İnsanlık tarihi boyunca toplumları yönetme biçimlerinde çeşitlilikler görülür. Bu süreçte insanlık, çok büyük sıkıntılara ve acılara katlanmak zorunda kalmıştır.
Bizde de tarih boyunca yönetimde çeşitlilikler arz etmiştir. Bağımsızlık mücadelemizin sonunda kazanılan haklı zafer, doğrudan doğruya Türk milliyetçiliğinin bir zaferi olmuştur. Türk milliyetçiliği Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküşü ile aynı oranda hız kazanmış ve milli mücadelenin de temel dayanağı ve en verimli ruhunu oluşturmuştur. Millî mücadelenin temel kaynaklarının en başına “millilik” vasfı eklenmiş, milli egemenlik, Kuvayı-ı milliye, milli müdafaa, gibi bağımsızlık savaşı sonunda elde edilen zafer, Türk milliyetçiliğinin bir zaferi, Cumhuriyet ise, bu zaferin zirvesini oluşturmuştur.
Mazhar Müfit Kansu’nun anılarına göre, Mustafa Kemal henüz Erzurum Kongresi öncesinde ileride kuracağı siyasi yönetim biçimini kendisine şöyle not ettirmiştir: “Zaferden sonra şekli hükümet Cumhuriyet olacaktır. Atatürk, Anadolu’da ki milliyetçi hareketin bağımsız bir cumhuriyete doğru gittiğini Sivas Kongresi sırasında da kongreye gözlemci olarak katılan Amerikalı gazeteciye şöyle ifade etmiştir: “Türkiye savaşı kazanacak, bağımsız olacak ve Cumhuriyeti kuracaktır. [
İngilizlere göre; Mustafa Kemal’in cumhuriyeti ilan etmesi pek kolay görünmüyordu. Çünkü karşısında çok güçlü bir muhalefet vardı. Ancak daha sonra ki günler İngilizler ’in bu kötü beklentilerini boşa çıkaracaktı. Türkiye’de cumhuriyetin başarıyla gerçekleştirilmiş olması, İngilizleri hayal kırıklığına uğratmıştı. Onların beklenti ve iddialarının tam tersine Türkiye’de cumhuriyete taraftar olanların sayısı gün geçtikçe artmıştı. “Kimi çevrelerden sızan haberlere göre Anayasa’da hükümet örgütünde kabine usulü kabul edilecek ve devletin adı Türkiye Cumhuriyeti olacaktır.” Tüm bu tartışmalar devam ederken başlayan hükümet bunalımına bir çare bulunamadı ve 28 Ekim günü Atatürk Çankaya’da bir akşam yemeği daveti sırasında “Yarın Cumhuriyeti ilan edeceğiz” dedi ve sonrasında da İsmet Paşa ile meclise sunulacak kanun tasarısını hazırlamaya koyuldu.
Cumhuriyetin ilanı tüm yurtta büyük bir sevinç yarattı. Böylelikle Atatürk’ün çok uzun zamandan beri özlemini duyduğu, uğrunda savaştığı ve kendi deyimiyle “milli bir sır” gibi sakladığı Cumhuriyet yönetimi, anayasal bir nitelik kazanmış oldu. Tarihte ilk Türk Cumhuriyeti gerçekleştirilmiş, yaşanan bu gelişme diğer Türk toplulukları ve Müslüman dünyası için de güzel bir örnek oluşturmuştu.
Milli devlete geçişi sağlayan cumhuriyetle birlikte yepyeni bir devlet anlayışı kabul edilmiştir. Bu anlayışın temelini ise insan ve onun doğal hakları oluşturmuştur.
Atatürk’e göre; Cumhuriyet rejimi demek, demokratik bir devlet şekli demektir. Demokratik devletin tüm kurumlarını kurmak ve onları gerektiğince işletmektir. Bunu belirtirken de söylediği sözler yoruma gerek duyulamayacak kadar açıktır. Der ki: “Demokratik cumhuriyete ulaşmak insanlık tarihinde çok uzun zaman almış ve bu süreç içinde büyük acılar yaşanmıştır. Cumhuriyet, son asırlarda büyük medeni milletlerin hesapsız ıstırap ve kandan sonra vardıkları en sağlam devlet şeklidir.”
