Çocuklar doğumdan itibaren sürekli kendini geliştiren biyolojik varlıklardır. Bu gelişimin her döneminde vücutta gerçekleşen gelişmeleri psikolojik gelişimler de takip eder. Kilo alan, boyu uzayan, baş çevresi büyüyen bebek ve çocukta dolaylı olarak beyin ve sinir sistemi gelişimi de gerçekleşir. Çocuğun ruh dünyasının gelişimi de bunu takip eder. Her çocuk ayrı bir bireydir. Ayrı kişilik özellikleri vardır. Bunu genetik özellikler, çevresel uyaranlar, anne ve baba eğitimi, ebeveynlerin çocukla olan sözel iletişimi, çevreden etkilenme şiddeti ve biçimleri gibi birçok faktör etkilemektedir. Benim her zaman söylediğim bir gerçek vardır. Kardeşler bile hiçbir zaman birbirine benzemez; hatta ikiz kardeşler bile. Bu nedenle kişilik gelişimi bireye özgüdür. Bu nedenle hiçbir çocuk birbiri ile kıyaslanmamalıdır. Bir çocuk gerçekten hırçın mı? Bu tanımı nasıl yapmak gerek. Çünkü hepimizin olduğu gibi çocuklarımızın da kişilik özellikleri ve huyları vardır. Hepimiz günlük yaşantımızda mülayim huylu, sessiz-sakin çocuk, hareketli çocuk, aksi çocuk gibi tabirler kullanırız. Kimi çocuk kendini tam ifade edemez ve sessiz kalmayı, bir kenara çekilmeyi tercih ederken başka bir çocuk etrafa ve kendine zarar verebilecek boyutta saldırgan olabilir ya da hırçınlaşabilir. Çocuklarımızda kişilik gelişimi genellikle ilk doğum gününden itibaren oluşmaya başlar. Ebeveynler olarak doğumdan itibaren çocuklarımızla “sevgi dolu iletişim” kurmalıyız. Sevgisiz büyüyen, sevgiyi tam olarak içine sindirmeyen çocuklar ileride kişilik sorunları, iletişim problemleri yaşar. Kendini tam olarak ifade edemezler. Çözüm üretemeyen, mutsuz kişiliğe sahip bireyler olurlar.
Çocuklarda hırçınlık ikili üçlü yaşlarda zirve yapar. Bu denemdeki hırçınlık normal bir süreçtir. Çünkü çocukta benlik duygusu gelişmeye başlar. Her şeyi ben bilirim der, hayatın merkezinde sadece kendinin olduğunu düşünür. Aileler çok endişe eder. İnatçı, hırçın, aksi, devamlı bağıran bir çocukla karşı karşıya olan anne ve baba nasıl davranacağını bilemez. Çok endişe eder. Böyle anlarda çocukla inatlaşmak işe yaramaz, aksine işleri daha da zora sokar. Sakin bir ses tonu ile onunla konuşmak, bazen ortamdan biraz uzaklaşmak ve çocuğu tek başına kısa süreli yalnız bırakmak işe yarayabilir. Onun ilgisini farklı bir yöne çekmek çoğu zaman bizim için kurtarıcı olmaktadır. Anne ve babalara her zaman önerim bu dönemin geçici ve doğal bir süreç olduğunu bilmeleridir.
Çocuklar kendini yeteri kadar ifade edemediği zamanlarda da hırçınlaşır, inatlaşır. Bu durum çocuklar için kendini anlatma şeklidir. Aile içinde yeterli iletişim yoksa, çocuğu ebeveynler yeterince dinlemiyorsa çocuklarımız hırçınlaşabilmektedir. Aile içinde bu karakterde bir kişi varsa çocuk onu rol model alabilir. Bazen de genetik olarak yatkın çocuk bu rol model nedeniyle çözümü zor bir kişiliğe bürünebilir. Ailenin çocuğu yeterince dinlememesi, onu birey yerine koymaması, ona güvenmediğini htirmesi de hırçın çocuklara neden olmaktadır. Çocuklarımızın okul başarısı düştüğünde, beslenme istekleri azaldığında ya da hastalık dönemlerinde de hırçınlıklar olabilmektedir.
Hırçınlık kendini ifade etme şeklidir. Bu nedenle ona saygı göstermek gerek. Dinlemek, kendini ifade etmesine izin vermek gerek. Ders başarısı düşükse nedenlerini karşılıklı konuşmak ve çözüme ulaştırmak gerekir. Besinleri sevdiği şekilde sunmak, hazır gıdaları tüketmemeleri için yapıcı uyarıda bulunmak gerekir. Hastalık dönemlerinde de huy değişiklikleri çok sık görülebilmektedir. Bu durum geçicidir.
Unutmayınız ki her çocuk özeldir, özen ister. Onlara saygı duyun, birey olduğunu htirin, sevgi gösterin. Onlarla konuşun. Çıkmazda olduğunuzu düşünüyorsanız hekiminizden destek alınız. Sevgiyle kalın.
Dr. Ramazan SOYLAR
Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı