Pazar günü yapılacak seçimlerin tek sebebini dünkü yazımda özetledim. Tekrar ediyorum iki katrilyon civarında masrafla yapılacak bu seçimim tek nedeni AKP’nin tek başına hükümet kurmasını sağlayacak 18 milletvekilini tamamlama arzusudur. Böyle bir sonucun elde edilmesi halinde doğal olarak AKP’nin şimdiye kadar olduğu gibi sorgusuz sualsiz ülkeyi keyfince yönetmesi imkanını sağlayacaktır.
Dolaylı olarak da AKP’nin üstünü açılmamak niyetiyle örtmeye çalıştığı yolsuzluk, rüşvet ve usulsüzlük iddialarının bir süre daha soruşturulmasını erteleyecektir.
Halk 7 Kasım seçimlerinde AKP’ye bir nota vermiş “Yeter arık sen bu ülkeyi tek başına yönetemezsin, yönetmemelisin “ ikazında bulunmuştur. Ama Cumhurbaşkanlığı makamında oturan Sayın Recep Tayyip Erdoğan bu sonucu beğenmemiş ve mevcut yetkilerini kullanarak kurulması muhtemel koalisyonlara engel olmuştur. Hükümeti kurmakla görevlendirdiği sayın Davutoğlu için kamuoyu önünde alenen “Koalisyon kurarak kendini ateşe mi atsın” şeklinde konuşarak, sakın koalisyon falan kurmaya kalkma talimatını vermiştir. Koalisyonun kurulmamasının en önemli nedeni burada yatmaktadır. Seçim sonrasında “ Ben demokrat adamım , önce en fazla milletvekiline sahip parti genel başkanına hükümeti kurma görevini veririm, kuramazsa sonra ikinci parti genel başkanına görev veririm” dediği halde. İkinci partinin Genel Başkanı Sayın Kılıçdaroğlu’na görev vermemiştir. Böylelikle pek çok konuda olduğu gibi burada da sözleri ve davranışlarıyla çelişkiye düşmüştür.
Kısaca , koalisyon bu tutum ve düşüncelerle kurulamamıştır. Şimdi yeniden seçime gidiyoruz ; AKP’nin eksiği olan 18 milletvekilini tamamlamak arzu ve niyetiyle.
Daha dün “Türk Miliyetçiliğini ayaklar altına aldığını ilan eden, bana Türklük için gelmeyin beyanlarını futursuzca sarfeden bir zihniyet, Ulusalcılıkla hesaplaşma zamanı gelmiştir.” Düşüncesinde olan bir parti şimdi nasıl oluyor da millilikten, milliyetçilikten bahsederek oy toplamayı düşünebiliyor. HDP’ye giden oylarını geriye getiremiyeceğini gören AKP bu eksiğini MHP sloganlarını telaffuz ederek telafi etme sevdasına düşmüştür. Bana göre evdeki hesap çarşıya uymayacaktır, uymamalıdır. Uyması için hiçbir haklı gerekçe de mevcut değildir.
AKP sözcüleri MHP’yi koalisyona yanaşmamakla suçlayacağına önce kendi niyetlerini sorgulamak zorundadır. Devlet yönetiminde görev almaktan kaçındığını iddia ettikleri MHP’yi suçlayanlara, Sayın Bahçeli’yi “Mister No” diye suçlayan aklı evvellere soruyorum. “ Bizim dört kırmızı çizgimiz var bunlara uyacaklarına dair söz versinler , Kuran’a el bassınlar taşın altına değil elimizi bütün bedenimizi koyarız diyen MHP’nin
1.Anayasamızın ilk dört maddesine sadakat gösterilmesine,
2 .Bölünme süreci olduğu apaçık ortaya çıkan çözüm süreci safsatasından vazgeçilmesine,
3. Cumhurbaşkanının anayasal çizgiye çekilmesine,
4. 17/25 Aralık yolsuzluk dosyaları başta olmak üzere tüm yolsuzlukların üzerine gidilmesi önerisine niçin “NO” dediğinizi lütfen açıklar mısınız?
Biz, zamanında koalisyonlardan çok çektik , kabul ama inanın kontrolsüz, freni patlamış kamyonlar gibi ortalığı toza dumana katan, yasa, anayasa, kural tanımazlıklarla ülkeyi yönetenlerin yarattıkları tek parti iktidarlarından daha çok fazla çekmekteyiz.
Bugün Türkiye’nin karşı karşıya bulunduğu sorunlar ve zorluklar hiçbir partinin tek başına üstesinden gelemeyeceği kadar ağırdır.
Hiç kimsenin benim şu açığım , şu kabahatim ortaya çıkmasın aman bu düzen kör topal böyle devam etsin demeye hakkı yoktur.
Milli menfaatlerimiz gereği , Cumhuriyetimizin kurulduğu şu günlerde Cumhuriyetimizin kurucusu büyük önder Atatürk’ün açtığı aydınlık yolda asgari müştereklerde uzlaşmak mecburiyetinde olduğumuzu artık görme zamanı gelmiştir, hatta geç bile kalınmıştır.