15 Mayıs 1919 İzmir’in kara kapkara günü. Yunan askerleri İngilizlerin destek ve teşvikiyle güzel İzmir’imizi işgal ediyor. Zulmün, vahşetin en azgın şekliyle Türk halkına akıl almaz eziyetlerle esir almaya kalkışıyorlar. Yerli Rumlar yaşananları çılgınca alkışlıyorlar. Böyle bir muameleye asla layık olmayan Türk halkı için bundan büyük acıyı tasavvur edebilir miyiz? İşte bu kahredici acıyı İzmir yaşamak mecburiyetinde kalıyor.
Yunanlıların işgali İzmir’le sınırlı kalmıyor. Adım adım doğuya doğru genişliyor. Bir gurup Yunan askeri Torbalı üzerinden Bayındır’a geliyor, oradan da iki kola ayrılarak bir kolu Tire’ye, diğer kolu ise Ödemiş’e doğru ilerleyişini sürdürüyor.
Ve tarih 28 Mayıs 1919, Yunan askeri Tire’mizi işgal ediyor.Tabii ki yine yerli Rum halkının coşkun , hatta çılgın gösterileriyle. Tireliler mahzun, endişeli ve geleceklerinin karanlığını hissederek adeta bir kabus yaşıyorlar. Yerli Rumlar, yüzyıllardır Müslüman Tirelilerle dost ve kardeşçe yaşadıkları günleri unutarak adeta iki düşman kampa ayrılıyor. Türk komşularına olmayacak hakaretlerde bulunmaya başlıyor. Tire’nin önemli binalarında artık Yunan bayrağı dalgalanmaya başlıyor.
Gençler; özellikle sizlere seslenmek istiyorum. Gözlerinizi kapayın ve bir an için 99 yıl öncesine gidin , o günleri hayal edin, hayal değil gerçeklerle karşılaşın. Şu an özgürce, hiçbir düşman tehdidine maruz kalmadan, güven içinde yaşadığınız bu cennet şehrimizde yaşamın ne kadar kahredici olduğunu göreceksiniz. Bu kabus dolu şehrin o günlerini yaşayın, yaşamaya çalışın. İşgal sırasında Kurtuluş İlkokulunun bulunduğu eski binanın gönderinde, Kavakdibi’nde, Alay parkında ve daha pek çok yerde Yunan bayrağı asıldığını , binalarda Yunan askerlerinin arz-ı endam ettiklerini, sokaklarda ve caddelerde caka satarak volta attıklarını gözlerinizin önüne getirin. Hele yerli Rumların size alaylı ve aşağılayıcı tavırlarını görmeye çalışın. Öyle sanıyorum ki hiç de kolay olmadığını hissedecek, tüyleriniz diken diken olacaktır.
Evet sevgili gençler o günleri yaşayan Tireliler aynı kaderi paylaşan komşu şehirlerimiz de yaşayan insanlarımızla , hatta işgale maruz kalmamış bölgelerimizdeki insanlarımızla kader birliği yapmış ve işgallere karşı büyük bir direnişe geçmiştir. Bu mücadele üç yıldan fazla sürmüş, dış düşmanlara destek veren bir takım hainlere rağmen kurtuluş mücadelesini zaferle sonuçlandırmayı başarmıştır.
Doğuda Ermenileri, Güneyde İngilizler ve Fransızları yerli halkın direnişi sonucu dize getirerek o bölge ve şehirlerimiz kurtarılmıştı. Batı cephesinde ise önce Kuvay- ı Milliye adı verilen milis kuvvetlerimizle Yunanlılara büyük dersler verilmiş ancak kesin zafere ulaşabilmek için binbir zorluklarla kurulan düzenli ordu birliklerimizle kazandığımız 1. ve 2.İnönü Muharebeleri, ardından 22 gün 22 gece süren Sakarya Muharebesi ve nihayet 26 Ağustosta başlayıp 30 Ağusosta zaferimizle sonuçlanan Başkomutanlık Meydan Muharebesiyle Yunan tehdidi ve işgali bertaraf edilmiş ve üç yıl üç ay devam eden Yunan mezalimi sona ermiştir.
30 Ağustos zaferimizin ardından beş gün sonra 4 Eylül de Tire’miz Yunan işgalinden kurtularak , özgürlüğüne kavuşmuştur.
“Kurtuluş Savaşını keşke Yunanlılar kazansaydı” diyen şerefsizlerin duaları kabul edilmiş olsaydı.( Allah muhafaza eyledi ) Şu anda Hükümet konağımızın önünde Yunan Bayrağı sallanıyor, resmi kurumlarda Yunanlılar cirit atıyor olacaklardı. Bizler de Rum ahali yanında ezik yaşıyor olacaktık. Bu topraklarda ne bayrağımız dalgalanır, ne istiklal marşımız söylenir, ne de ezan sesi duyabilirdik.
Özgürlüğün nimetlerinden doyasıya faydalanın gençler, özgürlüğün bir bedelinin de olduğunu asla unutmadan. Kurtuluş günümüz 4 Eylül’ü her zaman bu duygu ve düşüncelerle kutlarsanız, bu topraklar ebediyen bizlerin , yarınki nesillerimizin olacaktır.