Atatürk’e göre Cumhuriyet,” Erdem’e” dayanır. Uzun süren çalışmalar sonunda bizzat kendisinin hazırladığı anayasa değişikliğinin benimsenmesiyle yaşama geçen bir erdemdir ve temeli kültürdür. Koruyucuları ise etnik ve dinsel özelliklerini söyleme özgürlüğü içinde “Ne mutlu Türk’üm” diyebilen her yurttaştır
Hukuksal yönden en gerçekçi bağımsızlık ve ulusal egemenlik olgusu saydığımız Cumhuriyet’in 97.yılındayız. Vatanın kurtarılmasını, devletin kurulmasını, toplumun millet düzeyine gelmesini sağlayanlar, bireyi bağımsız kılarak en görkemli yapıyı oluşturmuşlardır. Bu yapının korunması elbet çok kolay olmayacaktır. Milletçe el ele verilerek Atatürk’ün önderliğinde gerçekleştirilen cumhuriyetin korunmasının önemi yine Atatürk’ün sözlerinde saklıdır. “Cumhuriyet bedava kazanılmış değildir. Bunu elde etmek için kan döktük ve benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır ama Cumhuriyet ilelebet devam edecektir. Benim için bir taraflılık vardır. Ben bir tarafım o da Cumhuriyet taraftarlığıdır. Cumhuriyet yönetiminin özellikleri şu şekildedir:
Atatürk’ün bize armağan ettiği ve insan onuruna en yaraşır devlet yönetimi olan Cumhuriyetin özelliklerini madde madde sıralayacak olursak şöylece özetleyebiliriz.
* Halkın egemenliğine dayanan bir yönetim şeklidir.
* Hukukun üstünlüğüne dayanır.
* Yönetiminin özelliği, seçim esasına dayanan bir yönetim oluşudur. Seçimin, gerek seçme gerekse seçilme hakkı açısından belli bir kişiye, belli bir gruba, belli bir sınıfa ait olmayıp; bütünüyle millete ait olmasıdır.
* Cumhuriyet rejimi, her şeyden önce kamu yararını ön planda tutan, kamu yararına dayanan bir yönetim şeklidir. Rejimin gücünü, geniş halk kitlesinin bütününden, millet iradesinden almasıdır.
* Cumhuriyet rejimi, devlet yaşantımıza, siyasi yaşantımıza egemenliğin bir kişiye, bir gruba, bir sınıfa değil, doğrudan millete ait olduğu gerçeğini kazandırmıştır.
* Cumhuriyet rejimi, bütün vatandaşları yasa önünde eşit sayar, onlar arasında hiçbir ayrıcalık tanımaz, onların devlet yönetimine eşit olarak katılımını sağlar. Vatandaşların temel hak ve özgürlüklerini devlet teminatı altına alır.
* Cumhuriyet akla, mantığa, bilime, toplumun gereklerine ve ihtiyaçlarını gidermeye en uygun ve insana değer veren bir devlet yönetim biçimidir. “Cumhuriyet, fikir serbestliği taraftarıdır.” İnsanın, dolayısıyla toplumun gelişme ortamını hazırlayan, koruyan en iyi yönetim biçimidir.
* Laikliği vazgeçilmez bir şart olarak görür, devlet kişinin dinsel inançlarına müdahale edemeyeceği gibi devlet düzeninin de dini esaslara dayanamayacağı ilkesini benimsemiştir.
* Cumhuriyet yönetimlerinde hak, eşitlik, özgürlük ve adalet kavramları öne çıkar. Adalet mahkemeler tarafından sağlanır. Siyaseti meclis yapar. Meclis kanun çıkarır.
* Cumhuriyet Atatürk’ün ifadesiyle kolay kazanılmadı, tarih boyunca insan onuruna en çok yakışan, Türk Milletinin de yaradılışına en uygun yönetim tarzı olan Cumhuriyetin yılmaz savunucuları olarak en büyük eserinin takipçisi ve koruyucusu olarak dimdik ayaktayız. Yorulsak da izinde yürüyeceğiz büyük Atam.