Lider, bir toplumun, bir hareketin başındaki en üst yöneticidir. Toplumlar liderin sayesinde ya var olurlar, yükselirler ya da felaketlere sürüklenip yok olur giderler. Kısaca söylemek gerekirse iyi lider, kötü lider var demektir. Bunun tarihte sayısız örnekleri vardır, Neron, Drakula, Korkunç İvan, Julius Sezar, yakın geçmişteki İdi Amin, Mao, Stalin, Hitler, Mussolini, Pol Pot, Beşar Esat , Saddam Hüseyin icraatlarıyla hem kendilerini hem de toplumları yakmış, mahvına sebep olmuş zalimlerden sadece bir kaçıdır. Bunların yanında yine düşünceleriyle, icraatlarıyla insanlığa hizmet etmiş, refah ve mutluluk sağlamış liderler vardır.1. Elizabet, Lincoln, Fatih, Mahatma Gandi, Mandela gibi liderler de yaptıkları büyük hizmetlerle anılmayı hak etmişlerdir.
Çöken bir İmparatorluğun enkazı üzerine modern, demokratik ve insan onuruna yaraşır bir devlet kuran sadece bizim için değil tüm mazlum milletlere örnek olabilecek icraat ve devrimleriyle insanlığa hizmet etmiş liderler sıralamasında en başta bir yer vermemiz hiç de abartı olmayacaktır.
Atatürk, her şeyden önce bir liderdir. Her şeyin bittiği zannedildiği, herkesin karamsarlığa kapıldığı bir dönemde millî birliği temin eden eşsiz bir lider, sevk ve idare bakımından muharebe meydanlarında efsanevî bir kumandan,kula kulluk eden köhnemiş bir devlet düzeni yerine halkın iktidarına dayanan bir yönetim tarzı geliştirerek devlet kuran büyük teşkilatçı bir lider. Milletin yaşayışını ve çehresini değiştiren kudretli bir inkılâpçıdır. Sadece bu özellikleriyle bile dünya liderleriyle karşılaştırıldığında türlü bakımlarda apaçık görünen üstünlükleri göze çarpmaktadır. O, fikri ve hareketi kişiliğinde birleştirmiş bir lider idi. Ülkenin karşılaştığı zorluklar karşısında çözüm yolunda görüşleri her türlü dogmatik unsurdan sıyrılmış ilmin ışığında akılcı bir dünya görüşü olarak ortaya çıkar. "Hayatta en hakiki yol gösterici ilimdir. "sözü O'nun ilme verdiği değerin öz ifadesidir.
Atatürk, milletin kötü giden talihini değiştirebilecek üstün meziyetleri sayesinde, memleketi askerî ve siyasî zaferlerle uçurumun kenarından kurtarmıştır. İmkânsızlığı asla kabul etmez, O'nun için aşılamayacak hiçbir engel yoktur.
Manda ve himayenin Türk toplumu için bir kurtuluş reçetesi olamayacağını görmüş,"Ya istiklâl, ya ölüm!” parolası ile bir Millî Mücadelenin kazanılabileceğini ısrarla dile getirmiştir.
İçinde bulunduğu şartları değerlendirmede, engelleri ortadan kaldırmada gösterdiği büyük başarı Atatürk’ün ayrı bir özelliğini teşkil etmektedir. Diyebiliriz ki Atatürk, Türk toplumunda sadece çağdaşlaşma gereğini gördüğü için değil, bu çağdaşlaşmayı en kısa zamanda gerçekleştirecek yolu gösterdiği için ve nihayet çağdaşlaşmaya engel olan etkenleri cesaretle bertaraf ettiği için büyüktür. Bu sayede “Modern Türkiye’nin Kurucusu” ünvanını da işte bu büyüklüğünden almaktadır. Büyük Nutkun sonlarında, Türk gençliğine hitaben söylediği sözler aslında, kendisinin Milli Mücadeleye atıldığı zaman, memleketin içinde bulunduğu tablonun ta kendisidir. Atatürk, en güç şartlar altında bile, her şeyin bitti zannedildiği bir zamanda bile, Türk milletine güven hissinin kaybolmaması gerektiği gerçeğini, eseriyle ispatlamış bir millî kahramandır; onun için sembol olmuştur, onun için bayrak olmuştur.
