İki kıtayı ve üç denizi birleştiren bir güzel ülke Türkiye ve O’nun en müstesna bir parçası Çanakkale.
Doğu ile Batı , Kuzey ile Güney arasındaki yolların kesişim noktasında tüm milletlerin göz diktiği bir stratejik mevkii. Çanakkale Boğazı ile Marmara Denizi ve İstanbul Boğazı tarih boyunca herkesin iştahını kabartan, elde edilmek istenen ve uğrunda nice canların feda edildiği ölesiye sevdalanılan bir cazip Coğrafya.
İşte bu nadide toprak parçası tarihin önemli bir zaman diliminde biz Türklere vatan olmuştur. Osmanlı İmparatorluğunun yıkılışına çeyrek kala bu vatan parçamızı bizden koparmak için pek çok milletin gönlünde bir sevdaya dönüşmüştür.
Yıl 1915 günlerden 18 Mart I.Dünya Savaşının ve Dünya Tarihinin en çetin deniz muharebelerinden birinin yaşandığı gündür. Müttefik devletlerin yenilmez armada diye adlandırılan donanmaları , ortakları Rusya’ya yardım ulaştırmak için yola koyuldukları tarihtir. Herbiri birer çelikten kaleyi andıran ve çağının en müthiş silahlarıyla donatılmış gemileriyle saldırıya geçerler. Kendilerine aşırı bir güven duymaktadırlar, ellerini kollarını sallayarak kolaylıkla geçebilecekleri konusunda o kadar inanmışlardır ki “hasta adam diye adlandırdıkları koca bir imparatorluk bakiyesinin, kırık dökük imkanlarla karşılarına asla çıkamayacaklarını ve ezip geçeceklerine olan inançları tamdır.
Ama her türlü imkansızlıklara rağmen hiç de ummadıkları bir direnişle karşılaşırlar. Şanlı kahramanlar
“Garbın afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar,
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var,
Ulusun nasıl böyle bir imanı boğar,
Medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar.
Dercesine, iman dolu göğüslerini vatanın kurtuluşu için siper ederler. Burada adeta çelikle – imanın savaşı vardır.
Müstevlilerin bomba yağdırdıkları siperlerden canını dişine takarak vatanını savunan kahramanlar düşmanı adeta çileden çıkartır. Yaşananlar gerçek bir kahramanlık , akıl almaz birer mucizedir. Çanakkale boğazının tekin bir geçiş yolu olmadığını kısa sürede anlamışlardır. “Çanakale’nin geçilemeyeceğini anlayarak başları inmiş, moralman çökmüş olarak gerisin geri dönerler.
Boğazı geçemeyen mağrur düşman başka bir yol bulup Çanakkale’yi aşmak, Karadeniz’e dostlarına ulaşmak için çırpınırlar. Akıllarınca Gelibolu Yarımadasına asker çıkarıp kolu kanadı kırık Türk askerini yok ederek bunu başarabileceklerini düşünürler. Kilitbahir’e, Kabatepe’ye, Anafartalar’a yüzbinlerce asker çıkarırlar. Burada da akıl almaz bir direnişle karşılaşırlar.
“ Eski Dünyâ, Yeni Dünyâ, bütün akvâm-ı beşer,
Kaynıyor kum gibi, tûfan gibi, mahşer mahşer.
Yedi iklîmi cihânın duruyor karşına da,
Ostralya'yla berâber bakıyorsun: Kanada!
Çehreler başka, lisanlar, deriler rengârenk;
Sâde bir hâdise var ortada: Vahşetler denk.
Kimi Hindû, kimi yamyam, kimi bilmem ne belâ...
Hani, tâ'ûna da züldür bu rezîl istîlâ!”
Akif’in dediği gibi her türlü bela küçücük bir kara parçasına adeta kabus gibi çökmüştür. Ama yine göğsünde iman ateşi ve vatan sevgisi ile kahraman Mehmetçik vatanını kahramanca savunur. Pek çok kahraman subayla beraber dünya harp tarihinin en mümtaz komutanlarından biri Mustafa Kemal’in üstün komuta kabiliyeti ile Conkbayırı ve Anafartalar’da gösterdiği üstün başarı sayesinde Gelibolu Kara Muharebelerinin kazanılmasında önemli bir rol üstlenmiştir.
Sonuçta kara muharebeleri de Türk’ün zaferiyle sonuçlanır. Düşman Çanakkale’nin geçilmezliğini bir kez daha görmüş ve bu sevdadan vazgeçmiştir.
Çanakkale zaferi öyle bir destandır ki, “Ya şehit ol, ya gazi, yoksa sütümü helal etmem ” duygularıyla evlatlarını kınalayıp düğüne uğurlayan analara zafer olarak hediye edilmiştir…
Bu bir milletin sadece cephede değil, her zerresiyle, her alanda düşmana karşı koymasının çağlara iz olacak asırlık tecrübesidir.. Çanakkale muharebelerinin içinde sayısız mucizeler barındırmasının tek izahatı da budur sanırım. Birinci Dünya savaşı tüm şiddetiyle devam ederken, Osmanlının içine dahil edildiği bu tuzağın en güzide zaferi. Çanakkale’dir.
Ve o büyük kumandanın hem kendi askeri hem de savaşta ölen diğer milletlerin askeri için dünyaya yaptığı barış çağrısıdır Mustafa Kemal’i benzersiz bir kumandan yapan.
Lütfen bakar mısınız savaşın kartalı nasıl barışın güvercini olabiliyor? : İşte Mustafa Kemal’in ölen Anzak askerleri için beslediği duygular şunlar:
"Bu memleketin toprakları üstünde kanlarını döken kahramanlar, burada dost bir vatanın bağrında bulunuyorsunuz. huzur ve barış içinde uyuyun. Sizler mehmetçikler ile yan yana, koyun koyunasınız. uzak diyarlardan evlatlarını bu savaşa gönderen analar, göz yaşlarınızı dindiriniz. evlatlarınız, bizim bağrımızdadır. onlar bu topraklarda canlarını verdikten sonra artık bizim çocuklarımız olmuşlardır."
LİDER KOLAY OLUNMUYOR. UNUTMAYALIM Kİ MUSTAFA KEMAL BİR LİDERDİR VE HİÇ BİR SAVAŞ LİDERSİZ KAZANILMAZ."
EY BÜYÜK LİDER, EY BÜYÜK ASKER VATAN SİZE MİNNETTARDIR. NURLAR İÇİNDE YATIN, MEKANINIZ CENNET OLUR İNŞALLAH.