bağcılar escort

deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler https://playdotjs.com/ deneme bonusu veren siteler meritking giriş kingroyal giriş deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler

Şevket Bahçelioğlu
Köşe Yazarı
Şevket Bahçelioğlu
 

NE ÇEKTİM ŞU TİREDEN?

Doğup büyüdüğüm Tire’yi ne kadar sevdiğimi bilmem anlatmama gerek var mı? Yazılarımı takip eden okurlarım benim bir Tire sevdalısı olduğumu  çok iyi bilirler.  Sevdamız belki de Orhan Veli’nin  vatan için söylediği şu sözlere benzeyecek  “Neler yapmadık şu Tire için? Kimimiz öldük, kimimiz nutuk söyledik.” Ben nutuk söyleyenlerden biri olmalıyım. Ama olsun ölmesek bile nutuk söylemiş olmamız bile Tire’miz için bir kazanım sayılmalıdır. Şaka bir yana Tireli olmak  gerçekten büyük şans, büyük bir mutluluk. Bunu sadece ben değil  cümle alem biliyor. Kendimi Tireliyim diye tanıttığım da tüm dostlarımın gözü fal taşı gibi açılıyor, sanki söz birliği yapmış gibi “Ooo çok güzel bir memleketiniz var , ne kadar şanslısınız” sözlerine muhatap oldum ömrüm boyunca. Eh bu nedenle  gururlanmamak elbette mümkün değil. Ancak yaşadığımız şehir Tire’mizle öğünürken bir başka tireden de büyük rahatsızlık duyduğumu belirtmek zorundayım. Gazetemizin adı Büyük Tire, e- posta adresimiz “buyuktire@hotmail.com. Elektonik posta adresimizi telefonla birilerine bildirirken çatlayacak kadar sıkıntıya düşüyorum desem inanın abartmış olmam. Karşımdakine buyuktire’yi yazdırıncaya kadar inanın göbeğim çatlıyor. Tire deyince birer çizgi çekiyor muhteremler. Doğrusunu yazdırmak için başlıyorum kodlamaya ; Bursa, Yozgat,... Trabzon, İzmir, Rize, Edirne gibi... Fuarkolik sayılırım, eskiden beri. Özellikle mesleki ihtisas fuarlarının amansız takipçisi oldum hep. Yenilikleri takip etmenin büyük faydalarını gördüm bu sayede. Çeşitli zamanlarda katıldığım fuarlara  giderken bazen kartvizitimi almayı unuttuğum olurdu. Özellikle matbaa ve kağıt endüstrisi fuarlarında bu durum söz konusu olunca, ziyaret ettiğim stantlardan kartvizitimi istediklerinde  şaka yollu “yakında bir matbaanın önünden geçmediğim için kartvizit bastıramadım” der gülüşürdük, çünkü matbaa fuarının takipçileri matbaacılardan başkası değildi.  Bunun üzerine adresimi defterlerine yazdırmaya çalışırdım. Stant görevlisi kızımıza “ Yaz kızım ……Mah. ……Cd… No…. Tire -  İzmir şeklinde söylediğimde yine sigortaları attıracak bir davranışla karşılaşırdım. Özellikle Tire diye bir şehrin varlığından habersiz kızcağız “Tire “ismini duyunca bir küçük çizgi çekerdi deftere. Gel de tepen atmasın? ( !)  Biraz kızgın , biraz üzgün “Kızım, benim caanım memleketimi , güzel şehrimi bir çizgiye feda ettin diyerek eleştirir, Tire’nin sadece bir çizgi adı olmayıp İzmir’in şirin bir ilçesi olduğunu anlatmaya çalışırdım. Yıllar önceydi  şimdilerde  Gümüldürspor, Çırpıspor, Beydağ vs. gibi köy takımlarıyla amatör liglerde  mücadele eden Tiresporumuz o yılların fırtına ekibiydi. Üçüncü ligde, ardından yıllarca Türkiye ikinci liglerinde top koşturan takımımıza antrönör olması için Kadri Aytaç’a telefonla teklif götüren yöneticilerimize  bir zamanların efsane futbolcusu, Milli takımların kurt sporcusu, namı diğer rahmetli  P.ç Kadri’den dinlediğim bir anıyı naklederek Tire’mizin tanıtımında ne kadar eksik kaldığımızı gözler önüne sermek istiyorum: Yöneticimiz şampiyonluğa oynayan takımın başına  o yılların ünlü futbolcusu ve ardından antrenör olarak yıldızı parlayan Kadri Aytaç’ı getirmek ister. Yöneticilerimiz Aytaç’ın telefonunu bulur ve telefon eder “ Kadri Bey ben Tire’den arıyorum. Takımımız şampiyonluğa gidiyor, seninle çalışmak istiyoruz, takımın başına seni getirmek istiyoruz.”  Bundan sonrasını kurt antrenör Kadri Aytaç’dan dinleyelim; “ Zırıltılar içinde tam anlaşılmayan  konuşmalardan pek bir şey anlaşılmıyordu.  O ana kadar Tire’nin ismini hiç duymayan biriydim. Alo Pire’den mi arıyorsunuz. Diye sordum. Atina’nın yanındaki Pire şehrinin futbol kulübü başkanı Türkçe konuşur mu diye geçti aklımdan. Biri  beni işletiyor diye düşündüm. Sonradan  öğrendim ki beni arayanlar Pire’li değil  Tire’li imiş. Kadri Aytaç bu komik telefon görüşmesi ardından Tirespor’a antrenör olmuş o yıl takımımızı üçüncü ligde şampiyon yapmıştı.   Ertesi yıl birkaç yeni transfer ile takımımızı güçlendirerek aynı takımla ikinci ligde de şampiyon adayı yapmış son maçımızda Erzurumspor’a 2-1 yenildiğimiz için şampiyon olamamıştık. Benim çektiğim bu sıkıntıları sizlerde yaşamış olmalısınız. İşte böyle dostlar güzel şehrimizi hala bir küçük çizgiye değişen insanlarımız varsa bu onların ayıbı olduğu kadar bizim de ayıbımızdır.  Neden derseniz, bunun sorumlusu  bu cennet şehrimizi, Tire’mizi tanıtmadaki eksikliğimiz   değil midir.?      
Ekleme Tarihi: 29 Ocak 2014 - Çarşamba

