bağcılar escort

deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler https://playdotjs.com/ deneme bonusu veren siteler meritking giriş kingroyal giriş deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler

Şevket Bahçelioğlu
Köşe Yazarı
Şevket Bahçelioğlu
 

GAZETECİLİK YAĞDANLIK DEĞİLDİR

Toplumsal bilincin en önemli unsurlarından biri şüphesiz gazetedir.  TV , internet gibi kitle iletişim araçlarının baş döndürücü gelişimine rağmen gazeteler varlıklarını hala  sürdürebilmektedir. Gazeteler toplumun gözü, kulağı, sesi  olmak zorundadır. Bir zamanların ciddi ve itibarlı gazetesi olan Tercüman’ın başlığının altında “Haber kutsal, yorum hürdür” diye bir slogan vardı. Yürekten katılıyorum. Hasbelkader yayınladığımız Gazetede bu anlayışın uygulanmasına özen gösteriyoruz. Çevremizde olup bitenleri tam bir objektiflik ve yansızlıkla kamuoyuna duyurmaya çalışıyoruz. Elbette eksikliklerimiz olabilir ama yandaşlık veya karşıtlığımız asla yoktur. Doğruların yanındayız, doğru bildiğimiz yolda yürümeye çalışıyoruz. *** Haber gerçekten kutsaldır, olduğu gibi yayınlamak gerek gazetelerin, gerekse TV’lerin namus borcudur. Ama bugün gazete ve TV’ler  öylesine yandaşlık ve karşıtlık sergiliyorlar ki toplum gerçekleri  bu şartlar içersinde asla göremeyecek ve öğrenemeyecektir. Gazetelere bir göz atıyorum, havuz medyası diye tarif edilen hiçbir gazete çıkıp bu konuda ne havuzu kardeşim biz namusumuzla gazetecilik yapıyoruz diyemedi. Karşıt gazeteler  de iktidarın güzel işlerini söylemekten özenle kaçındı. *** Yandaş gazetelerin hiçbirinde ne Deniz Feneri, ne Ergenekon, Balyoz  düzmece davaları, ne 17- 25 Aralık soruşturmaları, ne MİT  tırlarıyla insani yardım taşınmadığı , ne nükleer santrallerin olası felaketlerini , ne Gezi Parkındaki başlangıçtaki masum  istekler ve dilekler karşısında yaşatılan devlet terörünü,   *** Ne Soma felaketini, ne Cerattepe tabiat parkının katliamını, ne  Anayasa Mahkemesinin hak ihlali nedeniyle gazetecilerin tutuksuz yargılanmaları konusundaki haklı kararını, ne bir zamanlar “Ne istediniz de vermedik” diye dillendirdikleri dini bir cemaati paralel yapı adlandırmasıyla terörist ilan edilmesini,  on binlerce savcı, hakim, polis ve  askeri  sonbahar gazeli gibi savurmalarını, açılım kepazeliğiyle teröristlerin ülkede cirit atar hale gelmesini, şehirleri bombalarla  donatmalarını, askerimizi, polisimizi, sivil vatandaşlarımızı  hunharca katletmelerini,  paralel yapılanmasına en büyük desteği verdiklerini itiraf ettikten sonra  birçok hayırseveri  bu yapıya yardım yaptıkları için teröristlere yardım yapmakla suçlanmalarını, okulları, hastaneleri darmadağın etmelerini, *** Dış politikada akıl almaz hatalar yapıp Türkiye’yi dünyada yapayalnız  bırakmalarını, gelecek Cuma namazını Şam’da Emeviye Camiinde kılacağız demelerini, Cuma namazını Emeviye Camiinde kılamadıkları bir yana  üç milyon Suriyeliyi ülkemizin başına büyük bir kabus olarak çökertmelerini,  ekonomiyi içinden çıkılmaz hale getirip, vatandaşı borç batağına sürüklemelerini, Suriyeliler için AB ile yapılan onur kırıcı ve ülkemiz ve insanlarımız için gerçek bir yıkım olacağı apaçık bir anlaşmayı Kayseri kurnazlığı gibi yutturmalarını, 17 – 25 Aralık’ın soruşturmalarının baş müsebbibi  mümtaz işadamını ve işbirliği yaptıkları iddia edilen Bakan çocuklarını  masum gösterme çabalarını, ***  Anayasayı paspas yapmalarını, ettikleri  Anayasal yemini unutup, Anayasayı yok farz etmelerini,  kendileri gibi düşünmeyen herkesi terör örgütü gibi görüp, herkesi bir şekilde susturmalarını, Cumhuriyeti amaç olarak değil de hedefe ulaşmada araç olarak görenleri, bilim ve fende değil de başka yerlerde ışık aramalarını, Devletimizin kurucusu Atatürk’ü ve Türklüğü  hakir görenleri ve düşmanca tavırlar gösterenlere kucak açanları, gariban çocukların cinsel istismarına bile ses  çıkarmamaları, İran’daki ve ABD’deki savcıları bile paralel yapıya havale edenleri, bir zamanlar kanka oldukları  gazeteleri, TV ve radyoları susturmak için kayyım atamalarını ve bu kayyımlar marifetiyle bu kuruluşların kapılarına kilit vurduranları,  battı batıyor, gitti gidiyor diyerek bankalara el koyanları ve haraç mezat satışa sunanları, *** Say say bitmeyecek, bu kadar rezaleti görmeyip ısrarla savunmak kolay bir iş değil, hem taş yürekli olmak hem de gözü kara  olmak gerek.Ya Allah rızası için sayılan bunca yanlışın için de bir tek eleştirilecek durum yok mudur? Dürüstlük ve objektiflik bunun neresinde? Bir yandaş gazeteci bunu sorgulamaz mı? Savunduğunuz kişilerin hiç mi günahları yok? Birilerine körü körüne bağlanmak, hiç eleştirmeden kul köle olmak  bağnazlığın daniskasıdır  Bütün bunlara bir kez olsun bile muhalefet etmemek için ne havuz paraları yeter ne de okyanuslar. Biraz vicdan biraz da izan lazım. O da yoksa sizi Allah affetsin diyorum. 
Ekleme Tarihi: 29 Mart 2016 - Salı

