bağcılar escort

deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler https://playdotjs.com/ deneme bonusu veren siteler meritking giriş kingroyal giriş deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler

Sadık Medin
Köşe Yazarı
Sadık Medin
 

ŞAKİR YILDIZ, YANILMADINIZ

Yıl 1980 Anarşinin kol gezdiği bir ortamda, Otuz Ağustos Zafer Bayramı kutlamalarının yapıldığı gündeyiz. Eski sanayi sitesinde mescidin bitişiğindeki çay ocağının tam karşısında sıcak demirci atölyesinin önündeyiz.   Kalabalığın tam ortasında dört köşeli, çay kahve, meşrubat servisi yapılan bir masa. Masanın üzerine yerleştirilmiş sandalye, sandalyenin üzerinde  nutuk çeken, heybetli ,kilolu fakat atletik bir adam. Hepimizin yakından tanıdığı Şakir Yıldız, yanılmadınız.   Şakir yine memleket meselelerine odaklanmış. Tarihten örnekler verip, sözü coğrafyamıza, o günlerdeki anarşik olaylar nedeniyle çekilen sıkıntılara insani ve ekonomik kayıplara getiriyor.   “Roma’yı Neron yaktı. Bizimkiler memleketi yakıyor. Roma’ya takılıp kalmayın. Memleketi düşünün memleketi. Her gün on on beş evden canlar gidiyor canlar. Bazen yirmi yirmi beş evden cesetler kaldırılıyor. Particilik almış başını gidiyor. Elle tutulacak yeri kalmadı  memleketin. Bunlar birbirini çekemiyor, Her gün birbirlerini yiyiyorlar. Bir Cumhurbaşkanını dahi seçemediler. Böyle gidecek olursa ben diyeyim  on beş gün, siz deyin bir ay içinde askeri ihtilal kapıda. Olmazsa bana da Şakir Yıldız demeyin …” diyor ve sandalyeden iniyor ahalinin alkışları ve tezahüratı eşliğinde  oradan ayrılıyor.   Şakir Yıldız zaman zaman Alay Parkı’na gidip , park kahvesinde, çamların altında günlük gazetelere göz atan, saatlerce haberleri inceleyen köşe yazarlarını okuyan bir adam. Yanılmadınız, Şakir yıldız tuhaf giysilerine rağmen devamlı düşünen bir adam…   Günün birinde, şehrin en işlek caddesinde Şakir Yıldız’la karşı karşıyayız. Çocuklar gibi şen, her zaman olduğu gibi rengarenk kıyafetler içinde. Kendisine kargı (kamış) dan bir  at yapmış. Sağ eliyle atını idare etmekte, sol elinde ince, kısa bir çubukla terkisini kamçılamakta, “Deeehhh…Deeehhh.” Demektedir. Arada bir at gibi kişner. Çarşı esnafı dükkanlarının önlerinde , Şakir’i, ayak üstü seyretmekteler. Kargının baş ucunda iki göz ve bir ağız yeri çakıyla şekillendirilmiş  küçük boyda bir karpuz vardır. Baş kısmından,  beyaz renkli kumaştan şeritler atın yelesi gibi sarkmaktadır.   Şakir caddenin  kendince uygun bir yerinde duraklar. Söyleve başlayacağı yerler genellikle meraklı bakışların yoğun olduğu zamanlar ve yerlerdir.   “Aziz vatandaşlarım. Mutluluk insanın kendi elindedir .Bakın ben kargıdan at yaptım. Benden ne arpa ister ne su. Şu an o kadar mutluyum ki, bilemezsiniz. Fakir de mutlu olabilir zengin de, yeter ki isteyin. Felçli de olsan yatalak da olsan vardır bir çaresi.” Caddeden geçen son model bir arabaya bakarak, “Durdurun şu arabayı durdurabilirseniz. Sorun içindekine, dokuz tane derdi vardır. Ama bu garip Şakir’in hiçbir derdi yok çok şükür.”…Az sonra geçen külüstür bir araba için de fikrini beyan eder…” Gidin bakın buna da sorun. Bu garibin ömrü bu takayı nasıl tamir ettircemle, n’apcamla, n’etcemle geçiyordur. Açmış son ses radyosunu dünya yansa umurunda değil.”.. Birkaç kişinin alkışlamasından pohpohlamasından sonra caddeden bu defa bir mobiletli geçer. Şakir söylenir; “Hah işte bir garip daha. Ne yapsın. İki ayaklıya iki tekerlekli yakışır deyip eski meski bi mobilet almış  tam yol ileri. Bakın bakın nasıl da mutlu.!...”….Şakir nutkunu fazla uzatmaz. Olur olmaz yerde dükkanlara dalıp esnafı rahatsız etmez. Hiçbir kişiyle senli benli olup karşılıklı yiyip içmez. Zaten onun açlığını susuzluğunu hisseden, fark eden esnaftan ve eşraftan kişiler O’nu kollar ve gözetir….   Vergi Dairesi’nin Yıldız (Ihlamur )Meydanına yeni taşındığı yıllar,1983 veya 1984 yazı olmalı. Mesai çıkışında Şakir Yıldız’ı elindeki sakatatı çeşmede yıkarken gördüm. Meraklılar yeni yeni etrafında toplanmış, Şakir’in kıyafetini inceliyor, sözlerine kulak kabartıyorlar. Günlerden Salı, pazara gelen köylüler, memurlar , alışverişe gidenler, pazardan dönen yaşlılar, gençler, hanımlar ve beyler.   Şakir, yıkadığı böbrek, ciğer ve yürek türünden sakatat bir elinde sarkmakta olsun, öbür eliyle cebinden çıkardığı kalem pili havada  seyircilerin gözlerine sokarcasına gösteriyor..   “Vatandaşlar ben, elimdeki bu pille yaşamıyorum. Böyle bir pille ancak radyo çalışır şarkı türkü dinlersiniz. Pil bitince de şarkıyı türküyü siz söyler siz dinlersiniz.”   “Ey asil milletimin asil evlatları. Sizler camilerdeki sadaka taşlarına garipler için para bırakan asil ecdadımızın torunlarısınız, asil evlatlarısınız. Ne oldu bizim milletimize. Fakir fukarayı gözetmez olduk . Bir elin verdiğini öbür el görmeyecek sözünü de ne çabuk unuttuk.” Bu sırada kimisi cebinde bozuk para, hali vakti yerinde olanlar da kağıt para aranmaktadır. Parayı bulan Şakir’in yan ceplerine , çaktırmadan htirmeden koymaya başlar.   Pamuk eller para naklini gerçekleştirmekte olsun,  Şakir hafiften gözlerini yumar, başı havaya bakar vaziyette nutkuna devam eder. Sağ olun, var olun. Beni buldunuz beni ihya ettiniz, sizi bulamayan garipleri de siz bulun. Başka gariplere de çare bulun, dertleri varsa derman olun. Duymadığınız, görmediğiniz yerlerde  ne garipler vardır değil mi ?...” Der ve elindeki sakatatla çeşme başından, alkışlarla ve  tezahürat eşliğinde ayrılır……   Mehmet Sadık MEDİN- 16-07-2019-TİRE            
Ekleme Tarihi: 17 Temmuz 2019 - Çarşamba

