Türkler’in sürekli saldırılarından bunalan Çinliler bu saldırılardan korunabilmek için kilometrelerce uzunluktaki Çin seddini yapmak zorunda kalmışlardı. Fakat bu engellere rağmen banamısın demeyerek Türkler Seddi aşıp yine de Çin’i fethedip Çin’i vergiye bağladılar. Bundan sonra da Çinliler bu Türk akınlarından kurtulabilmek için başka çareler aramak zorunda kaldılar. Bu saldırılardan korunmanın başka yolunu bulmak zorunda kalan Çinliler şeytanca bir fikre sarıldılar. Bu yol Türkler arasında ayrılık tohumları ekerek fesat yaratmak şeklinde oldu. Diğer taraftan da Türk hakanlarına ve hakan sülalesinden gelen Yabgu ve Tigin adlı erkek varislerini Çinli prensesleriyle evlendirmek suretiyle akrabalık tesis etmeyi çözüm yolu olarak görmeye başladılar. Bunda da büyük başarı sağladıklarını söylemek mümkündür.
Çinlilerin bir devlet politikası haline getirdiği bu plan neydi? Neydi izlenen bu yol? “Böl-parçala-yut ” Peki Çinliler bunu nasıl başardı.? Türk sarayına gelin olarak verdiği Çin prensesleri ajan olarak kullanarak, Türk ülkesine nifak tohumu sokarak, yerine göre ülke içindeki şehzadeleri birbirine düşürerek Türk Devleti’nin zayıflamasına ve sonraki evrede yıkılıp Çin hegemonyasına girmesine yol açmıştır. Orta Asya’da kurulan Türk Devletlerinde Çin hep aynı stratejiyi uygulamıştır.
Çinlilerin bu politikası dünyanın başka yerlerinde, başka ülkelerin de vazgeçilmez politikaları olmuştur. Bizanslılar da Osmanlı’nın gelişimine engel olmak için Bizans prenseslerini Osmanlı hanedanının erkekleriyle evlenmelerini özendirmişler, akrabalık tesis etmeye çalışmşlardır.
Çinlilerin bu politikalar dünyanın çeşitli yerlerinde ,Kafkaslar'da, Balkanlar'da, Afrika ve Uzak Asya'da da aynı şekilde güçlenen , birlik ve beraberlikle tehlikeli hale gelme eğilimindeki ülkelerde de bir engelleme politikası olarak uygulanmaya başlanmıştır.
Bu politika sayesinde halkların nasıl birbirine kırdırıldığını, komşu ülkelerin arasına nifak tohumlarının nasıl sokulduğunu, “hedefe” ulaşmak için değişmez bir yöntemin, işbirlikçiler aracılığıyla nasıl sahnelendiğini dünya alem herkes görmeye başladı.
Bu politika ülkeler arasında uygulanırken bir ülke içinde de aynen ve aynı amaçlarla uygulanma noktasına gelmiştir. Bu yöntem rakibi elemek ve tehlikeli hale gelmekten çıkarmanın en kestirme yolu olarak görülmeye başlanmıştır. Böl, parçala ve yut noktasında amansız bir gayret içine girenleri bu millet ibretle seyretmektedir.
Sözü burada bir tarihi anekdotla daha anlaşılabilir hale getirmek istiyorum: “Eski bir Türk hakanının 11 tane oğlu vardır. Yaşamının sonuna geldiğini hisseden yaşlı hakan oğullarını toplar, her biri parmak kalınlığında 11 adet çubuk kestirir, bu çubukları bir iple sıkı sıkıya birbirine bağlatır. Sonra da sırasıyla evlatlarına vererek bu çubukları kırmalarını ister. 11 Çubuğun bir arada bulunduğu çubuk demetini bütün uğraşmalarına rağmen hiçbirisi kıramaz. Sonra ipi çözer evlatlarına birer adet dağıtır.
“Hadi bakalım elinizdeki çubukları kırın” der. Çocukların hepsi de ellerindeki çubukları hiç zorlanmadan çatur çutur kırarlar.
Baba Hakan “İşte sevgili evlatlarım siz de bir araya gelip sımsıkı kenetlenirseniz sizi kimseler kıramaz, amaaa her biriniz birbirinizden ayrılıp bir başka yöne çekerseniz tıpkı tek çubuklar gibi başkaları sizi kolayca kırıp döker, sizleri kolayca yok edebilir” diye tarihi bir ders verir.
Ünlü düşünür Albert Einstein da “Aynı şeyleri tekrar tekrar yapıp farklı sonuçlar beklemek.” Aptallıktır der. Ne kadar haklı değil mi? Ortalıkta parti enflasyonu var, bu yetmiyormuş gibi neyi nasıl yapacaklarını bile bilmeyen yeni yetme partiler türemekte. Sonuç ne mi olur? demedi demeyin. Şimdiden söyleyeyim: Hüsran yine hüsrandır bu yolun sonu.
Mevcut sistemi beğenmeyen partilerin birleşemeden seçimlere katılması halinde seçim gecesı saat yirmiden sonra birinin çıkıp “Tüh adam yine kazandı.” Demesi kaçınılmaz olacaktır.
“Tarih tekerrürden ibarettir”, denir , hiç ibret alınsaydı tarih tekerrür mü ederdi ?