bağcılar escort

deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler https://playdotjs.com/ deneme bonusu veren siteler meritking giriş kingroyal giriş deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler

Cüneyt Tanyeri
Köşe Yazarı
Cüneyt Tanyeri
 

100 YIL ÖNCE ÇOCUKLARA VERDİĞİMİZ SÖZ

Dostlar, yaş elliyi geçince geçmişe de özlem duymaya başlıyor insan. Ben de eskilerden bir fotoğrafı gördüğümde, özlem dolu bir şarkı duyduğumda geçmiş günlere gidiveriyorum. 23 Nisan’ı sessizce geçirdiğimiz gün yine erkenden uyandım. Balkona çıktığımda cama iliştirdiğimiz Atatürklü Bayrağımızı görünce öğretmenken defalarca kutladığımız Çocuk Bayramları geldi gözümün önüne. Bayram törenlerinin vazgeçilmez sunucusuydum ve her bayramda hep heyecanlanırdım. Şimdi de heyecanlıyım çünkü gelecekten hâlâ umudunu kesmeyenlerdenim. Benimle aynı mesleği yapan kızım ve oğlumun yetiştirdiği çocuklar için aydınlık bir ülke anlamına gelen 23 Nisan'ımızın 100. yılı kutlu olsun.   100 yıl önce Ata’mıza verdiğimiz bir sözdür 23 Nisan! İnsanlar özgür olsun, ülkemiz bağımsız kalsın diye… Hani çocukken dinlediğimiz masallar vardır ya sonu hep iyi biten, işte o büyü bozulmasın, iyiler hep kazansın diye… İnsanlar arasında renk, dil, din ayrımı olmasın diye… Çocuklara verilmiş bütün sözler unutulmaz. Evet çocuklar verdiğimiz sözü unutmadık, 23 Nisan sonsuza dek senin bayramındır!   23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı toplumca sahip olduğumuz en önemli değerlerden biridir. Mustafa Kemal Atatürk tarafından yurdumun çocuklarına verilmiş en büyük armağandır. Bize, bugünümüze hangi acılara katlanarak, hangi zorlukları yenerek geldiğimizi anımsatır. Bu bilinçle, bayram günümüzü sevinçle, coşkuyla kutlarız. Ancak, sahip olduğumuz değerleri özgürce kutlayamadığımız sıkıntılı, zorlu zamanlarda da o değerlere sahip olduğumuzu hmek, bilmek bize zorluklarla savaşmanın yolunu gösterir, o zorlukları yenmemiz için güç verir bize. İşte 23 Nisan böyle bir anlam taşır. 23 Nisan, bize bilim, akıl ve vicdan ışığında, birlik ve dayanışma gücüyle bütün zorlukları aşabileceğimizi hatırlatır.   23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, küçükken benim bayramımdı, öğretmen oldum, baba oldum, emekli oldum ama hâlâ benim bayramım. Çünkü 100 yıl önce Atatürk Büyük Millet Meclisi'nin açılışını yaparak ulusumuza özgürlüğü armağan etti. Bu armağanın değerini bilip korumak, küçük büyük hepimizin görevi ve sorumluluğudur. Bu bayram 100 yıl sonra bile yolumuza ışık tutmaktadır. Hepimizin bayramı kutlu olsun!   Salgın öncesinde yani yaklaşık iki ay önce Yeşil Tire’mizin Belediye Başkanı Salih Atakan Duran’la buluşmuş, 23 Nisan’da neler yapabileceğimizi projelendirmeye çalışmıştık. Diğer ülkelerden çocuklar getirecek, Çocuk Bayramı’mızı onlarla birlikte şenlik havasında kutlayacaktık ama olmadı. Salgın tüm planlarımızı bozdu. Olsun, biz de evlerimizi süsleyerek, balkonlarımızdan İstiklal Marşı’mızı söyleyerek kutladık.   