Paris Barış Konferansında İzmir’in Yunanlılar tarafından işgal edilmesine karar verildi.
Bu kararın ardından 13 Mayıs 1919’da. İngiliz Akdeniz Filosu Kumandanı Amiral Calthorpe komutasında bir İngiliz filosu İzmir’e geldi. İzmir valisine şehrin Mondros Ateşkes Anlaşmasının 7. maddesi gereğince işgal edileceğini bildirdi. Osmanlı Hükûmeti validen işgale karşı bir direniş olmamasını istedi. Vali, gelen emir üzerine bütün asker, subay ve karakol güçlerini direniş göstermemeleri için kışlada topladı. 14 Mayıs günü şehrin Yunanlılar tarafından işgal edileceği halk tarafından öğrenildi. İzmir’in Yunanlılar tarafından işgal edileceği söylentileri kentte yayılmaya başladığında, Türkler derin bir endişe ve kaygıya, Ortodoks Rumlar da büyük bir sevince kapılmışlardı. İzmir’in işgali Yunanistan için büyük bir önem taşıyordu; Megola İdea yani büyük Yunanistan ideali artık gerçekleşmekteydi. Batı Anadolu’yu kapsayan Bizans İmparatorluğu yeniden kurulabilecekti. Vali İzzet Paşa, tüm bu gelişmelere rağmen halktan işgali gizlemeye çalıştı, Yunan işgalinin bir söylenti olduğunu belirtti.
Redd – iilhak( İlhakı işgali red ) Cemiyeti bu işgali protesto etmek için bildiriler yayımladı. 14 Mayıs gecesi Maşatlık ( Varyantın Konak Meydanıyla birleştiği düzlük ) mevkiinde bir protesto mitingi düzenlendi.
Bu karmaşa ortamında, Osman Nevres( Hasan Tahsin ) adlı bir gazeteci gazetesinde yazdığı coşkulu ve cesur yazılarla dikkat çekmeye devam ediyordu. Maşatlık mitinginin heyecan verici boyutlarda oluşmasına gayret ediyordu. 14 Mayıs gecesi İzmir’li Türkler hemen hemen hiç uyumamış; işgalin başladığı sabah saatlerinde, Konak Meydanı ve Kordonboyu’nda binlerce İzmir’li toplanmıştı.
15 Mayıs 1919 sabahı Pasaport iskelesinden İzmir rıhtımına çıkan Yunan birliklerinin yürüyüşü Konak Meydanı’na yönelmişti. Türkler üzgün ve endişeli, İzmirli Rumlar coşkulu ve sevinçliydi. İzmir MetrapolitiHrisostomos, karaya çıkan Yunan askerlerini tuz, ekmek ve şarap ikram eden Rum kızlarının arasında vaftiz ediyordu. İzmir için tam bir Kara Gün’dü. Hasan Tahsin, 15 Mayıs 1919'da İzmir’e çıkan Yunan Efzun Alayı askerlerinin taşkın davranışları karşısında tek başına ilk kurşunu ateşleyerek Türk direnişini başlatan sembol isim oldu. Saat on bir sıralarında Konak Meydanı’na ulaşıp Kemeraltı’na doğru yöneldikleri sırada bir silah sesi işitildi. İlk kurşunu alayın sancaktarı teğmene sıkarak öldüren Hasan Tahsin, ardından kurşunu bitene kadar devam etti. Önce büyük bir telaş ve kaçışma yaşandı; ardından da Yunan askerleri derhal saldırı düzeni alarak, Sarı Kışlaya karşı yoğun bir ateş açmaya başladılar ve bununla yetinmeyerek, sokaklardaki insanları mitralyözlerle biçtiler. Artık, bir anda dört-beş yüz kişi birden şehit edilmiş; sonradan bu sayı İzmir’in yakın çevresindekilerle birlikte 2.000’e kadar çıkmıştı. Öldürülenler arasında Hasan Tahsin de vardı ve cesedi Kordonboyu’nda sürüklenerek parçalanmış bir halde bulunmuştu.
