Türkiye’de seçimlerin adil, eşit ve demokratik kurallar çerçevesinde gerçekleştirilmesi Yüksek Seçim Kurulu’nun görev ve sorumluluğu altındadır. Yakın geçmişe kadar bu kurulun icraatlarına güvenilir, sonuçlarına da saygı duyulurdu. Son referandum sürecinde aldığı kararların pek çoğu tartışmaya sebep olmuştur.
Sözgelişi; Başta devletin malı olan TRT kanalları olmak üzere EVET yandaşı olan özel TV’lerin propaganda çalışmalarında eşitlik ilkesine uyma mecburiyetinde olmadıkları yönünde bir karar aldı. Evet’i savunanları başta TRT olmak üzere yığınla TV kanalını tepe tepe kullandılar.
Yüksek Seçim Kurulu (YSK), 16 Nisan’da yapılacak anayasa değişikliği referandumunda siyasi partiler dışında kimlerin propaganda yapabileceğine valilik ve kaymakamların karar vereceğine hükmetti. Böylece ‘hayır’ kampanyası yürütecek sivil toplum kuruluşlarının propaganda yapıp yapamayacakları, doğrudan hükümete bağlı olan mülki idare amirlerinin keyfine bırakıldı. Bunun sonuçları da çok açık bir şekilde görüldü. Bazı “Hayır” taraftarı konuşmacıların toplantılarına mülki amirler “Ben sizin güvenliğinizi sağlayamam, bu toplantınıza izin vermiyorum” diyebildi.
Son olarak da Sandık Kurulu mühürü ile mühürlenmeyen oy pusulası ve oy zarfının geçerli sayılması gerektiği yönündeki kararı tam bir hukuk skandalı olmuştur.
Halbuki “Seçimlerin Temel Hükümleri Kanununun 98. Maddesinde bakın ne yazıyor:
Madde 98 – (Değişik: 8/4/2010-5980/19 md.)”……………Bütün zarflar sayıldıktan sonra, geçerli olup olmaması yönünden kontrol edilir. Sandık kurulunca verilen biçim ve renkte olmayan, üzerinde ilçe seçim kurulu ve sandık kurulu mührü bulunmayan, tamamı yırtılmış olan, üzerinde ilçe seçim kurulu ve sandık kurulu mührü dışında herhangi bir mühür, imza, yazı, parmak izi veya herhangi bir işaret bulunan zarflar geçersiz sayılır. ………”denilmektedir.
Yine aynı kanunun Madde 101 – (Değişik: 8/4/2010-5980/21 md.) “Aşağıda yazılı; 1. Sandık kurulunca verilen ve o seçim için düzenlenmiş biçim ve renkte olmayan, 2. Arkasında “Türkiye Cumhuriyeti Yüksek Seçim Kurulu” filigranı bulunmayan, 3. Arkasında sandık kurulu mührü bulunmayan, zarflar geçersiz sayılır.”denilmektedir.
Hal böyle iken bir AK partilinin itirazı üzerine bu kanun hükmü yok farzedilerek bu nitelikteki oyların Sandık Kurulunun sehven ( yanlışlıkla) yaptığı hatadan kaynaklandığı zikredilerek, bu nedenle geçerli sayılmasına karar vermiştir. TBMM nin kabul ettiği bir kanun hükmü Yüksek Seçim Kurulu tarafından değiştirilebilir mi? Bizde maalesef Anayasa bile paspas edilince yasalar da yüksek bir yargı organı tarafından pek kaale alınmıyor demek.
İlçe Seçim kurulu öğretmen üyesi olarak görev yaptım,Sandık Kurulu Başkanı veya Sandık Kurulu Üyesi olarak bir çok seçimde görev yaptım. Hiçbir seçimde böyle basıt bir hataya düşmedik. Ne demek sehven hata yapmak? Bu hata bir sandıkta olabilir, birkaç sandıkta olabilir, iddiaya göre 2.5 milyon oyu ilgilendiren bir yanlışlık nasıl olabilir? Bunu kabullenmek mümkün mü?
Vatandaş zaten tedirgindi, oylar sandığa nasıl atılırsa atılsın sonuç “EVET” çıkartılacak iddialarını doğrular nitelikte mi bu durum? Yazık değil mi? Referandum çalışmalarında HAYIR kampanyasına yapılan onca haksızlıktan sonra böyle bir yasa dışı tutum eğer gerçek ise bu anayasa değişikliğinin yıllarca tartışılmasına neden olacaktır.