Sayın Alparslan Türkeş kısaca başbuğ Alparslan Türkeş. 1965 yılında Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi ismini Milliyetçi Hareket Partisi olarak belirlediğinde 9 ışık doktrinini ortaya koyarak Milliyetçi Hareket Partisinin temelini oluşturmuştu.
9 ışık nelerden oluşmuştu.?
1-Milliyetçilik 2-Ülkücülük 3-Ahlakçılık 4-İlimcilik 5-Toplumculuk 6-Hürriyetçilik 7-Halkçılık gelişmecilik 8-Endüstricilik ve teknikçilik 9-Köycülük
Aklımda olan 9 ışık ayni zamanda Türklerin oluşturduğu 9 tuğ ile ayni olmasının anlamı çok büyük.
Ülkücülük; bir doktrin olup Türklerin bütün unsurları için incelenerek ortaya konulmuştur.
Başbuğ Alparslan Türkeş kendi kaleminden (9 ışığı) doktrin olarak ifade ederek ;
“Amacımız, millî sınırlarımızın içinde yaşayan yurttaşlarımızı, hiç bir ayrım yapmaksızın, din, mezhep ve ırk farkı gözetmeksizin kucaklamak, sevmek, insanca yaşama şartlarına kavuşturmaktır. Millet ve ülke bütünlüğümüzü bölücü, her türlü sınıfçı, mezhepçi ve ırkçı sistemlerin amansız düşmanıyız... Sınıfçı sosyalizme, kapitalizme, bunların birer sapması olan komünizme, faşizme ve nasyonal sosyalizme karşıyız. Başka milletlerin bir kültür ve tarih ürünü olan yabancı ideolojilerin Türk devlet felsefesinde yeri yoktur.” Demiştir.
Bundan güzel ve farklı kim ne diyebilir ki. Zaten 9 ışık doktrini ilk ortaya konulduğundan bu güne kadar kimse kaşın üzerinde gözün var demedi diyemedi. Doktrinde TBMM altı sosyal dilimden oluşması belirtiliyordu. Sosyal dilimler kendi bünyelerinde yatırımlar ile üretime katılacaklardı. Çalışılan fabrikaların iş yerlerinin yönetimine mülkiyetine karına ortak olunacaktı. Üçüncü ve en önemli ve güçlü sosyal dilim oluşacaktı MİLLET SEKTÖRÜ. Başkanlık sistemi olacak az sayıda millet vekili olan tek meclis olacaktı. Birden fazla meclisler işleri geciktirmekten başka işe yaramıyordu. Doktrin sanayi konusuna çok ciddi bakıyordu. Her konuda dengeyi ön planda tutuyordu mesela tarım-sanayi, fert-cemiyet, madde-mana, devlet-millet gibi. İdealizm, realizm, muhafazakarlık, inkilapçılık konularındaki ilkelerin çelişkili gibi görünmesinin veya öyle sanılmasının bir önemi bulunmamaktaydı. Bütün bunları biraz eskileri karıştırarak yazmaya çalıştım. Esasen maksat.
Okuyucuların bu kısa yazının sonucunda şimdiki durumun uyumlu olup olmadığı hususunda bir kanaat sahibi olmalarını sağlamak. Gelecek için beka sorunu diyorsak beka sorunu bitecek mi .? başka sorunlar olacak mı.? veya başka sorunlar doktrine ek ihtiyaçlar doğuracak mı.?
Doktrinin vaktinde uygulanması başarılabilseydi yıllarca yaşanılan sorunlar yaşanmayabilirdi. Sonuç dersek bu güne kadar yaşanılan ekonomik siyasi her türlü sorunları yaşadıysak şimdi artan nüfus ve farklı insanlardan oluşan farklı kültürlerden oluşan bu dönemde sosyal sınıflar nasıl düzenlenecek.
Meclis nasıl olacak başkanlık bu günkü haliyle yeterli olacak mı.?
Ve ülkücüler her siyasi partiye yayılınca Türk İslam sentezi konusunda yeni söylemler oluşur mu.? Yeni söylemler ortaya çıkınca doktrinde zafiyet oluşur mu.? Ülkücülük ülkede birlik beraberlik için ulusalcı solcular içinde bir şeyler söyleyecek mi.?
Ülke Ekonomisi konusunda da 90 milyonluk bir sıkıntı oluşmaması için çok önemli söylemler gerektiğini de unutmamalı. Doktrin ülkenin çıkış yolu olabilir mi.? Özetlersek Konu bu.Şimdi ne yapmalıyız.