Malazgirt’ten beri bizi Anadolu’dan atma hevesiyle yanıp tutuşan Batı devletlerinin hayal ve arzularının bir kez daha ve son kez suya düştüğü bir tarihin adıdır Lozan Barış Antlaşması.
Bundan tam doksan altı yıl önce varlığımızı kasteden, Türk Milleti için esaret, manda ve himayeye teslim olmuş bir gelecek tasarlayan işgalcilerin yeniden hüsrana uğradıkları, eşi benzeri görülmemiş siyasi bir zafere imza attığımız gündür. Türk Milleti Lozan Antlaşması’yla; özgür, bağımsız, sınırları belirlenmiş bir devletin, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş belgesini, bir anlamda tapu senedini aldığımız gündür bugün.
Kurtuluş savaşı mucizesini, üç beş Yunanlı çapulcuya karşı kazanılmış bir mücadele gibi gösterip, Lozan’ı hezimet gibi gösterecek zavallı meczupların düştüğü derin çelişkinin izlerini görmekteyiz. Hatta Kurtuluş Savaşını keşke Yunanlılar kazansaydı gibi fikirlerin sahipleri ile onların müritlerinin gönül gözlerinin kapandığı, vicdanlarının köreldiği bu nedenle sapık düşlere düşüp yanıldıkları muhteşem bir zaferin adıdır Lozan.
Mondros ve Sevr ile teslimiyete gitmeye zorlanan bir milletin “Özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir” diyen bir dahi komutanın önderliğinde başlattığı ve kazanılan zaferlerin ardından tam bağımsız Türkiye Cumhuriyeti ile taçlandırılan, milletimizin; inanç, cesaret, azim ve fedakârlıklarla elde ettiği zaferin tescil edildiği gündür bugün. Lozan’ı önemsemeyenlerin 20 milyon km2’lik bir ülkenin ve milletin 150 bin km2 gibi ufacık bir kara parçasına hapsedilmeye çalışıldığı meşum sonu görmezden gelmeleri ibret verici bir ihanettir.
Özetle söylemek gerekirse Lozan hezimet değil, zaferdir. Her türlü olumsuzluğa rağmen kazanılan bir zaferle mağrur ve küstah müstevlilerin Türk’ün azmi karşısında boyun eğmesidir.
Lozan yüz yıllık süre için imzalanmış, 2023 yılında sona erecekmiş söylemleri kocaman bir yalandan ibarettir. Bu söylemlerin sahipleri Lozan ‘da yüzyıl boyunca madenlerimizi işlemeyecekmişiz, sonra da serbest kalacakmışız gibi safsatalar ileri sürmektedirler. Anlaşmanın hiç bir yerinde böyle bir hüküm yoktur. Türkiye Petrolleri A.O., Etibank, Maden Tetkik Arama Ens. gibi kuruluşların mimarı Atatürk böyle bir maddeyi kabul eder mi? Eğer böyle bir hüküm varsa, kendi topraklarımızdaki madenleri arayamıyorsak , ne işimiz olabilir Doğu Akdeniz’de doğalgaz ve petrol aramamızda? Sormazlar mı adama “Sen Lozan’a göre kendi ülkende madenleri arama hakkın olmadığı halde Doğu Akdeniz’de ne işiniz var.” demezler mi. Kötü emel sahipleri bize zorla tapu senedimizi yırtmamızı istiyor anlaşılan.
Kurtuluş Mücadelemizin ürünü olan Lozan Antlaşması’nın 96. yılında üzerinde yaşadığımız toprakları bizlere “vatan” yapmak için mücadele etmiş başta Büyük Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, değerli komutanlarımıza, Lozan’da bütün zorlukları aşmak üzere canla başla mücadele eden İsmet Paşa başkanlığındaki heyet ile Kurtuluş Savaşı’nın tüm kahramanlarını saygı ve minnetle anıyorum.