Yıl 1982, 12 Eylül 1980 İhtilalinin ardından tekrar demokrasiye geçmek için bir anayasa hazırlığına girişiliyor ve İhtilal sonrasında oluşturulan Danışma Meclisi bu işle görevli. Meclis içersinden seçilen Anayasa Komisyonu Başkanı Prof. Orhan Aldıkaçtı oluyor.
Aylar süren çalışmalar sonucunda hazırlanan Anayasa metni önce Kenan Evren ve Kuvvet Komutanlarından oluşan Devlet Başkanlığı Konseyince onaylanıyor ve Danışma Meclisince de kabul edilerek referanduma ( Halk oyuna sunuluyor. ) Tarih 7 Kasım 1982 Referandum sonucu : %91.37 Evet, % 8. 63 Hayır
Daha önceki yazılarımda birkaç kez paylaşmıştım ; Bu anayasa ile parlamenter sistemlerde bir Cumhurbaşkanına verilmemesi gereken çoğunlukta yetkiler verilmişti. Ayrıca evet demekle ihtilali gerçekleştirenleri Cumhurbaşkanı ve Cumhurbaşkanı Konseyi üyeleri olarak seçmiş olacaktım. Yine evet demekle eski siyasilere 10 yıl siyasi yasaklılık getirmiş olacaktım. Dahası da evet dediğim bu anayasanın geçici 15. Maddesiyle ihtilali yapanları ömür boyu cezadan muaf tutacaktım.
Başlıca bu nedenlerle demokrasi anlayışıma ters düştüğü için bu anayasaya evet diyemezdim ve % 8 gibi çok düşük HAYIR diyen tarafta yer aldım. Halbuki Anayasa konusunda uzman bir kişi olan Prof. Orhan Aldıkaçtı’nın başkanlığında yapılan bu Anayasa 1961 Anayasası kadar olmasa da, yukarıda saydığım maddeler dışında demokratik bir anayasa olarak kabul edilebilirdi. Yüzde 92 civarında bir halk desteği ile kabul edilmesine rağmen darbe anayasası diye eleştirilerek 20’ye yakın değişiklikle bugünlere getirilmiştir.
Gelelim bu günlere; üç gün sonra oylayacağımız Anayasa değişikliğiyle neler getiriyoruz bir bilseniz, derinlemesine bir inceleseniz dehşete düşersiniz. Türk Tipi denilen bu anayasa değişikliğinin Türk geçmişiyle uzaktan yakından hiçbir ilişiği yoktur. Bu Anayasa başta demokratik bir ruha sahip değildir, demokratik yöntemlerle hazırlanmamıştır, demokratik usullerle halk oyuna sunulmamaktadır.
Demokrasinin en temel prensiplerinden birisi kuvvetlerin tek elde toplanmamasıdır. Gerçek manada demokrasilerde devlet gücü üç şekilde tecelli eder, yasama, yürütme, yargı bu üç temek yetki mevcut Anayasamızda üç ayrı organa verilmiştir. Yasama TBMM, Yürütme Hükümete, Yargı ise Türk Milleti adına bağımsız Yargı organlarına verilmiştir. Bu üç gücü doğrudan veya dolaylı olarak bir kimsenin eline verirseniz orada demokrasiden söz edemezsiniz, kişi hak ve özgürlüklerini asla güvende göremezsiniz.
Getirilmek istene bu değişiklikler bütün gücün bir tek kişide, Cumhurbaşkanının emrinde olması sonucunu doğuracaktır. Böyle bir yönetimin olduğu ülkelerde huzuru ve mutluluğu mumla arasanız bulamazsınız. Tarihte bunun örneklerini milletler çok acı ve feci şekilde yaşamışlardır.
Darbe anayasası denen 1982 Anayasası Evren Paşa’nın gönlüne göre hazırlanmıştı. Bugün bu nimetlerden kimler yararlanıyor bir bakın. Şimdi getirilmek istene değişikliklerde ise hiç eveleyip gevelemeye gerek yok bu Anayasa değişikliği de Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın gönlüne göre hazırlanmış kişiye özel hususlar ihtiva etmektedir. Bu yetkilerin de günün birinde kimler tarafından kullanılabileceğini hiç kimse kestiremez.
Anayasa değişikli fikrinin mucidi görünürde Sayın Bahçeli’dir. Ne demişti Bahçeli; “Cumhurbaşkanı Anayasa’ya uymuyor, fiili durum yaratıyor. Ya bu fiili duruma son verelim, ya da Anayasa dışı bu tutumu yasal hale getirelim” Bahçeli anayasa ihlalinin sona erdirilmesi için Sayın Erdoğan’a ne gibi tavsiyelerde bulunmuştur acaba? Yasalara uymayanların uyarılması mı gerekir, yoksa o davranışların suç olmaktan çıkarılması mı ? Hukuka davet etmek daha doğru bir yol olmaz mıydı? Hukuksuzluğa pirim vermek mi bunu önlemek mi daha uygun olur?
Bu gerekçe pek basit ve geçersiz olduğu görülünce Devletimizin Beka sorununa sarılındı. Madem ki beka sorunu var o zaman hemen uygulamaya konulması gerekmez miydi? Bunun da geçerli bir sebep olmadığı görülmüştür.
Evet çıkarsa 17 Nisan dan sonra hemen HSYK’nın yapısı değiştirilecek, Cumhurbaşkanı partisinin başına geçirilecek .Demek ki öncelikli hedef buymuş.
Diğer değişiklikleri de daha önce madde madde ele almıştım. Hayır demek için sebep yığınla, evet demek için ise gerekçeler çok zayıf. Anayasa yangından kaçırırcasına çıkartılıp kabul ettirilmek isteniyor. Demokratik bir anayasa değişikliği toplumun tamamını kucaklayacak nitelikte olmalıdır. Bu Anayasa değişikliği bunca adaletsiz bir kampanya sonucunda değil % 55 – 60 % 95’ le bile kabul edilse ertesi günü tartışmaya başlanacaktır.
Bu nedenle 35 yıl önce ALDIKAÇTI anayasasına nasıl HAYIR dediysen , daha çok gerekçelerle bu KAPTIKAÇTI anayasasına da HAYIR diyeceğim.