NE ÇEKTİM ŞU TİREDEN?

Doğup büyüdüğüm Tire’yi ne kadar sevdiğimi bilmem anlatmama gerek var mı? Yazılarımı takip eden okurlarım benim bir Tire sevdalısı olduğumu  çok iyi bilirler.  Sevdamız belki de Orhan Veli’nin  vatan için söylediği şu sözlere benzeyecek  “Neler yapmadık şu Tire için? Kimimiz öldük, kimimiz nutuk söyledik.” Ben nutuk söyleyenlerden biri olmalıyım. Ama olsun ölmesek bile nutuk söylemiş olmamız bile Tire’miz için bir kazanım sayılmalıdır.

Şaka bir yana Tireli olmak  gerçekten büyük şans, büyük bir mutluluk. Bunu sadece ben değil  cümle alem biliyor. Kendimi Tireliyim diye tanıttığım da tüm dostlarımın gözü fal taşı gibi açılıyor, sanki söz birliği yapmış gibi “Ooo çok güzel bir memleketiniz var , ne kadar şanslısınız” sözlerine muhatap oldum ömrüm boyunca. Eh bu nedenle  gururlanmamak elbette mümkün değil.

Ancak yaşadığımız şehir Tire’mizle öğünürken bir başka tireden de büyük rahatsızlık duyduğumu belirtmek zorundayım. Gazetemizin adı Büyük Tire, e- posta adresimiz “buyuktire@hotmail.com. Elektonik posta adresimizi telefonla birilerine bildirirken çatlayacak kadar sıkıntıya düşüyorum desem inanın abartmış olmam. Karşımdakine buyuktire’yi yazdırıncaya kadar inanın göbeğim çatlıyor. Tire deyince birer çizgi çekiyor muhteremler. Doğrusunu yazdırmak için başlıyorum kodlamaya ; Bursa, Yozgat,... Trabzon, İzmir, Rize, Edirne gibi...

