bağcılar escort

deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler https://playdotjs.com/ deneme bonusu veren siteler meritking giriş kingroyal giriş deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler

Sadık Medin
Köşe Yazarı
Sadık Medin
 

CAVİT YILDIRIM ve CAN EDEBİYAT

Yıl 1994.İlkbaharın ilk günleri. Yeni Cami'nin giriş kapısının karşı sırasındaki dükkanların önünden aşağıya doğru yürüyorum. Dükkanlardan birinin camına kesilmiş harfleri özenle yapıştıran kişiyle karşılaşıyorum. Altmışlı yılların ikinci yarısında beş yıl tabelacılık yaptığımı söylüyorum. Kendisini tanıtıyor, edebiyat öğretmeni olduğunu söylüyor. Bir yakınına ait olan işyerine beni davet ediyor. Başarganlar'a ait  gazoz  imalathanesin alt köşesinde bulunan reklam atölyesinde birkaç gün sonra buluşuyoruz. Yazı işleriyle ilgilenen kişi, eşi öğretmen Çimen hanım. Cavit Yıldırım hocamızla tanışıp edebiyattan, edebiyatçılardan ve  şiirden konuşuyoruz.   Cavit hocamızın Tire'de yayın yapan Show 94 radyosunda çarşamba günleri "Edebiyat Şöleni" isimli canlı yayın bir programı var. Günlerden bir gün programda seslendirmek için yayınlanmaya değer bulduğum/bulduğu elli altmış kadar şiirimi teslim ettim. Ertesi hafta yayın saatinde  on- on iki kadar şiirimi okudu. Okuduğu şiirlerimin    çoğu taşlama tarzındaydı, şiirlerdeki ironi olgusuna dikkat çekti. İroni kelimesinin bizde tam bir karşılığının bulunmadığını,ince alay diyebileceğimizi belirtti. Seyranilerin, Gevherilerin, Aşık Veysellerin, Şeref Taşlıovaların, Mahzunilerin bir devamı olduğumdan bahsetti. Yıl sonuna doğru çıkarmış olduğu Can Edebiyat dergisinde  bazı şiirlerime yer verdi. Zamanla Tireli şair ve yazarlar olarak Cavit Yıldırım hocamızın etrafında toplandık. Bu dergiyi ne yazık ki sahiplenip fazla yaşatamadık.   Bir Öğretmenler Günü'nde aramızdan ayrılan, ebediyete uğurladığımız Cavit hocamızla ilgili bir kaç anımdan bahsetmek istiyorum. Bir gün, atölyeye geldiğimde yaz günlerinde çıraklık yapan  ilkokulu o yıl bitirmiş Murat adlı elemanla karşılaştım. "Hoş geldin Sadık abi" dedi. "Hoş bulduk Murat. Hayırlı işler, nasılsın" der demez, "Ne içersin Sadık abi" dedi. "Çay içeyim" der demez atölyeye yirmi metre uzaklıktaki kahveye koşturdu. Beş dakika sonra gelen bir bardak çayı ben, bir bardak oraleti Murat yudumlarken Cavit hoca atölyenin kapısında göründü. Hocamıza "hoş geldin "dedik. Hoca,  masamıza en yakın mesafede ve daha alçak konumdaki sehpanın üzerindeki piknik tüpünü, şeker kavanozunu, çay bardaklarını, çay poşetini ve bitki çayı kutusunu göstererek; "Murat, Sadık amcana çay söylemen güzel bir davranış. Ancak bu sehpadakiler ne evladım. Tüp var, şeker var, çay var.... Eleman Murat'ın cevabı ne olsa, beğenirsiniz... "İyi ama, tüp bitecek ya hocam"...   Bir başka gün Yanık konak kahvesinde Cavit hocamı birisiyle sohbet ederken buldum. İki taraf da birbirine doğru eğilmiş koyu bir muhabbete dalmışlardı. Hocam sağ elini sağ kulağına uydu anteni gibi yaklaştırmış söylenenleri duymaya çalışıyor, muhatabı kekeleyerek, kendince önemli bir konuyu açıklama telaşındaydı. Kızmayacağına emin olduğumdan latife olsun diye ikisine de takıldım. "Hocam ne güzel muhabbetiniz var. Biriniz anlatmaya çalışıyor, diğeriniz anlamaya çalışıyor, böyle gürültülü bir ortamda ne güzel anlaşıyorsunuz. Helal olsun size."...Cavit hocam bu latifeme karşı hoşgörülü davranıp üstüne üstlük kahveciye üç çay söylemesin mi.!   Can Edebiyat dergisi gazete formatında Cavit Yıldırım'ın insiyatifiyle çıkıyordu çoğu zaman. Bazen yerel bir matbaada siyah beyaz, bazen İzmir'de renkli ofset makinada basılıp çoğu kez ücretsiz dağıtılıyordu. Can Edebiyat Dergisi'nin baskı maliyetleri artınca, bir çok sayısı, Gözdecan reklam atölyesinde serigrafi yöntemiyle basıldı. Boya tiner karışımlı olduğu için etrafa keskin bir koku yayılmıştı. Gazete bu haliyle hemen dağıtıma çıktı. Cavit hocamız yarım saat sonra atölyeye geldi. Haliyle o keskin koku hala ortalıktaydı. Çok sevdiğim Cavit hocama, hoşgörüsüne güvenerek ;  "Hocam dergimizin dağıtımı  az önce bitti. Son habere göre dağıtıcının önünde elli altmış kişilik bir kuyruk oluşmuş..."  Hocam bu duruma ve meraklı okuyucu kitlesinin varlığına belli ki çok sevinmişti. Sözüme ara vermeden devam ettim." Yalnız, işin kötü yanı bazı  kişiler  dergiyi kokluyorlarmış. Bir sorun çıkmaz inşallah. Bir dahaki sefere en iyisi dergiyi yine matbaada bastıralım"...
Ekleme Tarihi: 25 Kasım 2019 - Pazartesi

