Biz kenevire kendir deriz. Biz Tire olarak bir zamanlar çokça kendir üretir, birçok aile de kendir tarımı ile geçimini sağlar, bir o kadarı da kendir liflerinden sicim, urgan, halat vs. gibi eşyalar üreterek bu yoldan geçimini temin ederdi.
Çocukluğum kendir tarımından tutun da kendir liflerinden para kazandıran işlerin hepsini yakından görüp, bu işten para kazanan bir çevrede geçti. Bu nedenle kendir hakkında genç nesillere aktarabileceğim pek çok bilgiye sahibim. Kazantepe doğusunda tarlamız vardı. Bir bölümüne pamuk eker bir bölümüne de kendir ekerdik. Mart aylarında ektiğimiz kendir üç dört aylık bir sürede gelişir, iki metre hatta daha da fazla boy atar, Haziran aylarında yaprakları sararmaya başlayınca orak ve kosalarla biçilir, yere yatırılarak kurumaya bırakılır, kuruyunca tohumları çırpılır, yaprakları ayrılarak odunsu kısmı balyalar haline getirilir, develerle, sonraları traktörlerle Küçük Menderes kenarına taşınır, o zamanlar yaz aylarında bile billur gibi akan Menderes’te hazırlanan ve liman adı verilen havuzlarda üstüne taş veya kumlarla bastırılarak üç hafta suyun içinde tutulurdu. Daha sonra üzerindeki ağırlıklar kaldırılır hemen Menderes kıyısında Kızılderili çadırları gibi açılarak kurumaya bırakılırdı. Kuruduktan sonra balyalar tekrar bağlanır yine deve veya traktörlerle Tire’ye getirilir, damlara istiflenirdi.
Buradan mahalledeki kadınların evlerine teslim edilir, belli bir ücret karşılığında kırma işlemi ile kendirin lifleri ile odunsu kısımları birbirinden ayrılırdı. Ayrılan liflere mahlaç adı verilir onlar da daha sonra işlenmek üzere tekrar bağlanırdı. Odunsu kısımlar eskiden hemen hemen her evde bulunan fırınlarda yakılarak ekmek pişirmede kullanılırdı. Sağlam ve uzun olanlarına baş kendir adı verilir bunları da çocukluğumuzun vazgeçilmez oyuncaklarından biri olan uçurtma ( Biz kasnaklı derdik ) yapımında iskelet olarak kullanırdık.
Daha bitmedi; kendirin tohumlarından da yararlanırdık. Uzun kış gecelerinde konu komşu toplandığımızda ceviz, kestane, mısır patlatmasının yanında kendir tohumu kavurmasını da çerez olarak yerdik. Biz kendir tohumlarından hiç uyuşturucu niyetinde faydalanmadık. Bu kendir tohumu kavurmasını sıkça tükettik ama bir uyuşturucu etkisini görmedik. Zaten uyuşturucu yapımında kullanılan kendir bitkisi de dişi kendirden elde edilirmiş.
Kendir bitkisinin uyuşturucu niyetiyle kullanılması asla kabullenilemez. Çocukluğumuzda bu niyetle üretim yapıldığını ne gördüm, ne de duydum. Bu kötü amaçlı kullanılan çeşidinin üretimi daha sıkı bir şekilde denetlenmek şartıyla üretime başlanması uygun olur kanaatindeyim.
Kendir tarımının yine kontrollü olarak başlatılmasına rağmen bizim aşina olduğumuz kendir bitkisinin Tire’mizde eskisi gibi tercih edilebilecek bir bitki olabileceğini zannetmiyorum. Tire’deki son kendircilerden biri olarak şu kadarını söyleyebilirim; biz Menderes’in suyu azaldığı 1967 yıllarında kendirlerimizi Rahmanlar köprüsü altındaki birikinti sularında yaptığımız limana gömmüş ertesi sene ise o su da olmayınca Kurşak havuzunda gömdüğümüz kendirlerimizle kendircilik macerasına son vermiştik.
Bizim için önemli bir tarımsal ürün olan kendir aynı zamanda Tiremizde binlerce kişinin ekmek kapısı olan bir el sanatına hammadde oluşturuyordu. Yukarda değindiğim gibi kendir ekmek kolay, iş kendiri suda pişirme noktasında düğümleniyor. Çare yok mu? Aranırsa elbette bulunur. Mesela büyük havuzlar yapılır artezyen sularıyla bu iş halledilebilir, denemekte fayda var. Belki Tiremizin geleneksel el sanatlarından bir olan urgancılığı da yeniden ihya etme fırsatı buluruz.
Bir başka yazımda kendirden elde ettiğimiz mahlaçın macerasını anlatmak istiyorum. Sağlıcakla kalın değerli dostlarım...