Fuarkolik sayılırım, eskiden beri. Özellikle mesleki ihtisas fuarlarının amansız takipçisi oldum hep. Yenilikleri takip etmenin büyük faydalarını gördüm bu sayede. Çeşitli zamanlarda katıldığım fuarlara  giderken bazen kartvizitimi almayı unuttuğum olurdu. Özellikle matbaa ve kağıt endüstrisi fuarlarında bu durum söz konusu olunca, ziyaret ettiğim stantlardan kartvizitimi istediklerinde  şaka yollu “yakında bir matbaanın önünden geçmediğim için kartvizit bastıramadım” der gülüşürdük, çünkü matbaa fuarının takipçileri matbaacılardan başkası değildi.  Bunun üzerine adresimi defterlerine yazdırmaya çalışırdım. Stant görevlisi kızımıza “ Yaz kızım ……Mah. ……Cd… No…. Tire -  İzmir şeklinde söylediğimde yine sigortaları attıracak bir davranışla karşılaşırdım. Özellikle Tire diye bir şehrin varlığından habersiz kızcağız “Tire “ismini duyunca bir küçük çizgi çekerdi deftere. Gel de tepen atmasın? ( !)  Biraz kızgın , biraz üzgün “Kızım, benim caanım memleketimi , güzel şehrimi bir çizgiye feda ettin diyerek eleştirir, Tire’nin sadece bir çizgi adı olmayıp İzmir’in şirin bir ilçesi olduğunu anlatmaya çalışırdım.

Yıllar önceydi  şimdilerde  Gümüldürspor, Çırpıspor, Beydağ vs. gibi köy takımlarıyla amatör liglerde  mücadele eden Tiresporumuz o yılların fırtına ekibiydi. Üçüncü ligde, ardından yıllarca Türkiye ikinci liglerinde top koşturan takımımıza antrönör olması için Kadri Aytaç’a telefonla teklif götüren yöneticilerimize  bir zamanların efsane futbolcusu, Milli takımların kurt sporcusu, namı diğer rahmetli  P.ç Kadri’den dinlediğim bir anıyı naklederek Tire’mizin tanıtımında ne kadar eksik kaldığımızı gözler önüne sermek istiyorum: Yöneticimiz şampiyonluğa oynayan takımın başına  o yılların ünlü futbolcusu ve ardından antrenör olarak yıldızı parlayan Kadri Aytaç’ı getirmek ister. Yöneticilerimiz Aytaç’ın telefonunu bulur ve telefon eder “ Kadri Bey ben Tire’den arıyorum. Takımımız şampiyonluğa gidiyor, seninle çalışmak istiyoruz, takımın başına seni getirmek istiyoruz.”  Bundan sonrasını kurt antrenör Kadri Aytaç’dan dinleyelim; “ Zırıltılar içinde tam anlaşılmayan  konuşmalardan pek bir şey anlaşılmıyordu.  O ana kadar Tire’nin ismini hiç duymayan biriydim. Alo Pire’den mi arıyorsunuz. Diye sordum. Atina’nın yanındaki Pire şehrinin futbol kulübü başkanı Türkçe konuşur mu diye geçti aklımdan. Biri  beni işletiyor diye düşündüm. Sonradan  öğrendim ki beni arayanlar Pire’li değil  Tire’li imiş.

Kadri Aytaç bu komik telefon görüşmesi ardından Tirespor’a antrenör olmuş o yıl takımımızı üçüncü ligde şampiyon yapmıştı.   Ertesi yıl birkaç yeni transfer ile takımımızı güçlendirerek aynı takımla ikinci ligde de şampiyon adayı yapmış son maçımızda Erzurumspor’a 2-1 yenildiğimiz için şampiyon olamamıştık.

Benim çektiğim bu sıkıntıları sizlerde yaşamış olmalısınız. İşte böyle dostlar güzel şehrimizi hala bir küçük çizgiye değişen insanlarımız varsa bu onların ayıbı olduğu kadar bizim de ayıbımızdır.  Neden derseniz, bunun sorumlusu  bu cennet şehrimizi, Tire’mizi tanıtmadaki eksikliğimiz   değil midir.?

 

 

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve buyuktire.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.