Geçmiş yıllarda bir prof'umuz “Türkçe bilim dili olamaz” demiş, akabinde ve detayında ortalık birbirine girmişti. Bu günlerde önemli bir makamı işgal eden anlı şanlı prof'umuz bu kanıya belki de boşuna varmamıştı.
Yabancı kelimelerin her yeri işgal ettiği günümüzde iş yerlerinin tabelalarındaki yazılanlara baktığımızda durumun vahametini anlamamak mümkün değil sanırım.
İngilizce, Arapça ve Farsçadan alınan kelimeleri isim olarak çocuklarımıza verdiğimizde ,isim modasına uyduğumuzda Türkçe bilim dili nasıl olacak sorusunu birbirimize sormak durumdayız.
“Görünen köy kılavuz istemez” dermiş atalarımız.
Her şeye rağmen çocuklarına Türkçe isimler veren yurttaşlarımızı kutlamak gerekir. Yaklaşık yüz yıl öncesinde matematik terimlerini dahi türkçeleştiren ve bu konuda kitap yazan atamızı ve öncelikle Türk Tarih Kurumu ve Türk Dil Kurumu'nu kuran ileri görüşlü Mustafa Kemal Atatürk'ümüzü bu vesileyle hayırla ve minnetle yad etmek gerekir.
Üniversitelerimizde özerklik, çağdaşlık ve Demokrasi olduğu müddetçe, bilimsel araştırmalara bütçeden yeterli ödenek ayrıldıkça ; istesek de, istemesek de Türkçe bilim dili olacaktır.
Kaptıkaçtı, dolmuş, gecekondu türünden kelimeler üreten halkımızın yanı sıra Üniversitelerimiz”saçla sakalla- başla ayakla” uğraşacaklarına , önceleri elektronik beyin dedikleri cihaza (PC-Personal Computer) Bilgisayar-demesini de bilmişlerdir.
Cumhuriyet'imizin ilk yıllarında yayınlanan tarama sözcükleri. TDK yazmanlarına bu konuda yıllarca baş ucu kitapları olmuştur. Gelecek günlerin birinde “Türkçe bilim dili olamaz” savı unutulup gidecektir. Muhterem daha da ileri gidip “Türkçeden bi cacık olmaz” da diyebilirdi. Muhtemelen ;Yoğurdu, ayranı ve cacığı çok sevdiğinden gene de insaflı davranmış deyip geçelim.
Önceleri kullandığımız fax cihazına belgegeçer demişiz. Simetri kelimesine bakışım sözcüğü ne güzel de uymuş. Üniversitelerimiz bilimsel çalışmalarına hız verdikçe, araştırmaları takdir edildikçe, bulunan her yeni aygıta , icata ve keşfe , araç ve gerece dil kurallarına uygun yeni sözcükler bulacaklardır.
Kaptıkaçtılar devirlerini tamamlamış olup günümüzde bu kelime fazla kullanılmamaktadır. On onbeş sene öncesine kadar reklamcıların kullandıkları harf kesim aygıtı plotter'ler dahi yerini dijital baskı makinalarına devretmiştir.
Türk dili, günlük konuşmalarda, kayıkçı kavgalarını anımsatan sataşmalarda-dalaşmalarda, evlerde eşler arasında geçen tartışmalarda veya ayrılıksonrasındaki barışmalarda gücünü göstermektedir.
Dilimizin gücü ve kuvveti edebi ve kültürel eserlerde gücünü nasıl gösteriyorsa bu güç bilimsel çalışmalara da katkıda bulunacaktır.
Zaman zaman lastikli olduğunu iddia ettiğimiz dilimiz sayesinde günlük konuşmalarımız birer fıkraya dönüşmektedir. Dilimizin gücünü önce ozanlar farketmiş âşık ile maşuk'un birbirine olan aşklarını yüzyıllar öncesinden günümüze taşımışlardır.İlahiler tasavvuf kültürüne can katmış, kahramanlık türküleri şehidlerimize ve gazilerimize vatan savunmasında şevk vermiştir.
ABD yönetimine karşı “Yetmiş milyon olalım da o zaman görürsünüz” denilmiş ve de günümüzde seksen beş milyon nüfusla hatırı sayılır bir ülke durumuna gelinmiştir.
Dilimizin gücü, seksen beş milyonluk vatandaş kitlemizi üniter devlet yapısı altında hür ve bağımsız olarak ay yıldızlı bayrağımızla birlik ve dirlik içinde yaşatmaktadır.
Türk dili,şiir ve şarkı güzelliğinde nazik ve zarif ; türkülerin efelenmesi kıvamında yiğit, Dede Korkut'un soy soylayıp boy boylaması sevecenliğinde dualı ve alperen'cedir. Türk Dili günü geldiğinde “Bilim dili” de olacaktır.
Bu böyle biline...
Mehmet Sadık Medin 25 Ekim 2000 (Güncelleme - 15-12-2023)