19. Milli Eğitim Şurasında Türkiye’yi çağ dışına götürerek güya “Yeni Türkiye “ yaratma yalanlarına tanık olduk. Bunlardan biri karma eğitimden vazgeçerek kız ve erkek okulları diye okulları ayırmak hevesidir. İkincisi ise liselerde zorunlu Osmanlıca dersleri getirmek. Birincisinde sosyal hayatın gerçekleriyle bağdaşır , ilmi gerçeklerle uyuşur bir yanını bulmak gerçekten mümkün değildir. Devlet dairelerinde, iş yerlerinde, siyasette ve toplumsal yaşayışımızın her noktasında omuz omuza, yan yana birlikte çalışan, yaşamaya mecbur olan bu iki insan cinsini birbirinden ayırmaya çalışmak akıllara ziyan bir çabadır. İlmi verilere göre sabittir ki bu iki cins birlikte çalışmak zorunda olduğuna göre daha küçük yaşlardan beri aynı ortamda bulunmaları ayrı bulunmalarından daha büyük sorunlar yaratmamakta, aksine daha uyumlu bireyler haline gelmektedirler.
Gelelim Osmanlıca ‘nın zorunlu ders haline getirme teklifine; bu düşüncenin ardında bir ihtiyaçtan ziyade Neo Osmanlıcılık sevdasından kaynaklanan bir art niyet yatmaktadır.
Osmanlıca bugün savunulacak bir dil olamaz, hele dedelerinin mezar taşlarını okuyamıyorlar mazeretine sığınmak ise komediden ibarettir. Irmaklar tersine akıtılamaz, Türkçe varken, Osmanlıcaya özlem duymak ilericilik değil, gerisin geriye gitmekten başka bir şey değildir. Yani bir irtica faaliyetidir. Aslına bakarsının Osmanlıca diye bir dil yoktur. Arapça, Farsça ve birazda Türkçe kelimelerin karışımından oluşan bir çorba dildir. Ağdalı, anlaşılması güç bir dil oluştuğu için sadece saray çevresinde, din adamları, medrese eğitimi almış aydınlar, sadece üst sınıflar tarafından kullanılan bir yapay dil yarattılar. Halkın konuşma dili, olan Anadolu Türkçesi bu dönemde bu ayrıcalıklı sınıflar tarafından ilkel, yetersiz ve kaba Türkçe olarak horlanıyordu. Türk halkı da “etrakı bi idrak” ( İdraktan yoksun, kafasız ) olarak nitelendiriliyordu. Arapça ve Farsça konuşmak bir avuç elit sınıf tarafından marifet sayılıyordu.
Bu yüzden okuma yazma bilenlerin sayısı hiçbir zaman % 10 ları geçemiyordu. Halkın cahil kalması yöneticileri de pek rahatsız etmiyordu. Kurtuluş mücadelesinden zaferle çıkan Mustafa Kemal Atatürk yüzyıllardır, Türk halkını cahil bırakan bu ayrıcalıklı dil yerine Türkçe kelimelerin daha çok olduğu ve okuyup yazması kolay olan ve dünyanın büyük çoğunlukla kullandığı Latin harflerinden oluşan yeni Türk alfabesiyle yeni bir kültür dilinin oluşmasına önayak oldu. Onun bu konudaki düşüncesi şu sözleriyle özetlenebilir; ” Ülkesini yabancı düşmanlardan kurtarmasını bilen Türk Milleti dilini de yabancı dillerin boyunduruğundan kurtarmasını bilecektir.” “Bir ülkenin insanları %10 okuma biliyor diğerleri bilmiyorsa bu utanılacak bir durumdur.”
Atatürk her alanda olduğu gibi dil ve kültür alanında da Türk Milletine aydınlık ufuklar açmıştır. Bundan geriye dönüş yoktur. Atatürk inkılapları kalıcı Neo Osmanlıcıların hevesleri ise kursaklarında kalıcıdır.
Osmanlıcayı çok iyi bilen, çok güzel konuşan, her sözüyle bir özdeyiş bırakan Atatürk, Türk Milletinin daha rahat ve kolay okuyup yazması için harf ve kültür inkılabını gerçekleştirmiştir.
Atatürk’ün kurtuluş savaşı yıllarında bir dostuna gönderdiği bir mektupta bakın neler diyor: “ Büyük Hazret, Mihrabı muallayı ümmet ve millet bilmekteki kanaati kat’iyemiz icabatındandır ki , her türlü maruzat ve istirhamatı, milliyeyi süddei seniyei mülükaneye arz ve iblağa fürceyap olmaya teşebbüsten geri durmadık. Ferit Paşa ve rüfekasının bu emeli has ve nezihe set çekmeğe çalışmasına rağmen yine aynı tarikı ubudiyette berdevam bulunmaktayız. Yalnız burada müsaade buyurursanız büyük bir hatadan zati alii biraderlerini tahlis maksadile arzedelim ki, Anadolu umum maruzatının meşmulü lihazai hilafetpenahi kılındığı hakkındaki malumata milletin henüz itimadı kati değildir. Çünkü millet emindir ki sevgili ve büyük hakanları ef’al ve harekatı ihanetkaraneleri sabit olan birkaç şahsı hiçbir vakit bütün kalbü vicdan ve mevcudietlerile ve en amik hissiyatı ubudiyetkarane ile padişah ve halifelerine merbut bulunan koca milleti necibelerine tercih buyurmazlar.”(Nutuk’tan bir vesika )
İşte böyle aziz dostlar ve de Osmanlı hayranları alın size Osmanlıca bir metin, burada Atatürk özetle “Milleti mihrabımız bilerek millet yolunda gerekeni yapmaktan geri durmadık, Ferit Paşa ve arkadaşları bu güzel ve temiz emellerimize karşı çıkmasına rağmen mücadeleye devam ettik.” Diyor. Metnin tamamını merak eden Neo Osmanlıcılara tavsiyem hemen ellerine bir Osmanlıca – Türkçe, Arapça – Türkçe, Farsça- Türkçe sözlükler alarak tercüme etsinler. Haydi kolay gelsin.