ŞAKİR YILDIZ, YANILMADINIZ

Yıl 1980 Anarşinin kol gezdiği bir ortamda, Otuz Ağustos Zafer Bayramı kutlamalarının yapıldığı gündeyiz. Eski sanayi sitesinde mescidin bitişiğindeki çay ocağının tam karşısında sıcak demirci atölyesinin önündeyiz.

 

Kalabalığın tam ortasında dört köşeli, çay kahve, meşrubat servisi yapılan bir masa. Masanın üzerine yerleştirilmiş sandalye, sandalyenin üzerinde  nutuk çeken, heybetli ,kilolu fakat atletik bir adam. Hepimizin yakından tanıdığı Şakir Yıldız, yanılmadınız.

 

Şakir yine memleket meselelerine odaklanmış. Tarihten örnekler verip, sözü coğrafyamıza, o günlerdeki anarşik olaylar nedeniyle çekilen sıkıntılara insani ve ekonomik kayıplara getiriyor.

 

“Roma’yı Neron yaktı. Bizimkiler memleketi yakıyor. Roma’ya takılıp kalmayın. Memleketi düşünün memleketi. Her gün on on beş evden canlar gidiyor canlar. Bazen yirmi yirmi beş evden cesetler kaldırılıyor. Particilik almış başını gidiyor. Elle tutulacak yeri kalmadı  memleketin. Bunlar birbirini çekemiyor, Her gün birbirlerini yiyiyorlar. Bir Cumhurbaşkanını dahi seçemediler. Böyle gidecek olursa ben diyeyim  on beş gün, siz deyin bir ay içinde askeri ihtilal kapıda. Olmazsa bana da Şakir Yıldız demeyin …” diyor ve sandalyeden iniyor ahalinin alkışları ve tezahüratı eşliğinde  oradan ayrılıyor.

