Üç kıtaya yayılmış bir devlet, cihana ün salmış bir imparatorluk ve başı göklere kadar yükselen bir Millet tarihiyle ne kadar övünse hakkıdır.
Hürriyeti vazgeçilmez yaşam tarzı olarak seçmiş, esaret zincirine asla tahammül göstermeyen bir ulus, ve ülkesini canından aziz bilen insanların yurdu Anadolu … Şanlı geçmişine prangalar vurulup esarete mahkum edilmeye kalkışılır.
1 Dünya Savaşı ardından Osmanlı Devletine dayatılan Mondros Ateşkes Antlaşmasıyla ülkemiz resmen parçalanmaya ve paylaşılmaya başlanır. Tarih boyunca bu toprakları Türklerden temizlemek için çaba sarf edip bir türlü amaçlarına ulaşamayan Batılı ülkeler “Türkiye Türklere bırakılmayacak kadar güzel ve değerlidir” sözünün büyülü hülyasına dalarak bizi bu topraklardan sürüp çıkarma hevesine kapıldılar.
Bu paylaşımda İzmir ve Batı Anadolu Yunanlılar’a, İstanbul ve çevresi İngilizler’e, Adana ve Antep çevresi Fransızlar’a, Doğu Anadolu Ermeniler’e, Irak İngilizler’e ,İtalyanlara da Antalya ve Konya çevresi düşmüştü.
Bu dış tehditlerin yanında sayısı otuzları bulan hain ayaklanmalarla da içten bir parçalama politikası ile bizi öz yurdumuzdan mahrum bırakma sevdasına kalkıştılar. Bir kısım gafiller de bu ümitsiz durumdan çıkmanın yolunun Amerikan Mandası , bir kısmı da İngiliz himayesiyle mümkün olabileceğini söylemeye başladılar. Bir kısım ahmaklar da kurtuluşun ancak yeni bir Osmanlıcılık ile bir kısmı da İslamiyetin yüceltilmesiyle gerçekleşebileceğini dillendiriyorlardı. Sanki Osmanlının yıkılışını görmüyorlardı. İslam birliği içinde bulunan güya dindaşlarımızın İngilizlerle Fransızlarla birlikte olup bizi arkamızdan vurmaya kalkıştıklarını da görmüyorlardı. İslam birliği batışımıza engel olacaksa bu günlerde Arap dostlarımız bizimle olması gerekmez miydi?
Türk halkı yer yer düşman işgaline direniş başlatmıştı. Batı Anadolu’da Kuvay-i Milliye teşkilatları kurulmaya başladı. Antep, Urfa, Maraş şehirlerimizin kahraman halkı işgalcilere karşı direnişe başlamıştı.
İşte böyle bir ortamda Mustafa Kemal 18 arkadaşıyla birlikte Samsun’a ayak bastı. Hedefi Anadolu’da uyanan milli bilinci pekiştirmek ve yüceltmekti. Bu olay elbette Türk tarihinin başlangıcı olamazdı. Ama beş bin yıllık tarihimizin önemli bir dönüm noktasıydı. Samsun’a bu çıkış gerçekleşmese Erzurum Kongresi ve Sivas Kongresi olmazdı. Muhtemelen TBMM si de açılmazdı. Kurtuluş mucizemiz de belki de gerçekleşemezdi. Vatan şairimiz Namık Kemal’in feryadına benzer bir durum söz konusu idi: “Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak baht- ı kara maderini”
Mustafa Kemal, Namık Kemal’in yine Türk tarihinin başka karanlık günlerindeki bu feryadına 13 Ocak 1921 tarihinde TBMM kürsüsünden haykırarak şöyle cevap veriyordu.
“Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini “
Çok değil, beş altı yıl önce Çanakkale’de, Anafartalar’ da, Çonkbayırı’nda adını dünya harp tarihine altın harflerle yazdıran Mustafa Kemal beklenen kurtarıcı olarak ortaya çıktı.
Dünya tarihine bir göz attığımızda büyük olaylar, büyük zaferler ve büyük değişimlerin gerçekleşebilmesi için üç temek unsurun varlığından söz edebiliriz. Bunlardan birincisi bir ideoloji ,bir düşünce birliğidir. İkincisi ise bu ideolojiye inanan bir kadro, bir ekip gerekir. Üçüncüsü ve en önemlisi de liderdir. Mustafa Kemal bu üç unsurda da vardır. Dünyaya örnek teşkil eden kurtuluş mucizemizin ideoloğu O’dur, kadroyu O oluşturmuştur. Ve O bu kadronun liderliğini en başarılı bir şekilde gerçekleştirmiştir.
“O olmasaydı da olurduk” diyenlere gülüp geçiyorum. O olmasaydı belki yine olurduk ama ya Amerikan mandasında, ya İngiliz himayesinde ya da Yunan uşağı rolünde olurduk.
Kimse hayal görmesin, O büyük insan, aklıyla, cesaretiyle, basiretiyle, dirayetiyle Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu ve ebedi koruyucusudur. Çağdaşları hepsi birer birer tarih sahnesinden silinmiş, yok olup gitmişlerdir. Atatürk fikirleriyle,ilkeleriyle ve inkilaplarıyla dimdik ayaktadır. Her türlü fitne, nifak ve ihanete rağmen O’nu Türk Milletinin kalbinden söküp atmak mümkün olamamıştır.
Atatürk ebediyen var olacaktır. “ Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır, toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır” gerçeğiyle bu Bayrağı ve bu güzel toprakları bize vatan olarak armağan bırakan silah arkadaşları ve isimsiz kahramanlara da saygılarımız sonsuz.
Hepiniz nurlar inde yatınız. Vatan size minnettardır.