En azından bildiğim diğer dillerle kıyaslayarak büyük takdir ve hayranlık beslediğim Ana Dilimiz Güzel Türkçemiz ile ilgili sıradan birkaç söz söylemeyi son günlerde ortaya atılan bazı iddialar nedeni ile lüzumlu gördüm.
Bir anı ile başlamak istiyorum sözlerime :
1960 yıllarında idi görevli gittiğim Susurluk’ta çalışanlar bir İngiliz gencinin sık sık ziyaretlerine gittiğini ve ilginç sohbetler yaptıklarını söylediler. Tarif ettikleri genç gerçekten birkaç gün sonra geldi. Daha gelmeden ismini öğrenmiş idim. Karşılaşınca elini sıkarak ve de elimden gelen en güzel İngilizcemi konuşmaya çalışarak hemen birkaç cümle sıralamaya çalıştım. Amma o da ne, genç arkadaşımız kaşlarını çatarak ve de gözlerini açarak bana Türkçe var iken hiç İngilizce konuşulur mu demek istercesine mükemmel bir Türkçe ile yanıt verdi. Ve aynı rahatlık ile konuşmasını sürdürdü. Beni mahcup etmişti amma ben onun davranışından etkilenmiş ve çok memnun olmuş idim. Sonra dostluğumuz koyulaştı. Kendisinden İngiltere Dış İşleri Bakanlığı mensubu olduğunu öğrendim. İngiltere de bir üniversitenin Türkçe bölümünü bitirdikten sonra Türkiye de Dil Tarih Coğrafya Fakültesinde master düzeyinde Türk Dili ile ilgili araştırma yapmış, sonra İstanbul’da sonradan onunla tanıştığım bir Türk Edebiyatı bayan profesörden bir yıl süre ile Türkçe- İngilizce, İngilizce-Türkçe çeviri uygulamaları yapmış ve şimdi çalışmasının son safhası olan bir Türk köyünde kalarak stajını tamamlıyordu. Daha sonra İstanbul’da aynı şekilde çalışmalarını sürdüren arkadaşları ile tanıştırdı beni. Tabii, daima ve muhakkak Türkçe konuşuyorduk.
Aradan yıllar geçtiği için şimdi konuşulanların çoğunu unuttum. Amma anımsayabildiğim kadar konumuz hep değeri biçilmez Türkçe ile ilgili idi.
Dil Bilgisi yönünden şöyle diyordu arkadaşlarımız: “Türkçe bitişken diller grubuna girer. Bu diller ikiye ayrılır: Ön ekli diller. Son ekli diller. Türkçe son ekli kümesindendir. Türemeler, çekimler daima kelimenin sonu ile yapılır. Anlam değiştiren parçaya EK anlam değiştirmeyen parçaya takı denir. Dilde diğer Avrupa dillerinde olmayan büyük ve küçük ses uyumu kuralları vardır. Kurallar kesindir istisnaları yoktur. Örneğin ses uyumuna göre –ler –lar ekleri kelimeyi çoğul yapar. Halbuki diğer dillerde kurala uymayan çok sayıda özel durumlar vardır. Ayrıca Avrupa dillerinin tamamında –Fince hariç- isimler erkek veya dişidir. Hatta bazılarında Yunanca ’da olduğu gibi bir de erkek-dişi arası bir üçüncü grup daha vardır.
Türkçe de ses ve hece düşmelerinde kesin kurallar vardır. İsimlerin okunuşunda vurgu cins isimlerde son hecede özel isimlerde ilk hecededir. Halbuki diğer dillerde bu konuda kesin kurallar yoktur. Örneğin Yunancada her kelimede vurgu değişik bir hece üzerindedir.
Türkçenin anası babası gene Türk’tür. Avrupa dillerinde Yunanca hariç çok sayıda kök vardır. Latin, Yunan, Saxon, Germen, Slav, vs.vs.
Türkçe’de alfabe şurup gibi. Yazıldığı gibi okunur. Çin alfabesinde her kelime bir işaret tam 60.000 işaret var. En az 3500 işaret bilmek gerekli, günlük konuşmalar için. Arapçada, Çincede olduğu gibi sözlüğe bakmak için birkaç kitaba birden bakmak lazım.
Bir ara Çince kursuna gittiğim için bir gün Amerika da Çince- İngilizce başlıklı bir sözlük gördüm. Heyecanla elimi uzattım. Bir de ne göreyim. Çinceyi İngilizce harflerle yazmışlar. Çünkü başka çare yok! Türkçe için öyle mi? Dünyanın neresine giderseniz gidin. Kitapçı raflarında pırıl pırıl Türk harfleri ile çok sayıda sözlük bulursunuz. Osmanlı harfleri ile değil pırıl pırıl Cumhuriyet harfleri ile!
İngiliz dostlar ile Türkçenin tarihini de konuşuyorduk sık sık;
Ayrıntılı konuşmalarımızı verdiğim şema özetliyor sanırım.
Türkçenin bugüne kadar gelebilen eski örnekleri VI-IX yy.’a aittir. VII-VIII yy.’a ait Orta Asya Göktürk yazıtlarında katıksız temiz Türkçe görülür. Yazıtlar 38 harfli Orhun Alfabesi ile yazılmıştır.
Göktürkçenin saflığına karşılık Uygur dilinde yabancı kelimeler vardır.
İslamlıktan sonra Din dilinin Arapça sanat dilinin Farsça olması dilin sadeliğini bozdu.
Ancak XI yy.’da Karahanlı döneminde Kaşgarlı Mahmut’un Divan-ü Lügat-it Türk eseri Türk Dilinin engin gücünü bir kez daha ortaya koydu.
XII yy.’da Konya’yı başkent yapan Selçuklular Devleti, Türkçeyi ihmal etti ise de XIII yy. Karaman ve Osmanlı devleti Türkçe’ye döndü. XIX yy.’da Öztürkçe akımı, ondan sonra Cumhuriyet Dönemi Türk Dilini yabancı kelimelerden arındırma ve bilindiği gibi 1928’de Arap alfabesinin bırakılması ile günümüz uygulamasına geçildi.
Bütün dünya dillerinin Türkçe’den türediği iddiası Türklerin değil çok saygın birkaç Amerikalı Uzmanın teorisidir. Bu varsayım uzmanların nezdinde ilgi ile karşılanmış ve kabul görmüştür.
Kitap satış dükkanları rafları değerli hocalarımızın yazdığı kitaplar ile doludur. Kitapların birçoğu Avrupa dillerine çevrilmiştir. Şahsen Yunancaya çevrilen çok sayıda Türkçe kitapları Atina’da satış raflarında gördüm ve birkaçını da satın aldım.
Yeni Türk Alfabesi kullanmaya başladığından beri Türkçe sözlükler Dünyanın zengin dillerinin kitapları arasında yer almıştır. Dünyada Latin Alfabesine geçen başka ülkeler de vardır.
Yeryüzünde İKİYÜZMİLYON kişinin Türkçe konuştuğu tahmin edilmektedir.
Bilimsel kuralları ve istisnai mantıksal kavramları ile dünyanın takdir ve beğenisini kazanmış güzel Türkçemizi toplumdaki mevkii ve unvanı ne olursa olsun hiç kimsenin küçümsemeye ve aşağılamaya hakkı yoktur.