30 Mart 2014 yerel seçimleri öncesi İlçemizi ziyaret eden İzmir Büyükşehir Belediye başkan adayı Binali Yıldırım'ın konuşmasından oldukça etkilenmiş,Binali Beyin başkan olmasından İzmir kadar Tire'mizin de karlı çıkacağını düşünerek “Sıradışı Başkan “ başlıklı bir köşe yazısı kaleme almıştım. Binali Bey kükrüyor, gürlüyor , vaatlerini bir bir sıralıyordu, başkan seçildiğinde yapacaklarını sıralarken bizi en çok ilgilendiren ve aciliyetle yapılması gereken Tire - Belevi yolunun duble yol haline getirilmesi hususunda da o kadar net konuşmuştu ki “Biz 17 bin km duble yol yaptık 2O km lik bu yolu mu yapamayacağız” demişti.Sorulan bir soru üzerine bir Bakan arkadaşını telefonla aramış hemen çözüme kavuşturmuştu. Etkilenmemek mümkün değildi. Yaptığı hizmetleri de dikkate alınca bizim işimizin de hemen hallolacağı ümidine kapılmıştık. Ne yalan söyleyeyim Bakana adım gibi inanmıştım. Çünkü konuşan, vaatlerde bulunan Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanıydı. Koskoca Bakan yalan söyleyecek değildi ya. Yolumuzun yapılacağı konusunda , üstelik hemen yapılacağı inancıyla ne kadar da sevinmiştik. Çünkü bu yol her gün yaşanan feci kazalarla adı “ ölüm yoluna çıkmıştı. Trafik kazaları haberlerini yazmaktan Büyük Tire Gazetesi olarak büyük ızdırap duyuyor, bunun önlenmesi için gücümüzün yettiği ölçülerde uyarı görevlerimizi yapma gayreti gösteriyorduk. Artık kaza haberlerini Gazetemizde yazmak zulmünden de kurtulacağımız için Büyük Tire ailesi olarak mutluluktan uçuyorduk.İşte bu haleti ruhiye içinde kaleme alınmıştım köşemdeki “Sıradışı Başkan “ yazısını.Seçimler yapılmış, İzmir seçmeni Sayın Bakanı İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığına layık görmemişti. Tabir caizse Bakan bakakalmıştı. Buna da en çok Binali Bey şaşırmış olmalı ki İzmir'e veda ederek Ankara'nın yolunu tutmuş, Başbakanın baş danışmanı olmuştu. Yani açıkta kalmak bir yana belki de daha etkili bir karar merciine sıçramış oluyordu. Üstelik İzmir Milletvekilliği görevi de devam ediyordu. Yani beni İzmirli Başkan seçmedi diyerek küsmesine gerek yoktu. Vaatlerini yerine getirmek namus borcu olmalıydı. Diğer taraftan devlet bütçesine hiç de azımsanmayacak bir katkı sağlayan İzmir bu katkılarının karşılığının yarısını bile devlet hizmeti olarak alamadı Özetle söylemek gerekirse bizimkiyle birlikte İzmir iline vaat ettikleri işlerin neredeyse hiçbirine el atılmadı veya sadece bir iki başlangıç yapılabildi. 1014 Büyük proje vaadiyle İzmirliden oy isteyen Binali Bey'in vaatleri de sadece birer seçim vaadi olarak tarihe geçti. Şimdi sormak hakkımız değil mi: “Neredesin ey sıra dışı başkan”Geçen Haziran ayında bu konuda ihmalin yeri olmadığını dile getirmek için yazdığım “Bu yol bitmeli “ başlıklı yazımda bakın neler demiştim : “ Bana oy vermediniz, küstüm size demek hiçbir devlet adamına yakışmaz, hele Binali Bey'e . Her şeyden önce Binali Bey halen İzmir Milletvekilidir. Şu andaki konumu bildiğim kadarıyla Bakanlık döneminden daha güçlü bir vaziyettedir. O halde kendisinden Tire için vaad ettiklerini bir an önce hayata geçirmesini bekliyoruz. Beş yıl içinde değil, hemen yarın, yok daha önce, yarından da yakın, bugün demiyoruz elbette. Ama lüzumsuz mazeretlerle işin savsaklanmasına da asla razı değiliz. Çünkü burada yaşanacak her facia, kaybolan her can, dökülen gözyaşı bu işi yapma gücü olup da yapmayanların, vaat edip de yerine getirmeyenlerin vebali olacaktır.Tire ve ardılındaki şehirlerin denize ulaşımında en kısa yol olan bu yolun duble yol haline getirilmesi sadece Tirelilere değil bütün Küçük Menderes vadisinin hayrına ve yararına olacaktır. Bu yazımın üzerinden geçen günlerde Tire- Belevi yolunda sayısız kaza meydana gelmiş, onlarca can telef olmuştur. Yazık değil mi? Yapamayacağınız vaatleri lütfen seçim zokası olarak seçmene yutturmaya kalkmayın. Beş yıl önce Kanal İstanbul yvaadini atmıştınız ortaya şimdi de Boğaziçinde tarihi bilinmeyen üç katlı tüp geçidiyle seçmeni kandırmaya çalışmayın. Tire- Belevi duble yolunu bekliyoruz. Artık ne zaman canınız çekerse değil , hemen bugün , olmazsa yarın başlayın diyoruz. Evet sayın okurlar,biz yapılanları takdirle karşılıyoruz, yapılmayanları, yanlış yapılanları da eleştiriyoruz. Bu bizim sıkı sıkıya bağlı kalma konusunda söz verdiğimiz basın ahlak ilkelerinin gereğidir. Biz sözümüzün eriyiz “ Anayasaya bağlı kalacağıma namusum ve şerefim üzerine yemin ederim” deyip ertesi günü ben bu anayasayı tanımıyorum.” Diyenlerden olmadık, olmayacağız.Saygılarımla.