Güzel yurdumda öyle olaylar yaşanıyor ve öyle durumlar gelişiyor ki, sıradan bir vatandaş olarak bunları anlayamıyor ve de bir türlü çözemiyorum, benim gibi milyonlarca vatandaşın da çözebildiklerini sanmıyorum.
Merak bu ya “Çevremdekilere sormadan edemiyorum; bir yardım eli uzatan çıkar da merakımı giderir mi diye sesleniyorum; Çözemedim, çözülmüyor sultanım diye. Valla benden akıllı birileri çıkar da yardımcı olursa cidden rahatlayıp, çok mutlu olacağım.
İşte çözemediklerim:
* Yaşar Büyükanıt Genel Kurmay Başkanı seçildiğinde, bir yazımda kendisini BÜYÜK ANIT diye takdim etmiştim okurlarıma. Dolmabahçe görüşmesinden sonra ortalıktan kayboldu. O günün Başbakanı “Bu görüşme mahşere kadar ikimizin arasında sır olarak kalacak” demişti. Sahi ne konuşmuşlardı? Vallahi ne konuştular bir türlü çözemedim.
* Cumhurbaşkanı Başbakanlığı sırasında “Kardeşim Esat “diyerek yere göğe sığdıramadığı Suriye lideri Esat birdenbire Eset oluvermişti. Bir zamanlar 40 yıllık Kani nasıl aniden Yani oluverdi diye kafa yorarken kırk yıllık Esat da nasıl birdenbire Eset oluverdi? Bir türlü çözemedim vallahi.
* Cumhurbaşkanı,24 Temmuz 2016 Lozan Antlaşmasının 93. Yıldönümünde şöyle demişti. “Bugün, Cumhuriyetimizin kurucu belgesi olan Lozan Barış Antlaşması’nın imzalanmasının 93. yıldönümüdür. Aziz milletimizin inanç, cesaret ve fedakârlıkla elde ettiği zafer, Lozan Antlaşması ile diplomasi ve uluslararası hukuk alanına taşınarak tescil edilmiştir. Bu anlaşma, yeni kurulan devletimizin tapusu niteliğindedir. 29 Eylül 2016 tarihinde yanı iki ay beş gün sonra yapılan 27. Muhtarlar toplantısında sözü Lozan’a getirerek Cumhurbaşkanı, muhtarlara seslenirken konuyu Lozan Antlaşmasına getirerek, “Bugüne kadar Lozan’ı bize zafer diye yutturmaya çalıştılar. Bunun neresi zafer” dedi. ( ( Yenişafak )
Bu yıl da Lozan Andlaşmasının 94. Yılı münasebetiyle yani dokuz ay sonra yayınladığı mesajında "Bugün, Cumhuriyetimizin kurucu belgesi olan Lozan Barış Antlaşması'nın imzalanmasının 94. Yıldönümünü kutluyoruz. Aziz milletimizin her türlü yokluğa, yoksulluğa ve imkânsızlıklara rağmen yazdığı istiklal destanı, Lozan Antlaşması ile diplomasi ve uluslararası hukuk alanında tescil edilmiştir. Türk Milleti, Lozan Anlaşması ile bu topraklardaki bin yıllık varlığını hedef alan Sevr'i yırtıp atmış, bağımsızlığından asla taviz vermeyeceğini tüm dünyaya kabul ettirmiştir.” Dedi.
Cumhurbaşkanına göre 24 Temmuz 2016 da Lozan zaferdi, iki ay gibi kısa zaman sonrası 29 Eylül 2016 da Muhtarlar toplantısında “Lozan’ı bize birileri zafer diye yutturmuşlara “dönüştü.” Bitmedi; 24 Temmuz 2017’de Lozan Antlaşmasının 94.yıldönümünde Lozan yine zaferimiz oldu. Ve bu zafer İstiklal Savaşımızın diplomasi ve hukuk alanında tescil edilmesi, bağımsızlığımızdan asla vazgeçmeyeceğimizin göstergesi oldu.
Ben yıllarca öğrencilerime Lozan’ı anlatan bir Tarih Öğretmeni olarak vallahi de billahi de kafam iyice karıştı. İnanın çıkmaza girdim. Çıldırmak üzereyim. Şimdi kendi kendime soruyorum; Lozan zafer mi, hezimet mi? Çözemedim dostlar, kafayı yemek üzereyim. İyi bir Tarihçiye ihtiyacım olacak. Kadir Mısıroğlu’na mı danışayım acaba? (!)
*Bir zamanlar Ege’deki metruk Kardak Kayalıklarına Yunanlılar Bayrak dikmeye kalkışmışlardı, dünyayı neredeyse başlarına yıkmıştık. Bir gece ansızın SAT komandolarımız adaya çıkmış,Yunanlılar apar toplar adayı terk etmek zorunda kalmışlardı.. Şimdilerde aynı nitelikte, hatta daha önemli adacıklarımızdan 18 adedini Yunanlılar işgal etmişler, hatta bu adalarda üst rutbeli subayları mangal partileri bile düzenlemeye başlamışlar. Seslensek duyacağımız kadar yakın adaları Lozan’da masaya oturanlar kaybetmiştir diyen Cumhurbaşkanı dahil devletimizin zirvelerinde oturanlardan en ufak bir tepki göremiyoruz. Bu sessizliğe de inanın bir mana veremiyorum. Bu suskunluğun sebebini bir türlü çözemiyorum. çözebileniniz varsa yardım lütfen.
* 25 Eylül de yanıbaşımızda bir referandum yapılacak. Güneydoğu ve Doğu Anadolu’daki pek çok şehrimizi sınırları içinde gösteren Barzanı bir devlet kurma hevesinde. İnanılmaz bir sessizlik içersindeyiz. ABD ve İsrail ise ellerin oğuşturuyor ve can -ı gönülden destekliyor. Çünkü bu referandumla “ABD’nin hani Büyük Ortadoğu ve Kuzey Afrika Projesi ( BOB) var ya” işte o projenin önemli bir aşaması daha gerçekleşmiş olacak.
Sonuçları itibarıyla ülkemize tam bir felaket getirmesi muhtemel bu gelişmeyi sıradan birkaç eleştiriyle geçiştirilmesine bir türlü mana veremiyorum. Alacağımız onca tedbir varken “Bunun sonuçlarını ödersiniz “ demekle sorunu çözebilecek miyiz? Eğer Barzani’den ciddi şekilde rahatsızsak “Atı alan Üsküdarı geçmeden” ne yapacağımızı şimdiden göstermeliyiz Biz razı olmazsak Barzani’nin bağımsız devlet falan kurabilmesi mümkün olamaz diye düşünüyorum.
Pardon yine yanılıyor muyum yoksa? BOB’çu olmayanlardan yardım alabilirim.