bağcılar escort

deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler https://playdotjs.com/ deneme bonusu veren siteler meritking giriş kingroyal giriş deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler

Şevket Bahçelioğlu
Köşe Yazarı
Şevket Bahçelioğlu
 

BİR ZAMANLAR MAZİYE BAK; NE KADAR ŞENDİK. 50 YIL ÖNCE TİRE BİZİM DENİZ MENDERES

İlçemiz ve çevre ilçelerin denize ulaşmasında önemli bir yol var; Tire - Belevi yolu. Bu yol açılmazdan önce biz Tireliler deniz nedir bilmezdik. Bizim sayfiyemiz, suyla buluşmamız o  zamanlar yaz aylarında billur gibi akan Küçük Menderes ırmağı idi. Bu ırmak yeraltı sularının vampir gibi çekilip yüzlerce derine kaçmasından önce Küçük Menderes ovasında 10 - 15 metreden artezyen suyu  çıkarılırdı. Çocukluğumda hatırlarım; Kazantepe yakınlarındaki tarlamızda 13 metreden beş inçlik artezyen suyu çıkarmıştık. Üstelik bu su içilebilir nitelikte buz gibiydi. Dalgıç nedir bilmezdik,bu beş inçlik su kendiliğinden gürül gürül akar, ihtiyaç olmadığı zaman ağzını tıpayla kapatırdık. Gel de "Aaahh neydi o günler" deme. Bu su bolluğundan Menderes ırmağı yaz aylarında  çevresindeki kaynaklarla beslenir ve yazın bile suyu kesilmezdi. İşte bu nedenle billur gibi yazın da akan Menderes ırmağı bizim için hem deniz, hem de yazlık zevkimiz olurdu. Kenarlarındaki söğüt ağaçları altı piknik yaptığımız yerlerdi. Menderesler çizerek akıp giden billur gibi su bizleri serinletir, doyumsuz zevkler ve hazlar yaşatırdı. Usta balıkçılar serpme adı verilen ağlarla balık sürülerinin peşinden koşar,  kolayca balık avlardı. Bizlerin böyle teşkilatları yoktu ama çaresiz değildik. Özellikle söğüt ağaçlarının su kenarlarında oluşturduğu derin çukurlar içinde kendilerine yuva kuran balık sürülerini yakalamak için bize fırsat verirdi. Söğüt dalları , otsu bitkiler ve çayın kumundan yararlanarak oluşturduğumuz havuzlar bizim için adeta birer balık tarlası gibiydi. Akan su ile bağlantısını kestiğimiz bu havuzlarda hapsettiğimiz balıkları yakalamak için ise şabla adını verdiğimiz otsu bir bitkiden faydalanırdık. Özellikle kırsal kesimlerde yetişen bu bitki yaprakları ve dalları küreklerin tersiyle çırpılır ve beyaz bir süt çıkarılırdı, bu süt oluşturduğumuz havuzun suyuyla karıştırılırdı. Biraz sonra hayatımızın en zevkli anını yaşamaya başlardık, çünkü balık avlamak için yaptığımız çalışmada hasat zamanı gelmişti. Şabla bitkisinin sütüyle karışık suyu içen balıklar havuzun kenarlarına doğru kaçmaya çalışırlardı. Biz de havuzun kenarında bekleşir yakınımıza gelen balıkları bıçakla vururduk. Vurulan balıklar ters döner onları yakalayarak sepete atardık. Önce küçükten başlayan balık avı gittikçe büyüyen balıklarla devam ederdi. En sonunda bu kümenin içinden yılan balıklarının bile çıktığı olurdu. Yılan balıklarını yediğimizi hatırlamıyorum ama çay balıkları balığa hasret biz Tireliler için çipura, barbun, lüfer kadar lezzetli gelirdi. Eh fakirlik işte, bulduğumuzla ve tuttuğumuzla yetinirdik. Balıklar kızartılıncaya kadar bizler denizde yüzer, yazın kavurucu sıcağında serinlemeye çalışırdık. Yüzme faslı gün boyu devam ederdi, balıkları yedikten sonra küfür küfür esen söğüt gölgesinde Yunanlıların siestasına benzer bir öğle uykusuna da zaman ayırırdık. Onun da doyumsuz bir tadı vardı. Akşama doğru çıkan ve bizler için doğal klima ferahlığı sunan deniz rüzgarı bizim için ne büyük rahatlık kaynağıydı tarifi imkansız. Hani "anlatmak mümkün değil, yaşamak lazım" denir ya işte öyle bir şey deniz rüzgarı. Bizim Deniz dediğimiz rüzgarın adı İzmir'in meşhur İmbatı idi. Günlük devirli rüzgarlardan olan Meltem İzmir'de İmbat adını alıyor ve Tire'ye ulaştığında ise adı Deniz oluyordu. Bu rüzgarlar bugün de esiyor ve yine estikleri yere huzur, ferahlık ve mutluluk  veriyor. Balıkları tutup afiyetle yedikten, billur gibi Menderes'te yüzdükten, söğüt gölgesinde mükellef bir uyku çektikten, çeşitli oyunlarla coştuktan sonra günün son ışıklarıyla birlikte yine o günün lüks araçlarından olan traktörlerin kasasına doluşur Tire'ye yola çıkardık. İşte bizim o zamanlar en büyük moral kaynağımız ve doyumsuz zevkimiz böyle muhteşemdi. Ahh neydi o günler? Gelde hasretle yadetme? Mümkün mü?     
Ekleme Tarihi: 22 Ağustos 2015 - Cumartesi