 

Şakir Yıldız zaman zaman Alay Parkı’na gidip , park kahvesinde, çamların altında günlük gazetelere göz atan, saatlerce haberleri inceleyen köşe yazarlarını okuyan bir adam. Yanılmadınız, Şakir yıldız tuhaf giysilerine rağmen devamlı düşünen bir adam…

 

Günün birinde, şehrin en işlek caddesinde Şakir Yıldız’la karşı karşıyayız. Çocuklar gibi şen, her zaman olduğu gibi rengarenk kıyafetler içinde. Kendisine kargı (kamış) dan bir  at yapmış. Sağ eliyle atını idare etmekte, sol elinde ince, kısa bir çubukla terkisini kamçılamakta, “Deeehhh…Deeehhh.” Demektedir. Arada bir at gibi kişner. Çarşı esnafı dükkanlarının önlerinde , Şakir’i, ayak üstü seyretmekteler. Kargının baş ucunda iki göz ve bir ağız yeri çakıyla şekillendirilmiş  küçük boyda bir karpuz vardır. Baş kısmından,  beyaz renkli kumaştan şeritler atın yelesi gibi sarkmaktadır.

 

Şakir caddenin  kendince uygun bir yerinde duraklar. Söyleve başlayacağı yerler genellikle meraklı bakışların yoğun olduğu zamanlar ve yerlerdir.

 

“Aziz vatandaşlarım. Mutluluk insanın kendi elindedir .Bakın ben kargıdan at yaptım. Benden ne arpa ister ne su. Şu an o kadar mutluyum ki, bilemezsiniz. Fakir de mutlu olabilir zengin de, yeter ki isteyin. Felçli de olsan yatalak da olsan vardır bir çaresi.” Caddeden geçen son model bir arabaya bakarak, “Durdurun şu arabayı durdurabilirseniz. Sorun içindekine, dokuz tane derdi vardır. Ama bu garip Şakir’in hiçbir derdi yok çok şükür.”…Az sonra geçen külüstür bir araba için de fikrini beyan eder…” Gidin bakın buna da sorun. Bu garibin ömrü bu takayı nasıl tamir ettircemle, n’apcamla, n’etcemle geçiyordur. Açmış son ses radyosunu dünya yansa umurunda değil.”.. Birkaç kişinin alkışlamasından pohpohlamasından sonra caddeden bu defa bir mobiletli geçer. Şakir söylenir; “Hah işte bir garip daha. Ne yapsın. İki ayaklıya iki tekerlekli yakışır deyip eski meski bi mobilet almış  tam yol ileri. Bakın bakın nasıl da mutlu.!...”….Şakir nutkunu fazla uzatmaz. Olur olmaz yerde dükkanlara dalıp esnafı rahatsız etmez. Hiçbir kişiyle senli benli olup karşılıklı yiyip içmez. Zaten onun açlığını susuzluğunu hisseden, fark eden esnaftan ve eşraftan kişiler O’nu kollar ve gözetir….

 

Vergi Dairesi’nin Yıldız (Ihlamur )Meydanına yeni taşındığı yıllar,1983 veya 1984 yazı olmalı. Mesai çıkışında Şakir Yıldız’ı elindeki sakatatı çeşmede yıkarken gördüm. Meraklılar yeni yeni etrafında toplanmış, Şakir’in kıyafetini inceliyor, sözlerine kulak kabartıyorlar. Günlerden Salı, pazara gelen köylüler, memurlar , alışverişe gidenler, pazardan dönen yaşlılar, gençler, hanımlar ve beyler.

 

Şakir, yıkadığı böbrek, ciğer ve yürek türünden sakatat bir elinde sarkmakta olsun, öbür eliyle cebinden çıkardığı kalem pili havada  seyircilerin gözlerine sokarcasına gösteriyor..

 

“Vatandaşlar ben, elimdeki bu pille yaşamıyorum. Böyle bir pille ancak radyo çalışır şarkı türkü dinlersiniz. Pil bitince de şarkıyı türküyü siz söyler siz dinlersiniz.”

 

“Ey asil milletimin asil evlatları. Sizler camilerdeki sadaka taşlarına garipler için para bırakan asil ecdadımızın torunlarısınız, asil evlatlarısınız. Ne oldu bizim milletimize. Fakir fukarayı gözetmez olduk . Bir elin verdiğini öbür el görmeyecek sözünü de ne çabuk unuttuk.” Bu sırada kimisi cebinde bozuk para, hali vakti yerinde olanlar da kağıt para aranmaktadır. Parayı bulan Şakir’in yan ceplerine , çaktırmadan htirmeden koymaya başlar.

 

Pamuk eller para naklini gerçekleştirmekte olsun,  Şakir hafiften gözlerini yumar, başı havaya bakar vaziyette nutkuna devam eder. Sağ olun, var olun. Beni buldunuz beni ihya ettiniz, sizi bulamayan garipleri de siz bulun. Başka gariplere de çare bulun, dertleri varsa derman olun. Duymadığınız, görmediğiniz yerlerde  ne garipler vardır değil mi ?...” Der ve elindeki sakatatla çeşme başından, alkışlarla ve  tezahürat eşliğinde ayrılır……

 

Mehmet Sadık MEDİN- 16-07-2019-TİRE

 

 

 

 

 

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve buyuktire.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.