Kayıplarımız oldu
Dostlarımızın da gittiği oldu
En üzücüsü oydu
Anladık ama diyeti ağır oldu. >G.S.
Bir insan kaç kez doğar ömründe?
Kaç kez ölür her dirilişinde?
"Zatinini yer çeker, batinini gök çeker" derler ya.
Henüz gök çekmedi ama yer öyle çekiyor ki bundandır; geçmek bilmeyen karın ağrılarımız.
Bir adım ilerde ya da geride olmak zaman zaman büyük önem taşır. Mesela hızla gelen, durması mümkün olmayan süratte üzerimize gelen aracın; bir adım önünde ya da gerisinde olmak, ölümün dokunuşunu veya gözlerimizin önünden, bir araç tasvirinde geçiii...p, gittiğini gösterir bize.
Ya da tekrar doğuşumuz hayata; benzetilebilir, gecenin karanlığına, gündüzün aydınlığına.
Mesele doğmaksa yeniden, düşünceler yerini bulur; zihin denen rahimde. Doğarlar bir...bir dilimizden. Dost bildiğine söylersin nur topu gibi doğan düşünü. Sonra bir bakmışsın evladın dediğin düşünü senden çalıp, büyütmüş. İşte o an ölürsün. Keşke ben dersin; "Keşke" demekle öldüğünü bilmeden hiç şüphesiz.
Sahi insanın kaç düşü vardır; yetim ya da öksüz bıraktığı?
Kaç kez öldünüz?...
Bu soruya kendi cevabınızı verin! Verin, ancak önce ortak ölümlerimizi sayalım:
Sahip olduğumuz değerleri bilmeleri gereken zamanda bilmedikleri için öldük!
Ait olduğumuz yerlerde yabancılaştırıldığımız için öldük!
Aynı dili konuşuyor olmamıza rağmen, bazılarının istediklerini söylemediğimiz için öldük!
Sözde dostları hem yanlış seçtiğimiz için hem de dost olmadıklarını öğrendiğimizde öldük!
Bizler sevdiklerimiz için ‘ölürüz’ derken, sevdiklerimizin bizi umursamadığını duyduğumuzda öldük!
Velhasıl kendimizi, olduğumuz gibi gösterdiğimiz her an öldük.
Peki nasıl dirildik?
Bizi biz yapan değerleri unutmadığımız için,
Bire beş veren el tezgâhlarına el açmadığımız için,
Düştük, kanadı dizlerimiz ama kendimiz sarmasını bildiğimiz için, biz hep küllerimizden yeniden doğmayı bildik!
Gel gör ki kimse yapmadı, insanın kendine yaptığını.
Kırmadı, kırdım sandı.
Korkmadı, korktum sandı.
Severler bildi, sevmediler.
"İyidir onlar" dedi, kötüydüler...
Anladık ama diyeti ağır oldu!
Şair-yazar Fatih BAYRAKCI