BİR ZAMANLAR MAZİYE BAK; NE KADAR ŞENDİK. 50 YIL ÖNCE TİRE BİZİM DENİZ MENDERES

İlçemiz ve çevre ilçelerin denize ulaşmasında önemli bir yol var; Tire - Belevi yolu. Bu yol açılmazdan önce biz Tireliler deniz nedir bilmezdik. Bizim sayfiyemiz, suyla buluşmamız o  zamanlar yaz aylarında billur gibi akan Küçük Menderes ırmağı idi. Bu ırmak yeraltı sularının vampir gibi çekilip yüzlerce derine kaçmasından önce Küçük Menderes ovasında 10 - 15 metreden artezyen suyu  çıkarılırdı. Çocukluğumda hatırlarım; Kazantepe yakınlarındaki tarlamızda 13 metreden beş inçlik artezyen suyu çıkarmıştık. Üstelik bu su içilebilir nitelikte buz gibiydi. Dalgıç nedir bilmezdik,bu beş inçlik su kendiliğinden gürül gürül akar, ihtiyaç olmadığı zaman ağzını tıpayla kapatırdık. Gel de "Aaahh neydi o günler" deme.

Bu su bolluğundan Menderes ırmağı yaz aylarında  çevresindeki kaynaklarla beslenir ve yazın bile suyu kesilmezdi. İşte bu nedenle billur gibi yazın da akan Menderes ırmağı bizim için hem deniz, hem de yazlık zevkimiz olurdu. Kenarlarındaki söğüt ağaçları altı piknik yaptığımız yerlerdi. Menderesler çizerek akıp giden billur gibi su bizleri serinletir, doyumsuz zevkler ve hazlar yaşatırdı. Usta balıkçılar serpme adı verilen ağlarla balık sürülerinin peşinden koşar,  kolayca balık avlardı. Bizlerin böyle teşkilatları yoktu ama çaresiz değildik. Özellikle söğüt ağaçlarının su kenarlarında oluşturduğu derin çukurlar içinde kendilerine yuva kuran balık sürülerini yakalamak için bize fırsat verirdi. Söğüt dalları , otsu bitkiler ve çayın kumundan yararlanarak oluşturduğumuz havuzlar bizim için adeta birer balık tarlası gibiydi. Akan su ile bağlantısını kestiğimiz bu havuzlarda hapsettiğimiz balıkları yakalamak için ise şabla adını verdiğimiz otsu bir bitkiden faydalanırdık. Özellikle kırsal kesimlerde yetişen bu bitki yaprakları ve dalları küreklerin tersiyle çırpılır ve beyaz bir süt çıkarılırdı, bu süt oluşturduğumuz havuzun suyuyla karıştırılırdı. Biraz sonra hayatımızın en zevkli anını yaşamaya başlardık, çünkü balık avlamak için yaptığımız çalışmada hasat zamanı gelmişti. Şabla bitkisinin sütüyle karışık suyu içen balıklar havuzun kenarlarına doğru kaçmaya çalışırlardı. Biz de havuzun kenarında bekleşir yakınımıza gelen balıkları bıçakla vururduk. Vurulan balıklar ters döner onları yakalayarak sepete atardık. Önce küçükten başlayan balık avı gittikçe büyüyen balıklarla devam ederdi. En sonunda bu kümenin içinden yılan balıklarının bile çıktığı olurdu. Yılan balıklarını yediğimizi hatırlamıyorum ama çay balıkları balığa hasret biz Tireliler için çipura, barbun, lüfer kadar lezzetli gelirdi. Eh fakirlik işte, bulduğumuzla ve tuttuğumuzla yetinirdik.

Balıklar kızartılıncaya kadar bizler denizde yüzer, yazın kavurucu sıcağında serinlemeye çalışırdık. Yüzme faslı gün boyu devam ederdi, balıkları yedikten sonra küfür küfür esen söğüt gölgesinde Yunanlıların siestasına benzer bir öğle uykusuna da zaman ayırırdık. Onun da doyumsuz bir tadı vardı. Akşama doğru çıkan ve bizler için doğal klima ferahlığı sunan deniz rüzgarı bizim için ne büyük rahatlık kaynağıydı tarifi imkansız. Hani "anlatmak mümkün değil, yaşamak lazım" denir ya işte öyle bir şey deniz rüzgarı. Bizim Deniz dediğimiz rüzgarın adı İzmir'in meşhur İmbatı idi. Günlük devirli rüzgarlardan olan Meltem İzmir'de İmbat adını alıyor ve Tire'ye ulaştığında ise adı Deniz oluyordu. Bu rüzgarlar bugün de esiyor ve yine estikleri yere huzur, ferahlık ve mutluluk  veriyor.

Balıkları tutup afiyetle yedikten, billur gibi Menderes'te yüzdükten, söğüt gölgesinde mükellef bir uyku çektikten, çeşitli oyunlarla coştuktan sonra günün son ışıklarıyla birlikte yine o günün lüks araçlarından olan traktörlerin kasasına doluşur Tire'ye yola çıkardık. İşte bizim o zamanlar en büyük moral kaynağımız ve doyumsuz zevkimiz böyle muhteşemdi.

Ahh neydi o günler? Gelde hasretle yadetme? Mümkün mü?     

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve buyuktire.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.