Başkent İstanbul’dan karşı konulmaması emrini alan Türk subay ve erleri kışlalarında insafsızca şehit edildiler. Daha sonra hükümet konağı ve diğer resmi daireleri basarak buralardaki memur subay ve erleri türlü eziyetlerle gemilere götürüp günlerce aç bıraktılar. Bunlardan bir kısmını da dipçik vuruşları ile zorla “Yaşasın Venizelos” diye bağırmağa zorladılar. Boyun eğmeyenler ise oracıkta şehit edildiler. 17’nci Kolordu Askerlik İşleri Reisi Erkanı harp Miralayı Süleyman Fethi Bey başından çıkarılmak istenen kalpağını eliyle tutarak: ”Bağırmam” diye haykırdı ve derhal şehit edildi. Yunanlılar çarşıya girip dükkanları da yağmaladılar. İzmir’in işgali ve bu işgal esnasında meydana gelen kanlı olaylar İstanbul ve Anadolu halkı tarafından duyulduğu zaman yer yer mitingler yapıldı. İzmir katliamı milli direnişin adeta başlangıcı oldu.
İzmir’in İşgalinin Kurtuluş Savaşı’ndaki önemine baktığımızda; Yunan ordusunun katliamlarına karşı ilk Kuvay-i Milliye birlikleri Batı Cephesinde kuruldu. Düzenli ordu kurulana kadar silahlı direnişi bu birliklerce gerçekleştirdi. Redd-i İlhak Cemiyeti Batı Anadolu’daki direnişi yönetmeye başladı. Balıkesir ve Alaşehir Kongreleri toplanarak “Batı Cephesini” kurdu. Anadolu’nun değişik yerlerinde İzmir’in işgalini protesto etmek amacıyla mitingler düzenlendi. Bunlardan en büyüğü ve en etkilisi şüphesiz Halide Edip’in de konuşmacı olduğu Sultanahmet Mitingi olmuştu.Böylece İzmir’in işgali milli kurtuluş bilincinin canlanmasında etkili oldu. Tepkiler nedeniyle İtilaf Devletleri bölgedeki işgali yerinde izlemek üzere bir heyet oluşturdu. Bu heyetin hazırladığı rapor “Amiral Bristol Raporu” olarak Milli Mücadele tarihinde yerini aldı
İlk kurşunu atan Hasan Tahsin’in bu dramatik ölümünden yıllar sonra, 1972 yılında, İzmir Gazeteciler Cemiyeti, Hasan Tahsin’in heykelini yaptırmak istedi. Bu düşünce çok anlamlı bir davranıştı. Çünkü Türklüğün imhası yönünde en sinsi planlarını uygulamaya koyan İzmir Metropoliti Hrisostomos adına Yunanistan’da bir heykel dikilmesi, milli vicdanı rahatsız ediyordu. “Hasan Tahsin ve İlk Kurşun Anıtı” İzmir’de, Konak Meydanı’nda Hükümet Konağı’nın karşısındaki yerinde 15 Mayıs 1974 günü dönemin Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk tarafından açıldı.
İzmir acı ve ızdıraplarla , kapkaranlık geçen 3 yıl 3 ay 24 gün sonra 9 Eylül 1922 tarihinde Yunan mezaliminden kurtuldu.Dünyada emsali görülmeyen destansı bir Kurtuluş Savaşı ile bu karanlık geçmişi aydınlığa kavuşturan, Kuvay - i Milliye ruhuyla esaret zincirine isyan eden aziz Türk Milletine, kahraman ordumuzun bütün erlerine ve onlara komuta eden başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere bütün komutanlarına sonsuz şükranlarımızla minnettarlığımızı arz ederiz. Nurlar içinde yatınız.
Not : Biz bu günün ızdırabını yaşamışken, inanılmazı gerçekleştirip hürriyetimize kavuşmanın mutluluğunu yaşarken “Kurtuluş Savaşını keşke Yunanlılar kazansaydı diyen meczupları ve onları cesaretlendirenleri de asla unutmamalıyız.
Sevgi ve saygılarımla …
14 Mayıs 2018 Pazartesi