Melih Kibar 6 eylül 1951’de dünyaya geldi.8 yaşındayken İstanbul Belediye Korosu piyano bölümüne gönderildi. Liseyi Alman Lisesinde okudu.1969 yılında profesyonellik adına ilk adımı İstanbul Yelken Kulübünde gerçekleşir.
Alman Lisesinin orkestrası ile Milliyet Liselerarası müzik yarışmasına ( dönemin önemli ve genç yetenekleri müzik dünyasına tanıştıran yarışma ) katıldı ve en iyi beste ödülünü aldılar.
İlk kez 1974’de Timur Selçuk Orkestrası albümüne 3 bestesi ile katkıda bulundu.
3 besteden bir tanesi olan ‘’ Panayır günü ‘’ adlı beste TRT’de yayınlanan ‘’ Oyun Treni ‘’
adlı çocuk programında Jenerik Müziği olarak kullanıldı.
(70’li yılların unutulmaz çocuk programı, Levent Kırca’nın geniş kitlelerle ilk tanıştığı program)
Melih Kibar denilince aklıma önce Çoban Yıldızı adlı ölümsüz bestesi gelir.
Melih Kibar’ın henüz besteci olarak ünlenmeden önce bu besteyi 1975 yılında Türkiye’de ilk defa düzenlenen Eurovision şarkı yarışması Türkiye elemeleri için jenerik müziği olarak bestelediğinde henüz üniversitede Kimya öğrencisi olduğunu biliyormusunuz?
Ama onu asıl üne ve şöhrete kavuşturan besteleri, Çiğdem Talu’nun, Melih Kibar’ın yaptığı bestelere söz yazması ile oluşan melodilerdir.
İkilinin yaptığı besteler Erol Evgin ile hayat buldu .Ölümsüzleşti ve 70’li yıllara damga vurdu.
1975 senesinde, İstanbul’un Bebek semtinde, ünlü müzisyen Timur Selçuk aracılığı ile tanıştıklarında, Çiğdem Talu 36 yaşında İngilizce öğretmeni, Melih Kibar 24 yaşında Kimya mühendisi idi. Birliktelikleri, Çiğdem Talu’nun vefatına kadar tam 8 sene sürdü.
100’ü aşkın besteye birlikte imza attılar.
Melih Kibar ile tanışma isteği, Çiğdem Talu’dan gelir, O sıralarda, Melih Kibar’ın 2 bestesi plak olarak müzik piyasasına çıkmıştı. ‘’ Çoban Yıldızı,Ferahnak ‘’ Özellikle Ferahnak adlı eserden çok etkilenen ve defalarca dinleyen Çiğdem Talu, merakla Melih Kibar’ın hocası Timur Selçuk’a sorar;
‘’ 24 yaşındaki bir genç böyle bir besteyi nasıl yapabilir? ‘’
Melih Kibar, ‘’ İçimdeki Fırtına ‘’ adlı ünlü bestesinin yapılış öyküsünü anlatıyor;
Kimya Mühendisliği Yüksek Lisansını yapmak için Babasıyla birlikte Londra’ya giderler.
Kiraladıkları dairede otururlarken, dışarıda fırtına kopar, elektrikler kesilir. Melih Kibar dairede dolaşırken bir nesneye çarpar. O nesne Bir piyanodur. Ruhundaki korku, heyecan ve hezeyanları notaya döker ve İstanbul’a Çiğdem Talu’ya gönderir. Bestenin hangi koşullarda yapıldığını bilmeyen Çiğdem Talu bu besteye aşağıdaki sözleri yazar;
GÜN AĞARIRKEN TEK BAŞIMA OTURMUŞSAM
HENÜZ DAHA GÖZLERİMİ BİR AN BİLE YUMMAMIŞSAM
SEN YOKSAN YİNE BENDE YORGUN VE YALNIZSAM
HELE BİR DE CANIM HASRETİNE KAPILMIŞSAM
VE GÖZÜMDE TÜTÜYORSAN BURAM BURAM
İŞTE O AN BİR FIRTINA KOPAR
SANKİ O AN YER YERİNDEN OYNAR,
HOYRAT BİR RÜZGAR ESERKEN
SALLANAN GEMİ MİSALİ
SALLANIR DURUR İÇİMDE DÜNYA
Çiğdem Talu-Melih kibar birlikteliği öyle verimli bir dönem yaşatır ki Çiğdem Talu’ya, Hayatımı Melih Kibar’dan önce, Melih Kibar’dan sonra diye ikiye ayırıyorum dedirtir.
Artık zirvede tektiler, her şarkıları gönüllere, dillere yerleşiyordu.
