Ülkemizin bir yol ayrımına geldiği şu günlerde sürdürülen seçim çalışmaları korkunç çelişkilere sahne oluyor. Ülkenin kaderini oylayacağımız 7 Hazirana yaklaşırken bir vatandaş olarak seçim meydanlarına bir göz atmak üzere 9 Mayıs günü İzmir’e gittim. Önce Gündoğdu meydanındaki MHP mitingine katıldım. Meydanı MHP ve Türk bayraklarıyla lale bahçesine döndüren coşkulu bir kalabalık vardı. İstiklal Marşımızın hep birlikte söylenmesinin ardından miting Bahçeli’nin “İzmir yine destan yazıyor” sözleriyle başladı. Mustafa Kemal’e ayyaş diyenlere, ahlaksızlara, arsızlara, rüşvetçilere arka çıkanlara karşı bizlerle yürü İzmir diye devam eden Bahçeli “ İzmir’e gavur diyenler AKP içindedir, demokrasinin beşiği güzel İzmir’imizi gavur olmakla nitelendirenler şimdi İzmirliyi yeniden kandırmak üzere ayağınıza geliyorlar, ama nafile 30 gün sonra bunlar yüce divan yolunu tutacaklardır.” Şeklinde konuşmasını sürdürdü.
***
Daha sonra seçmene vaatlerini tekrarlayan Bahçeli İktidarımızda Mart ayında 1400, Eylül ayında da 1400 olmak üzere iki asgari ücret tutarında emekli destek ödeneği vereceklerini,çiftçilere mazotu1.750 TL’ye vereceklerini, çalışan emeklilerden kesilen % 15 Sosyal Güvenlik destek primini kaldıracaklarını, Bütün Şehir yasasını kaldırarak son değişiklikle mahalleye dönüştürülen köylerin tekrar köy statüsüne döndüreceklerini köylere, köylüye tekrar itibar kazandırılacağını dile getirdi. Gündoğdu meydanındaki coşku İzmir’de MHP’nin hızla yükselişte olduğu görüntüsünü veriyordu.
AKP’Lİ CUMHURBAŞKANI ATATÜRK STADINDA
Gündoğdu Meydanındaki mitingin ardından tarafsız (! ) Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Atatürk Stadyumundaki toplu açılış törenine katılmak üzere stadyuma gittim. İzmir’in her köşesinde olduğu gibi stadın çevresi de afişlerle donatılmıştı. Ben Cumhurbaşkanının toplantısına geldiğimi sanıyordum ama AKP toplantısıyla karşılaşmıştım. Stadın çevresi AKP seçim araçlarıyla donatılmıştı adeta, seçim için giydirilmiş AKP adaylarına ait araçlar taraftar taşıyordu habire. Bir an düşündüm ki bu Cumhurbaşkanı galiba sadece AKP’lilerin Cumhurbaşkanı. Diğer partilerin hiçbirinin aracı vesairesi yoktu. Bir an düşündüm; bu toplantıların çılgın masrafları kim tarafından yapılıyordu? Cumhurbaşkanı devletten demişti. Bu da tartışılabilir ama, asıl tartışılması gereken bu yoğun organizasyonun insan kaynağı kimlerdi? Hemen söyleyelim; birincisi AKP kadroları, ikincisi devletin bütün memurları , üçüncüsü devletle işi olan vatandaşlar.Peki seçim ortamında Cumhurbaşkanının şehir şehir dolaşması, toplu açılışlar ,(toplu açılanların neler olduğunu bilen var mı?) bu açılışları şimdiye kadar yürütmenin başı olan Başbakan yapardı, şimdi neden Cumhurbaşkanı yapıyor? Bu mitingler neyin nesi? Seçim propagandası değilse niçin seçimlerden sonra yapılması düşünülmez?
Bu arada Başbakanlık makamını işgal eden Davutoğlu neler yapıyor? Meydanlara çıkıp “Var mısız,var mısınız, var mısınız?, söz mü, söz mü, söz mü? Vb. içi boş laflarla vatandaştan oy talep ediyor.
Ben AKP’li değilim ama ne de olsa ucundan kıyısından benim de Cumhurbaşkanım sayılır diyerek stada doğru yöneldim. Giriş için ayrılmış koridordan geçerek polislerin sıkı koruması ve aramasından sonra stadın önündeki ilk bariyeri aşmayı başarmıştım. Fenerbahçe - Galatasaray maçına giriyormuşum gibi heyecanlıydım. Az ilerde ikinci sıra olarak dizilmiş polisler tarafından bir kez daha kontrol edilmemiz gerekiyormuş. Polisin biri yaka cebimdeki kalemi göstererek” kaleminizi bırakın” ikazıyla karşılaştım. Şaşkınlıkla cebimdeki kalemi çıkardım, bir kaleme baktım, bir de polise, “ Memur bey, ben biraz önce Gündoğdu Meydanındaydım, orada bu kalem silah olarak görülmedi, burası başka bir memleket mi? Nedir bu ayrımcılık? Vatandaş olarak ne kadar tehlikeli hale gelmişiz, hatırası var bu kalemi bırakamam, buyrun kontrol edin, silah falan değil” dememe rağmen ısrarla kalemi bırakmamı istedi. Polis memuru belki haklıydı, çünkü bu memlekette kalem en tehlikeli silah olarak görülüyordu. Yazarların, şairlerin, hukukçuların elindeki kalemlerle her gün darbe teşebbüsünde bulundukları dikkate alınırsa beni kapıdan çevirmeleri mazur görülebilirdi.
Şaşkınlığım hala geçmemişti, polis memuru, ilerde bazı siyah giyimli, siyah gözlüklü kişileri işaret ederek “Beyefendi siz tehlikeli ve suçlu falan değilsiniz ama Cumhurbaşkanı korumaları bize kesin emir verdiler onlardan izin alın “ şeklinde kibarca yol gösterdi.
Aman, suratlarından düşen bin parça, onlar bu kalemi bazuka veya havan topu sanırlar ben en iyisi toplantıyı izlemesem de olur, zaten Cumhurbaşkanının söyleyeceklerini biliyorum. Diyerek stadın çevresinden ayrıldım.