır, kibar bir ses tonuyla;
-Nazmi amca içerdeyse bi seslenir misiniz? Şoför kıraathaneye yönelir. Az sonra Nazmi Bey de kapıda görünür. Bayana doğru saygıyla yaklaşır;
-Hoş geldiniz Cavidan Hanım. Tam zamanında geldiniz. Şahap bey üçüncü sırada, buyurun bir kahvemizi için. Gideceğiniz yere az sonra gidersiniz. Cavidan Hanım’ın yüzüne muzip bir gülümseme yayılır. Belli ki aynı mahallede komşu olan bu iki kişi kitapçıyla ilgili bir senaryo oluşturmuşlardır…
Kitapçı’nın sırası on dakika sonra gelir. Taksisini durakta kalkış yerinde konuşlandırır. Beş dakikadır Şahap Bey’i izleyen Nazmi Bey, çizgi romanını iştahla okuyan kitapçının şoför mahalline ciddiyetle yaklaşır. Cavidan Hanım arka kapıya yönelir, Senarist ve yönetmen rolündeki Nazmi Bey önce hafiften bi öksürür ve devam eder;
-Bırak şu kitabı okumayı da hanımefendiyi Hatay Renkli Sinema durağına bırakıver.
Şahap Bey,”şimdi sırası mıydı?” der gibisinden hem sıkıntılı hem de memnun karmakarışık bir yüz ifadesiyle Nazmi Bey’e bakar;
-Sağ ol teşekkürler. Bagajlık eşyası yoksa arka kapı açık. Buyursun binsin.
Bu sözlere kulak misafiri olan Cavidan Hanım şoföre görünmeden eğilip arka kapıdan binmiş numarası yapıp kapıyı yavaşça çarparak kapatır. Oradan sırra kadem basar gibi kıraathaneye doğru sessizce uzaklaşır. Bu sıra Kitapçı okuduğu kitabı bir ayraçla belirleyip torpido gözüne itinayla yerleştirmekle meşguldür. ”Dönüşte kaldığım yerden devam ederim.” diye mırıldanır.
Kapının kapanış sesini duymuştur. Başını geriye çevirip kontrol etme ihtiyacını duymaz. Taksisine bir bayan bindiğinde çoğu zaman dikiz aynasına bakmaz, arka koltuğu bazıları gibi kolaçan etmez.Evli iki çocuklu mazbut bir aile babasıdır. Hiç bir zaman hiçbir kimsenin dedikodusunu dinlemekten hoşlanmaz, kendisinin de dedikodusunun yapılmasını hazzetmez. Ardına bakmadan yollara düşen yiğitler misali motoru çalıştırır, gaza basar ve en kısa yoldan Renkli Sinema durağına doğru yol alır.
Bu sırada, kıraathanenin içi bayramyeri gibidir. Kahkahalar gırla gitmektedir. Cavidan Hanım lise yıllarında epey oyunda hatırı sayılır rollere girmiştir. Nazmi Bey’in de rol arkadaşı olmuşluğu vardır. Görevi başarmanın mutluluğu gözlerinden okunmaktadır. Nazmi Bey’den izin isteyerek tebrikler, teşekkürler ve alkışlar eşliğinde kıraathaneden ayrılır.
Kitapçı, Bayramyeri’nden Hatay Üçyol yönüne kıvrılmış “Dönüşte de bir müşteri denk gelse bari!” diye düşünmektedir. Nihayet Renkli Sinema durağına gelir. Geriye doğru bakar, ne kapı açılır ne de bir inen olur. Arabadan merakla iner. “ Bayılmış olmasın!..” diyerek hızla arka kapıya yönelir, camdan bakar içerde kimsecikler yoktur. Emin olmak için hemen kapıyı açar. ”Yok yok yok, koskoca kadın uçmadı ya!.. İn midir, cin midir ?” diye söylenir. Son anda aklına Nazmi Bey’in şakaları gelir. Şakalar yapılırken o da ister istemez gülmüştür. “Sen misin gülen! Gülme komşuna gelir başına” diyerek kendi haline de gülerek dönüş yolunu tutturur. Kitapçı lakaplı Şahap Bey’in tek tesellisi, her şakadan sonra bir tepsi baklava alınıp kıraathanede hep beraber yenilmesidir. Şakalanan kişi teselli ikramiyesi olarak katkı payı ödemekten muaftır. Kitapçı taksinin radyosunu açar, durağa varıncaya kadar rast gele bir şarkıya mırıldanarak eşlik eder. Durağa vardığında ilk işi orta kahve ile sodasını içmek ve Nazmi Bey’e, ”Aşk olsun Nazmi, alacağın olsun!” demek olur.
Mehmet Sadık Medin