CAVİT YILDIRIM ve CAN EDEBİYAT

Yıl 1994.İlkbaharın ilk günleri. Yeni Cami'nin giriş kapısının karşı sırasındaki dükkanların önünden aşağıya doğru yürüyorum.

Dükkanlardan birinin camına kesilmiş harfleri özenle yapıştıran kişiyle karşılaşıyorum.

Altmışlı yılların ikinci yarısında beş yıl tabelacılık yaptığımı söylüyorum. Kendisini tanıtıyor, edebiyat öğretmeni olduğunu söylüyor. Bir yakınına ait olan işyerine beni davet ediyor.

Başarganlar'a ait  gazoz  imalathanesin alt köşesinde bulunan reklam atölyesinde birkaç gün sonra buluşuyoruz. Yazı işleriyle ilgilenen kişi, eşi öğretmen Çimen hanım. Cavit Yıldırım hocamızla tanışıp edebiyattan, edebiyatçılardan ve  şiirden konuşuyoruz.

 

Cavit hocamızın Tire'de yayın yapan Show 94 radyosunda çarşamba günleri "Edebiyat Şöleni" isimli canlı yayın bir programı var. Günlerden bir gün programda seslendirmek için yayınlanmaya değer bulduğum/bulduğu elli altmış kadar şiirimi teslim ettim.

Ertesi hafta yayın saatinde  on- on iki kadar şiirimi okudu. Okuduğu şiirlerimin    çoğu taşlama tarzındaydı, şiirlerdeki ironi olgusuna dikkat çekti. İroni kelimesinin bizde tam bir karşılığının bulunmadığını,ince alay diyebileceğimizi belirtti. Seyranilerin, Gevherilerin, Aşık Veysellerin, Şeref

Taşlıovaların, Mahzunilerin bir devamı olduğumdan bahsetti.