Atatürk gerçekçidir, ütopya peşinde koşmaz, sağlam yere basar ve kararlı adımlarla yol alır. Nerede ne yaptı, neye karar verdi ise daima en iyisini yapmış, en hayırlısına karar vermiştir. Dayatmacı değildir, yapmayı planladığı değişiklikleri, inkılapları millet iradesini dayanarak ve gerekliliğini millete anlatarak yapmayı ilke edinmiştir. Hiçbir başarı zor kullanılarak gerçekleştirilemez. Halkın eğilimlerini çok iyi sezen ve ruhlara sızmasını bilen usta bir inkılapçıdır. Giriştiği mücadelenin başından sonuna kadar Türk milletinin yüksek vasıflarına güvenmiş, kazanılan her türlü zaferin millete mal etmesini bilmiştir.
Hayatının büyük bölümünü savaş meydanlarında geçiren Atatürk savaşı zorunlu bir sebebe dayandırmaktadır. "Zorunlu olmayan bir savaş cinayettir " diyerek mecbur kalınmadıkça savaşa karşı çıkar."Yurtta barış , cihanda barış" sözü de bu duygularının ifadesidir.
Bayrak kutsaldır O'nun için. Her milletin bayrağına saygı duymak gerektiğini dile getirir.
Düşmanını bile hakir görmez, esarete düşmüş olanlara bile saygıda kusur etmezdi. Her sözü ibretlik birer vecize oluşturmuştu. "Ben sporcunun zeki, çevik ve aynı zamanda ahlaklısını severim" sözü sporcunun aynı zamanda ahlaki değerlere sahip olması gerektiğini düşünürdü.
Sanatın her dalına aşinalığı vardı. Hiçbir sanat eserini ve sanatçıyı aşağılayıcı bir üslupla eleştirmezdi. "Sanattan yoksun olan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir" sözüyle sanatın bir millet için önemini anlatırdı.
Eğitime, sağlığa, hukuka, dini duygulara, vatan savunmasına , uluslararası ilişkilere önem verirdi.
Hiç kitap okumadan alim kesilenler nisbet kitap okumasını severdi, inanılması güç ama gerçek , kısacık ömründe beş bin civarında kitap okumuştu.Üç ciltlik dev bir hatıratı vardı , Nutuk. Dünyada en fazla okunan kitaplardan birini yazdı. Zabit ve Kumandan ile Hasbihal, Geometri. Vatandaş İçin Medeni Bilgiler gibi kitapları da O yazdı.
Dünya'da ve Avrupa'da kadın haklarını en geniş bir şekilde önem veren ülkelerin başında Atatürk Türkiyesi gelir.
Atatürk'ün Türk Milletine armağan ettiği hizmetler şüphesiz sadece bunlardan ibaret değildir. Atatürk'ün taklitçileri çok olmuştur ama hiçbiri Atatürk gibi samimi olmamış dolayısıyla bugün O'na benzemeye çalışanların hepsi de unutulup gitmiştir. Atatürk ölümümün 82. yılında hala dimdik ayaktadır. Kimse kuruntuya kapılmasın Atatürk olmak hiç de kolay değildir.
Türk Milleti büyük liderini ebediyen gönlünde yaşatacak ve eşsiz eserlerinin amansız takipçisi ve bekçisi olacaktır. Nurlar içinde uyu, mekanın cennet olsun ULU ATATÜRK
SON BİR HATIRLATMA:Yalnız Atatürk bize biraz kırgın , biraz da dargındır. Size yarın Atatürk'ün son mektubunu sunacağım.