Tanıştıkları gece temelleri atılan ‘’ İşte Öyle bir Şey’’ listelerde 1 numaraya yükseldi. Melih Kibar ilk önemli ödülünü bu besteyle kazandı.Çiğdem Talu, Hey Dergisi( 70’li yılların popüler müzik dergisi) Okurlarınca 8510 oyla yılın bestesi seçilen İşte Öyle bir şey haber küpürünü İngiltere ye Melih Kibar’a yollar.Küpürünüstünede şu notu düşer; ‘’ Ya işte böyle Melihçiğim bestemiz 1 numara oldu’’ Erol Evgin de hey Dergisi Okurlarınca Yılın Erkek sanatçısı seçilir.
İŞTE ÖYLE BİR ŞEY;
SENİ DÜŞÜNDÜM DÜN AKŞAM YİNE
SONSUZ BİR HUZUR DOLDU KALBİME
BİR DE KENDİMİ DÜŞÜNDÜM SONRA
BİR GARİP DUYGU ÇÖKTÜ OMZUMA
HANİ ISSIZ BİR YOLDAN GEÇERKEN
HANİ BİR KORKU DUYAR YA İNSAN
İŞTE ÖYLE BİR ŞEY
HANİ YILDIZLAR YANIP SÖNERKEN
HANİ BİR YILDIZ KAYARDA İNSAN
HANİ BİR TELAŞ DUYARDA BİRDEN
İŞTE ÖYLE BİR ŞEY
Plak yapımcısı Ahmet Güngörmüş; ‘’ İşte Öyle bir şey, Sevdan olmasa’’ 45’lik plağının 175.000 sattığı son dönemdir.Bir daha 45’lik plaklarda böyle bir satış rekoru olmamıştır diyor.
Aynı dönem bestelediği ‘’ Hababam Sınıfı ‘’ film müziği Altın Portakal kazandı. Belkide Hababam Sınıfı Filmini bu kadar çok sevmemizde, Filmin Müziğinin de katkısı olmuştur kimbilir?
Şimdide ikilinin yaptığı bestelere hayat veren adeta can suyu veren Erol Evgine kulak verelim;
1975 yılında eşim Çiğdem Talu’nun ağabeyinin mimarlık ofisinde çalışıyordu. Bir gün eşimle kendi aralarında konuşurlarken demişlerki; Erol ile Çiğdem’i bir araya getirelim. Dediklerinide gerçekleştirirler. Çiğdem Talu’nun Erol Evgin için bestelediği ‘’ Şöför Mehmet ‘’ o kadar çok beğenilirki,
bu ortaklık kendiliğinden doğmuş olur.
İşte Öyle Bir şey şarkısının, beklenmedik başarısından sonra, Erol Evgin’e bu 1 atımlık barut asıl bundan sonrasını getirmek zor derler.1 sene sonra ‘’ Birde bana sor, Etme eyleme canım ‘’ 45’liği çıkar.
Erol Evgin’in anlattığına göre şarkıların çıkış süreci Çiğdem Talu ile geceler boyu süren telefon görüşmelerinden sonra adeta bir doğum sancısını andıran bir yaratım sürecinden sonra ortaya çıkar.
Melih Kibar ve Çiğdem Talu, öyle bir uyum ve ahenk yakalamışlardır ki yaptıkları her beste hit olur.
Üçümüzün ortak bir düşüncesi vardı;
Bir Ülkenin popüler müziği O ülkenin Klasik Müziğinden (Klasik Türk Musikisi) ve folklöründen esinlenmelidir. Ben inandığım besteleri söylerdim. Birlikte oluşturduğumuz ortak düşünce ve samimiyet insanlara geçti. Tam 7 yıl, Çiğdem’in aramızdan ayrılışına kadar Ben yalnızca onların ( M.Kibar, Çiğdem Talu) şarkılarını söyledim.
Başka besteci ve söz yazarları bana alınır ve gücenirlerdi. Neden bizim şarkı sözlerimizi ve bestelerimizi seslendirmiyorsun?
Onlara cevabım şu olurdu; Ben bir büyü yakaladım ve bunu bozamam.
* Çiğdem Talu 28 Mayıs 1983 tarihinde henüz 44 yaşındayken vefat etti.
Melih Kibar 7 nisan 2005 tarihinde 54 yaşında aramızdan ayrılır.
Ne garip ve acı bir tesadüfdür ki ikisininde ölüm nedenleri kanser hastalığıdır.
Kendilerini Sevgi ve Saygı ile anıyorum.
Ruhları Şad Olsun.
*Bu yazıyı siz değerli okurlarım bir solukta okudunuz ama bende bu yazıyı yazma düşüncesi yaklaşık 1,5 yıldır önce oluştu.. Kuru bir Biyografi yazısı olsun istemedim.
Saygılarımla,
Yararlandığım Kaynaklar; Can Dündar ‘’ Yüzyılın Aşları Belgeseli, Hey Dergisi 7 Şubat 1977 sayısı.