Dostlar, bayramımız 100 yaşında, az şey mi? O 100 senenin 55’inde ben de çocuk olarak, yetişkin olarak, baba olarak, öğretmen olarak bayramımızı kutladım; şimdi de kitaplar yazarak 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'mızı kutlamaktayım.   Bayram deyince ilk aklıma gelen, gülümseyen çocuk yüzleridir. Neşeyle, sevinçle, pırıl pırıl giysileriyle, pembe yanaklarıyla gülümseyen çocuklar... Sonra, çocukluklarını yaşayamayan, aç, savaş ve terör kurbanı çocuklar belirir karşımda. Hüzünle karışık, yarı utangaç yarı mahzun, gözünün kıyısıyla gülen çocuklar… 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'nın, 100. yılı dünyanın tüm çocuklarına eşit haklar, eşit sevinçler, eşit yaşam koşulları getirmesini diliyorum.   Bu 23 Nisan'da kendinize iyi bakın çocuklar! Çünkü umudu, vazgeçmemeyi, doğayla dost olmayı, sevgiyi, vefayı, paylaşmayı ve sağlığı sizinle yeniden bulacağız. Yeniden koşacaksınız güzel ülkemizin sokaklarında, sesleriniz bir türkü gibi ısıtacak yüreklerimizi. Sizinle yürüyeceğiz geleceğe. Yüzüncü yılımızı nice yüz yıllara siz taşıyacaksınız. Kendinize iyi bakın çocuklar! Kutlanacak nice 23 Nisan’lar var!   Dostlar, yazımın sonunda 23 Nisan’ı çocuklara hediye eden Mustafa Kemal Atatürk’ün çocuklarla ilgili bir anısını sizlerle paylaşmak istiyorum.   İki kardeş okul dönüşü annelerinden izin alarak sık sık Atatürk’ün yaşadığı Çankaya Köşkü’nün etrafında gezinip dururlarmış. Öğretmeni Ayşe’ye o gün yurdumuzun düşmanlardan kurtarılması için Ata’nın emrinde milletçe nasıl çok çalışıldığını anlatır. İçinde bulundukları güzel günlerin nasıl meydana getirildiğini öğrenen Ayşe, kardeşi İsmet’i de alarak her zaman olduğu gibi “Belki Atatürk’ü görürüz!..” diye köşkün etrafında dolaşmaya başlarlar.   Tesadüf aynı gün, yaveri ve arkadaşlarıyla bir gezinti yapan Atatürk, Ayşe ile kardeşinin köşkü seyrettiklerini görünce yanlarına yaklaşır. “Çocuklar, niçin burada dolaşıyorsunuz?”   “Sizi görmek istedik efendim.”   “Peki, ben kimim? Beni niçin görmek istediniz?”   İki kardeş bir ağızdan “Gazi Mustafa Kemal Paşa’sınız.” derler.   Atatürk gülümseyerek, “Benzettiniz çocuklar ben Gazi değilim.” der.   Yine iki kardeş bir ağızdan karşı çıkarlar, “Siz Gazisiniz.”   “Peki, nereden bildiniz?”   “Çünkü size hiç kimse benzemez.”   Gazi, Ayşe’ye “Sen ne olmak istiyorsun?” diye sorar.   “Öğretmen olmak istiyorum. Öğretmenler yurtlarına yararlı insanlardır. Biz her şeyi öğretmenlerden öğreniriz. Sizi de öğretmenimiz tanıttı.”   “Evet yavrum, biz her şeyimizi öğretmenlere borçluyuz. Beni de öğretmenim Gazi yaptı.” dedikten sonra ismet’e sorar, “ Peki, sen ne olmak istiyorsun?   “Asker olacağım. Çünkü sizi çok seviyorum. Yurduma saldıran düşmanın kafasını kıracağım.”   Atatürk iki kardeşi bağrına basıp okşadıktan sonra, gözleri yaşararak yanındakilere döner ve “Evet! Milletin bağrından tertemiz bir nesil yetişiyor. Eserimizi onlara gözümüz arkada kalmadan bırakabileceğiz. Şimdi çok huzurluyum!” der.   Dostlar, edebiyatla kalın ama umutsuz kalmayın!  
Ekleme Tarihi: 24 Nisan 2020 - Cuma