GAZETECİLİK YAĞDANLIK DEĞİLDİR

Toplumsal bilincin en önemli unsurlarından biri şüphesiz gazetedir.  TV , internet gibi kitle iletişim araçlarının baş döndürücü gelişimine rağmen gazeteler varlıklarını hala  sürdürebilmektedir. Gazeteler toplumun gözü, kulağı, sesi  olmak zorundadır.

Bir zamanların ciddi ve itibarlı gazetesi olan Tercüman’ın başlığının altında “Haber kutsal, yorum hürdür” diye bir slogan vardı. Yürekten katılıyorum. Hasbelkader yayınladığımız Gazetede bu anlayışın uygulanmasına özen gösteriyoruz. Çevremizde olup bitenleri tam bir objektiflik ve yansızlıkla kamuoyuna duyurmaya çalışıyoruz. Elbette eksikliklerimiz olabilir ama yandaşlık veya karşıtlığımız asla yoktur. Doğruların yanındayız, doğru bildiğimiz yolda yürümeye çalışıyoruz.

***

Haber gerçekten kutsaldır, olduğu gibi yayınlamak gerek gazetelerin, gerekse TV’lerin namus borcudur. Ama bugün gazete ve TV’ler  öylesine yandaşlık ve karşıtlık sergiliyorlar ki toplum gerçekleri  bu şartlar içersinde asla göremeyecek ve öğrenemeyecektir. Gazetelere bir göz atıyorum, havuz medyası diye tarif edilen hiçbir gazete çıkıp bu konuda ne havuzu kardeşim biz namusumuzla gazetecilik yapıyoruz diyemedi. Karşıt gazeteler  de iktidarın güzel işlerini söylemekten özenle kaçındı.