Yıl sonuna doğru çıkarmış olduğu Can Edebiyat dergisinde  bazı şiirlerime yer verdi. Zamanla Tireli şair ve yazarlar olarak Cavit Yıldırım hocamızın etrafında toplandık. Bu dergiyi ne yazık ki sahiplenip fazla yaşatamadık.

 

Bir Öğretmenler Günü'nde aramızdan ayrılan, ebediyete uğurladığımız Cavit hocamızla ilgili bir kaç anımdan bahsetmek istiyorum.

Bir gün, atölyeye geldiğimde yaz günlerinde çıraklık yapan  ilkokulu o yıl bitirmiş Murat adlı elemanla karşılaştım. "Hoş geldin Sadık abi" dedi. "Hoş bulduk Murat. Hayırlı işler, nasılsın" der demez, "Ne içersin Sadık abi" dedi. "Çay içeyim" der demez atölyeye yirmi metre uzaklıktaki kahveye koşturdu.

Beş dakika sonra gelen bir bardak çayı ben, bir bardak oraleti Murat yudumlarken Cavit hoca atölyenin kapısında göründü. Hocamıza "hoş geldin "dedik. Hoca,  masamıza en yakın mesafede ve daha alçak konumdaki sehpanın üzerindeki piknik tüpünü, şeker kavanozunu, çay bardaklarını, çay poşetini ve bitki çayı kutusunu göstererek; "Murat, Sadık amcana çay söylemen güzel bir davranış. Ancak bu sehpadakiler ne evladım.

Tüp var, şeker var, çay var....

Eleman Murat'ın cevabı ne olsa, beğenirsiniz...

"İyi ama, tüp bitecek ya hocam"...

 

Bir başka gün Yanık konak kahvesinde Cavit hocamı birisiyle sohbet ederken buldum. İki taraf da birbirine doğru eğilmiş koyu bir muhabbete dalmışlardı. Hocam sağ elini sağ kulağına uydu anteni gibi yaklaştırmış söylenenleri duymaya çalışıyor, muhatabı kekeleyerek, kendince önemli bir konuyu açıklama telaşındaydı.

Kızmayacağına emin olduğumdan latife olsun diye ikisine de takıldım.

"Hocam ne güzel muhabbetiniz var. Biriniz anlatmaya çalışıyor, diğeriniz anlamaya çalışıyor, böyle gürültülü bir ortamda ne güzel anlaşıyorsunuz. Helal olsun size."...Cavit hocam bu latifeme karşı hoşgörülü davranıp üstüne üstlük kahveciye üç çay söylemesin mi.!

 

Can Edebiyat dergisi gazete formatında Cavit Yıldırım'ın insiyatifiyle çıkıyordu çoğu zaman. Bazen yerel bir matbaada siyah beyaz, bazen İzmir'de renkli ofset makinada basılıp çoğu kez ücretsiz dağıtılıyordu.

Can Edebiyat Dergisi'nin baskı maliyetleri artınca, bir çok sayısı, Gözdecan reklam atölyesinde serigrafi yöntemiyle basıldı. Boya tiner karışımlı olduğu için etrafa keskin bir koku yayılmıştı. Gazete bu haliyle hemen dağıtıma çıktı. Cavit hocamız yarım saat sonra atölyeye geldi. Haliyle o keskin koku hala ortalıktaydı.

Çok sevdiğim Cavit hocama, hoşgörüsüne güvenerek ;  "Hocam dergimizin dağıtımı  az önce bitti. Son habere göre dağıtıcının önünde elli altmış kişilik bir kuyruk oluşmuş..."  Hocam bu duruma ve meraklı okuyucu kitlesinin varlığına belli ki çok sevinmişti. Sözüme ara vermeden devam ettim." Yalnız, işin kötü yanı bazı  kişiler  dergiyi kokluyorlarmış. Bir sorun çıkmaz inşallah. Bir dahaki sefere en iyisi dergiyi yine matbaada bastıralım"...

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve buyuktire.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.