100 YIL ÖNCE ÇOCUKLARA VERDİĞİMİZ SÖZ

Dostlar, yaş elliyi geçince geçmişe de özlem duymaya başlıyor insan. Ben de eskilerden bir fotoğrafı gördüğümde, özlem dolu bir şarkı duyduğumda geçmiş günlere gidiveriyorum. 23 Nisan’ı sessizce geçirdiğimiz gün yine erkenden uyandım. Balkona çıktığımda cama iliştirdiğimiz Atatürklü Bayrağımızı görünce öğretmenken defalarca kutladığımız Çocuk Bayramları geldi gözümün önüne. Bayram törenlerinin vazgeçilmez sunucusuydum ve her bayramda hep heyecanlanırdım. Şimdi de heyecanlıyım çünkü gelecekten hâlâ umudunu kesmeyenlerdenim. Benimle aynı mesleği yapan kızım ve oğlumun yetiştirdiği çocuklar için aydınlık bir ülke anlamına gelen 23 Nisan'ımızın 100. yılı kutlu olsun.

 

100 yıl önce Ata’mıza verdiğimiz bir sözdür 23 Nisan! İnsanlar özgür olsun, ülkemiz bağımsız kalsın diye… Hani çocukken dinlediğimiz masallar vardır ya sonu hep iyi biten, işte o büyü bozulmasın, iyiler hep kazansın diye… İnsanlar arasında renk, dil, din ayrımı olmasın diye… Çocuklara verilmiş bütün sözler unutulmaz. Evet çocuklar verdiğimiz sözü unutmadık, 23 Nisan sonsuza dek senin bayramındır!

 

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı toplumca sahip olduğumuz en önemli değerlerden biridir. Mustafa Kemal Atatürk tarafından yurdumun çocuklarına verilmiş en büyük armağandır. Bize, bugünümüze hangi acılara katlanarak, hangi zorlukları yenerek geldiğimizi anımsatır. Bu bilinçle, bayram günümüzü sevinçle, coşkuyla kutlarız. Ancak, sahip olduğumuz değerleri özgürce kutlayamadığımız sıkıntılı, zorlu zamanlarda da o değerlere sahip olduğumuzu hmek, bilmek bize zorluklarla savaşmanın yolunu gösterir, o zorlukları yenmemiz için güç verir bize. İşte 23 Nisan böyle bir anlam taşır. 23 Nisan, bize bilim, akıl ve vicdan ışığında, birlik ve dayanışma gücüyle bütün zorlukları aşabileceğimizi hatırlatır.

 

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, küçükken benim bayramımdı, öğretmen oldum, baba oldum, emekli oldum ama hâlâ benim bayramım. Çünkü 100 yıl önce Atatürk Büyük Millet Meclisi'nin açılışını yaparak ulusumuza özgürlüğü armağan etti. Bu armağanın değerini bilip korumak, küçük büyük hepimizin görevi ve sorumluluğudur. Bu bayram 100 yıl sonra bile yolumuza ışık tutmaktadır. Hepimizin bayramı kutlu olsun!

 

Salgın öncesinde yani yaklaşık iki ay önce Yeşil Tire’mizin Belediye Başkanı Salih Atakan Duran’la buluşmuş, 23 Nisan’da neler yapabileceğimizi projelendirmeye çalışmıştık. Diğer ülkelerden çocuklar getirecek, Çocuk Bayramı’mızı onlarla birlikte şenlik havasında kutlayacaktık ama olmadı. Salgın tüm planlarımızı bozdu. Olsun, biz de evlerimizi süsleyerek, balkonlarımızdan İstiklal Marşı’mızı söyleyerek kutladık.

 

Dostlar, bayramımız 100 yaşında, az şey mi? O 100 senenin 55’inde ben de çocuk olarak, yetişkin olarak, baba olarak, öğretmen olarak bayramımızı kutladım; şimdi de kitaplar yazarak 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'mızı kutlamaktayım.

