Günlük yaşantımızda, düşüncelerimizde, siyaset anlayışımızda bocalamalardan, yalpalamalardan, sürekli gelgitlerden, yön değiştirmelerimizden bizi kurtaracak olan kendi çapımızdaki ilkelerdir.
Bir fikri savunabilmek için önce güçlü bir fikre sahip olmanın, o fikri destekleyen ilkeleri benimseyip onlara sıkıca sarılmanın gerekliliği sanırım tartışmasız bir gerçektir.
Herkes fikrinin doğru olduğunu düşünür ve gücünün yettiğince savunmaya çalışır. Peki kişinin sahip olduğu düşünceleri zaman içinde yön değiştiremez mi? Elbette değiştirebilir. Düşüncelerimizi sadece ilkelerin dar kalıpları içinde dondurmanın sakıncaları da vardır şüphesiz. Böyle bir durum söylemlerimizin tadını kaçırabilir, yaşantımızı değiştirebilir. Bu durumlarda kimi kez de neredeyse bilimsel gerekçeler bulur, ilkelere aşırı bağlılığın, hayatın değişen şartları içinde gerekli önlemleri almamızı güçleştirdiğini bile öne sürebiliriz. Zaten yanlış gördüğü, hatalı olduğunu fark ettiği durumlar karşısında da mevcut fikrinden vazgeçmemek düşünen beyinler ve gerçekçi bireyler için akılcı bir yol ve yöntem olamaz? Bir düşünceye, inat derecesinde körü körüne bağlı kalmak bağnazlık değil de nedir ki?
Değişen şartlar ve durumlar karşısında ilkelerimizden sapmak için gerekçeler uydurmanın her zaman bir yolu bulunabilir. Ancak kişi değişen durumlar karşısında değişimin gerekçesini bilmeli ve bunu mert bir şekilde, yine bir takım ilkeler çerçevesinde savunabilme yeterliliğine sahip olabilmelidir. Aksi takdirde değişimin gerekçesini kimselere inandıramaz.
Bazıları da olaylara geniş bir açıdan bakarak ilkelere bağlılık konusunda aşırılıklara saplanıp, hayatın gerçek anlamının böyle bir bağlılıktan ibaret sayılması gerektiğini savunabilir. Bu yüzden başı derde girenler de olabilir. Belki de hayatın gerçek anlamına kavuştuğu o tür örnekler karşısında mantığı, sağduyuyu kısaca sonsuz bir saygı duygusundan başka her şeyi bir yana bırakmanın yapılması gereken tek şey olduğunu sanıyorum.
Bu yazının amacı bazı kimseleri kahramanlığa özendirmek değildir. Burada söz konusu olan günlük yaşamımızda bocalamalardan, yalpalamalardan ve sürekli olarak yaptıklarımıza kılıf uydurma çabalarından bizi kurtaracak olan kendi çapımızdaki ilkeleri hatırlatmaktır.
Amacım bugün için pek zararsız görünüşlü bir takım davranışlarımızın gün gelir de kendi kendimizle hesaplaşmamız sırasında bizi en çok uğraştıracak, belleklerimizden bir türlü çıkaramadığımız anılara dönüşmesini önlemektir.
Sevgi ve saygılarımla