***

Yandaş gazetelerin hiçbirinde ne Deniz Feneri, ne Ergenekon, Balyoz  düzmece davaları, ne 17- 25 Aralık soruşturmaları, ne MİT  tırlarıyla insani yardım taşınmadığı , ne nükleer santrallerin olası felaketlerini , ne Gezi Parkındaki başlangıçtaki masum  istekler ve dilekler karşısında yaşatılan devlet terörünü,  

***

Ne Soma felaketini, ne Cerattepe tabiat parkının katliamını, ne  Anayasa Mahkemesinin hak ihlali nedeniyle gazetecilerin tutuksuz yargılanmaları konusundaki haklı kararını, ne bir zamanlar “Ne istediniz de vermedik” diye dillendirdikleri dini bir cemaati paralel yapı adlandırmasıyla terörist ilan edilmesini,  on binlerce savcı, hakim, polis ve  askeri  sonbahar gazeli gibi savurmalarını, açılım kepazeliğiyle teröristlerin ülkede cirit atar hale gelmesini, şehirleri bombalarla  donatmalarını, askerimizi, polisimizi, sivil vatandaşlarımızı  hunharca katletmelerini,  paralel yapılanmasına en büyük desteği verdiklerini itiraf ettikten sonra  birçok hayırseveri  bu yapıya yardım yaptıkları için teröristlere yardım yapmakla suçlanmalarını, okulları, hastaneleri darmadağın etmelerini,

***

Dış politikada akıl almaz hatalar yapıp Türkiye’yi dünyada yapayalnız  bırakmalarını, gelecek Cuma namazını Şam’da Emeviye Camiinde kılacağız demelerini, Cuma namazını Emeviye Camiinde kılamadıkları bir yana  üç milyon Suriyeliyi ülkemizin başına büyük bir kabus olarak çökertmelerini,  ekonomiyi içinden çıkılmaz hale getirip, vatandaşı borç batağına sürüklemelerini, Suriyeliler için AB ile yapılan onur kırıcı ve ülkemiz ve insanlarımız için gerçek bir yıkım olacağı apaçık bir anlaşmayı Kayseri kurnazlığı gibi yutturmalarını, 17 – 25 Aralık’ın soruşturmalarının baş müsebbibi  mümtaz işadamını ve işbirliği yaptıkları iddia edilen Bakan çocuklarını  masum gösterme çabalarını,

***

 Anayasayı paspas yapmalarını, ettikleri  Anayasal yemini unutup, Anayasayı yok farz etmelerini,  kendileri gibi düşünmeyen herkesi terör örgütü gibi görüp, herkesi bir şekilde susturmalarını, Cumhuriyeti amaç olarak değil de hedefe ulaşmada araç olarak görenleri, bilim ve fende değil de başka yerlerde ışık aramalarını, Devletimizin kurucusu Atatürk’ü ve Türklüğü  hakir görenleri ve düşmanca tavırlar gösterenlere kucak açanları, gariban çocukların cinsel istismarına bile ses  çıkarmamaları, İran’daki ve ABD’deki savcıları bile paralel yapıya havale edenleri, bir zamanlar kanka oldukları  gazeteleri, TV ve radyoları susturmak için kayyım atamalarını ve bu kayyımlar marifetiyle bu kuruluşların kapılarına kilit vurduranları,  battı batıyor, gitti gidiyor diyerek bankalara el koyanları ve haraç mezat satışa sunanları,

***

Say say bitmeyecek, bu kadar rezaleti görmeyip ısrarla savunmak kolay bir iş değil, hem taş yürekli olmak hem de gözü kara  olmak gerek.Ya Allah rızası için sayılan bunca yanlışın için de bir tek eleştirilecek durum yok mudur? Dürüstlük ve objektiflik bunun neresinde? Bir yandaş gazeteci bunu sorgulamaz mı? Savunduğunuz kişilerin hiç mi günahları yok? Birilerine körü körüne bağlanmak, hiç eleştirmeden kul köle olmak  bağnazlığın daniskasıdır

 Bütün bunlara bir kez olsun bile muhalefet etmemek için ne havuz paraları yeter ne de okyanuslar. Biraz vicdan biraz da izan lazım. O da yoksa sizi Allah affetsin diyorum. 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve buyuktire.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.