 

Bayram deyince ilk aklıma gelen, gülümseyen çocuk yüzleridir. Neşeyle, sevinçle, pırıl pırıl giysileriyle, pembe yanaklarıyla gülümseyen çocuklar... Sonra, çocukluklarını yaşayamayan, aç, savaş ve terör kurbanı çocuklar belirir karşımda. Hüzünle karışık, yarı utangaç yarı mahzun, gözünün kıyısıyla gülen çocuklar… 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'nın, 100. yılı dünyanın tüm çocuklarına eşit haklar, eşit sevinçler, eşit yaşam koşulları getirmesini diliyorum.

 

Bu 23 Nisan'da kendinize iyi bakın çocuklar! Çünkü umudu, vazgeçmemeyi, doğayla dost olmayı, sevgiyi, vefayı, paylaşmayı ve sağlığı sizinle yeniden bulacağız. Yeniden koşacaksınız güzel ülkemizin sokaklarında, sesleriniz bir türkü gibi ısıtacak yüreklerimizi. Sizinle yürüyeceğiz geleceğe. Yüzüncü yılımızı nice yüz yıllara siz taşıyacaksınız. Kendinize iyi bakın çocuklar! Kutlanacak nice 23 Nisan’lar var!

 

Dostlar, yazımın sonunda 23 Nisan’ı çocuklara hediye eden Mustafa Kemal Atatürk’ün çocuklarla ilgili bir anısını sizlerle paylaşmak istiyorum.

 

İki kardeş okul dönüşü annelerinden izin alarak sık sık Atatürk’ün yaşadığı Çankaya Köşkü’nün etrafında gezinip dururlarmış. Öğretmeni Ayşe’ye o gün yurdumuzun düşmanlardan kurtarılması için Ata’nın emrinde milletçe nasıl çok çalışıldığını anlatır. İçinde bulundukları güzel günlerin nasıl meydana getirildiğini öğrenen Ayşe, kardeşi İsmet’i de alarak her zaman olduğu gibi “Belki Atatürk’ü görürüz!..” diye köşkün etrafında dolaşmaya başlarlar.

 

Tesadüf aynı gün, yaveri ve arkadaşlarıyla bir gezinti yapan Atatürk, Ayşe ile kardeşinin köşkü seyrettiklerini görünce yanlarına yaklaşır.

“Çocuklar, niçin burada dolaşıyorsunuz?”

 

“Sizi görmek istedik efendim.”

 

“Peki, ben kimim? Beni niçin görmek istediniz?”

 

İki kardeş bir ağızdan “Gazi Mustafa Kemal Paşa’sınız.” derler.

 

Atatürk gülümseyerek, “Benzettiniz çocuklar ben Gazi değilim.” der.

 

Yine iki kardeş bir ağızdan karşı çıkarlar, “Siz Gazisiniz.”

 

“Peki, nereden bildiniz?”

 

“Çünkü size hiç kimse benzemez.”

 

Gazi, Ayşe’ye “Sen ne olmak istiyorsun?” diye sorar.

 

“Öğretmen olmak istiyorum. Öğretmenler yurtlarına yararlı insanlardır. Biz her şeyi öğretmenlerden öğreniriz. Sizi de öğretmenimiz tanıttı.”

 

“Evet yavrum, biz her şeyimizi öğretmenlere borçluyuz. Beni de öğretmenim Gazi yaptı.” dedikten sonra ismet’e sorar, “ Peki, sen ne olmak istiyorsun?

 

“Asker olacağım. Çünkü sizi çok seviyorum. Yurduma saldıran düşmanın kafasını kıracağım.”

 

Atatürk iki kardeşi bağrına basıp okşadıktan sonra, gözleri yaşararak yanındakilere döner ve “Evet! Milletin bağrından tertemiz bir nesil yetişiyor. Eserimizi onlara gözümüz arkada kalmadan bırakabileceğiz. Şimdi çok huzurluyum!” der.

 

Dostlar, edebiyatla kalın ama umutsuz kalmayın!

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve buyuktire.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.